Eskısı traducir español
53 traducción paralela
Daha sonra eşkıyalara saldırının da aynı sıkıntıdan dolayı gerçekleştiği söylenilebilinir mi?
¿ Diría que su acción posterior de atacar a los bandidos fue influida por esa tensión?
Gerillaymış! Bir avuç dağ eşkıyası desene şuna!
¡ No son más que unos bandidos!
Jacques'in ölümünden üç gün sonra üçüncü sınıf bile olmayan iki eşkıya Ville-d'Avray'a doğru tek yönlü bir yolculuğa çıktı. İsimlerini ve eşgallerini gazetede görmüştün.
Tres días después de lo de Jacques una pareja de macarras de tercera clase, ni siquiera fueron a dar una vuelta por Ville d'Avray - ¿ has visto los periódicos?
Dağda üç ay eşkıyalar yanında kalmış bir kadına... Falan filan... Neler yapmaz ki?
Le harán cualquier cosa a una mujer que ha pasado meses con los bandidos.
Eşkıya avcısıdır, kerata.
Es un cazador de bandidos.
Savaş sırasında, bu eşkıyaları iyi durdurduk..
Durante la guerra les dimos duro a esos guerrilleros.
Bana zaten Zeki Pete demezler Zeki Jake derler bana, ayrıca yerinizde olsaydım, Cadıavcısını kasabaya çağırır, koca burunlu eşkıyayı bir güzel sepetlerdim!
En realidad, no me llaman Pete el Listo. Me llaman Jack el Listo, y si fuera vosotros y le hubiera hecho venir a la ciudad, ¡ le echaría otra vez a patadas al narizotas!
Babası SSCB tarafından eşkıyalık suçundan dolayı asılmış.
Su padre fue ahorcado por la U.R.S.S. Por bandolerismo.
Ben bir eşkıya gibi yapılmış gibi görünüyor.
Parece que obtuve un buen botín.
Size ekmek yerine çörek sözü verildi. Efendi olma sırası sizde denildi. Sizi Uluslararası denen o eşkıya sürüsü yönlendirdi.
Os han prometido más mantequilla que pan, os han dicho que ahora os toca ser los amos, os enrolan en esa dichosa Internacional, ese ejército de bandidos que sólo piensan en destruir la sociedad.
"Eşkıya saldırısı altındayken kaçışa teşebbüs...". vesaire vesaire
"Intento de fuga durante ataque de bandidos..."
Sen eşkıya mısın?
¿ Eres un bandido?
Çocukken, sana eski zaman eşkıyalarının masallarını nasıl anlattığımı düşünürdüm. - Senin yıldızlara bakışını.
Recuerdo, cuando eramos niños, cómo te hablaba de los bandidos ancianos... y tú mirabas al cielo.
Kolaymış be Eşkıya.
Pero fue muy fácil, bandido.
Teşekkürler, kaptan. Acele et. Eşkıyalar toplantısına geç kalacaksın.
Gracias, Comandante. ¿ No llegará tarde a su reunión de nazis?
Bense sert, sınır tanımayan, zapt edilemeyen, amansız eşkıyayı.
Yo represento el núcleo, sin barreras, no prisioneros, implacable pandillero.
Eskiden biraz daha doğru olabilir, ama şimdi erkekler pısırık veya eşkıya.
Puede que en el pasado estuviese más claro pero ahora los hombres o son unos matones o blandengues. Las mujeres sí que están equilibradas.
Diğer taliplerden sakınmalısın, seni öldürmek isteyeceklerdir, eşkıyalar, avcılar, Kızıl Aslan ve Saimurh Kuşu, bunlar bir çok erkeği paramparça etti.
Debes evitar a los otros pretendientes que querrán matarte, y los bandidos, y los cazadores de esclavos, y el León Escarlata, y el Pájaro Saimurh, que ha devorado muchos hombres.
Sırpların istediği de bu, Harry. Bu savaşı, bu eşkıyaları arkada bırakmak.
Eso es lo que quieren los serbios, Harry... olvidar de una vez esa guerra y a esos gangsters.
3. sınıf eşkıya olmaya alışmam... uzun zaman aldı.
Convencerme de que era un gangster de 3º clase me costó mucho.
Ama bu eşkıyalar, onlara karşı savaşmış olan bu adamın peşine düştüler.
Y estos matones van detrás del militar quien peleó contra ellos en la guerra.
Smash Williams, sırf beyaz olduğumuz için bize saldıran kendini beğenmiş, saldırgan bir eşkıya.
Smash Williams es un matón arrogante violento que nos atacó porqué somos blancos.
Siteye yer açmak adına evlerinden çıkmaya zorlanmış ve Taylor'un eşkıyalarının korkuttuğu zavallılarla konuşuyor genelde.
Ella ha estado hablando mayormente con residente pobres de la zona que han sido expulsados para hacer lugar a la urbanización y han sido aterrorizados por la pandilla de Taylor.
Eşkıyanın teki, Arayıcı'nın burnunun dibinden atlarımızla birlikte sıvışıyor!
¿ Un salteador se lleva nuestros caballos, en las narices del Buscador?
Büyük usta börek çadırına doğru yol alırken karşısına bir eşkıya goril çıktı.
El gran maestro se dirigía al puesto de won ton cuando ¡ un gorila bandolero!
Siz piçler, şehir eşkıyalarısınız.
Esos idiotas son muy ruidosos.
Eşkıyaların gafil avladığı misyoner doktor ile karısının hikayesi aklıma geldi.
Recuerdo la historia del doctor misionero y su esposa que fueron sorprendidos por bandidos.
Doktor ve karısı saklandılar ama eşkıyaların başı onları görüp kılıcını çekti.
El doctor y su esposa se escondieron, pero el rey bandido los vio y sacó su espada.
Oradan treni aldık, akabinde dağların karşısında yürüdük, orada da bizim gibi sadece çobanlar ve eşkıyâlar vardı.
Tomamos el tren desde allí Entonces cruzamos montañas como las nuestras Donde sólo había pastores y bandidos.
Sabun olmayışının tek iyi yanı nedir biliyor musunuz? Eşkıyaların kokusunu bir kilometre öteden alabiliyorsun.
Sabes, lo único bueno de que no haya jabón es que puedes oler a los secuestradores desde una milla.
Yoksa siz eşkıya mısınız?
¿ No serán por casualidad bandidos?
Bizim bu eşkıyaların ağzına sıçmamız gerekiyordu onları kendi iç çatışmalarından kurtarmak değil.
Pero se supone que nosotros estamos para eliminar esos delincuentes, no para salvar sus vidas.
Kız kardeşinin eşkıyalara yardım ettiğini bildiğin hâlde, neden onunla sık sık görüşüyorsun?
¿ Por qué ves a tu hermana tan a menudo, a pesar de que ayuda a los criminales?
Ve korkulan bir eşkıya olduğun koca bir yalanmış.
Y que estabas mintiendo que eras un temido ladrón.
Onların ekibini kurtararak insancıl şeyi yapmaya çalışıyoruz ve şimdi ise geri mi çekileceğiz? Sırf yetkili bile olmayan bu eşkıyalar bizi tehdit etti diye.
Estamos intentando hacer un acto humanitario rescatando a su tripulación... y ahora esperan que lo dejemos porque esa panda de matones, que ni siquiera están al mando, nos están amenazando.
Operatör arabanın markasını sormuş ama arayanın tek hatırladığını şey bir plakaymış. 925 ESK.
"El operador me preguntó por la marca del coche, pero lo único que la persona que llama puede recordar es el número de matrícula... 925 ESK".
El Aksa tugayı mısınız, yoksa bir avuç eşkıya mısınız!
¡ ¿ Estás en las Brigadas de Al-Aqsa, o en un grupo de matones? !
Eşkıyalık yapacaksanız, beyninizin yarısını kullanın şanımıza leke sürüyorsunuz.
Sí, si vais a burlar la ley chicos, usad medio cerebro. Nos estáis haciendo quedar mal.
Sümüklü, kokmuş yılan balığı sümüklü kokmuş eşkıyayla tanış.
Anguilas apestosas de mierda, merodeadores apestosos.
Sizler eşkıya olmalısınız.
Debes ser uno de los bandidos.
17 ve 18. yüzyıllarda İskoç isyancılar ve eşkıyalar için pusuda bekleyen İngiliz askerini sık sık orada devriye gezerken bulurdun.
En los siglos 17 y 18, patrullas del ejército británico se quedaban en la cima, esperando a rebeldes escoceses y saqueadores.
Eşkıya mısın?
¿ Eres un bandido?
Eşkıya gibi yaşamış olabiliriz ama Yi Seong-gye gibi biri değiliz.
Aunque vivimos como bandidos... no somos ladrones cobardes como Yi Seong Gye.
Kendisi Yi Seon-gye ile savaşmış harika bir eşkıya.
¡ Es el gran ladrón que luchó contra Yi Seong Gye!
Eşkıyanın biri evime girdi diye ben niye bir şey peşinde olacakmışım?
¿ Por qué debo estar en algo solo porque un pordiosero haya decidido allanar una propiedad?
Kaçışınızı planlandığınız eşkıyalardan biri.
Con el que planeaste una fuga.
Ve siz de, ben burada düzeni sağlamaya çalışırken kargaşaya sebep olan eşkıyalarsınız değil mi?
Kuvira. Y vosotros sois los bandidos que han estado provocando el caos en los lugares que intento enderezar, ¿ verdad?
Eşkıya mısın?
¿ Quién eres tú?
Eşkıya mısın?
¡ Siente esto!
Bu Sırıtkan denen adam bar sahibinden çok eşkıyaya benziyor.
Este Sonriente suena más como un vándalo que como un cantinero.
Sizler Otoyol Eşkıyalarısınız.
Son bandoleros.