Están traducir español
277,364 traducción paralela
Bir yerleri tutuşmuş gibi koşturuyorlar.
Están desesperados.
Merhaba, ikiniz de burada olduğunuza göre,
Hola. Bien, ahora que ambas están aquí, podemos evitar la cháchara sin sentido.
Diyorum ki, burada yaptığınız işe saygım sonsuz, adeta önünüzde eğiliyorum. Ayrıca hizmetlerimi bir ortağınız olarak size sunmak istiyorum.
Digo que respeto mucho lo que están haciendo, y quería ofrecerles mis servicios como socio.
Bütün utanç verici şeylerim senin telefonunda, biliyorum. Baktığın zaman benimle acımasızca dalga geçeceksin.
Sé que mis cosas vergonzosas están en tu teléfono y si miras, te burlarás de mí por siempre.
Bütün 12 Ananas test edildi ve paketlendi.
Las doce Piñas están probadas y embaladas.
Aa, ne diyeceğim, neden gidip de - tuvaletlerin durumlarına bir bakmıyorsun?
¿ Por qué no vas a ver cómo están los baños?
İnsanlar her yere ekipman kuruyor, bu yüzden garip gözükmez, ancak dikkatli olun ve yakalanmayın,
Todos están preparando equipos, así que no se verá raro. Tengan cuidado, que nos los descubran.
Sizler neler karıştırıyorsunuz öyle?
¿ Qué están tramando?
Kutlamak için tatlı standına gittiler.
Están comprando churros para celebrar.
Geleceği görmeye hazır mısınız bakalım?
¿ Están listos para ver el futuro?
Richard, bunlar gerçek insanlar ve onların kasıkları, ve alev almışlar.
Richard, es gente de verdad, con entrepiernas de verdad y se están quemando.
Ben de görmedim, ancak görünüşe göre bizi Samsung Note 7 ile kıyaslayan yayınlar yapıyorlar.
Yo tampoco. Pero aparentemente aún anuncian en el embarque que los Samsung Galaxy Note 7 están prohibidos.
Bu da demektir ki Melcher'ın verileri çevrimdışı konumda.
Los datos de Melcher no están en línea.
Lama-la, Hooli hisseleri ne durumda bilmem gerek.
Lama-la, necesito saber cómo están las acciones de Hooli.
Biraz önce ustabaşınız Jung-Sho ile konuşuyordum... ve ona göre sizler maksimum kapasitede çalışıyormuşsunuz ve daha fazla çalışamazmışsınız.
Hablé con su capataz, Jung-Sho... Y él piensa que están trabajando a capacidad máxima y que no pueden trabajar más.
- Bir dakika. Anton'un raflarında bir sürü yedek batarya yok mu?
Esperen. ¿ Los estantes de Anton no están llenos de baterías de respaldo?
Dostum, hadi ama. Söyledim sana. Neredeyse kovulmak üzereyim zaten.
Vamos, amigo, te lo dije, están por despedirme.
Melcher'ın bütün verileri burada.
Los datos de Melcher están ahí.
Eğer Melcher'ın veriye ulaşımı kopmadıysa, onu bu kadar kızdıran nedir?
Si los datos están bien, ¿ qué le pasa a Melcher?
Hayır. Asıl sorun neyin içini kazdıkları.
No, es lo que están perforando.
Yazıcıyı beslemek için uzay aracını eritiyorlar.
Están desmantelando la lanzadera para alimentar la impresora.
İnsanlar ölüyor.
Están muriendo personas.
Herkes iyi. Annem, Gordo, Daniel.
Están todos bien : mamá, Gordo, Daniel.
Demek her şey yolunda.
Así que las cosas están funcionando, ¿ eh?
Ya eğer dallar yeniden uzamaya başlarsa?
¿ Y si las ramas están volviendo a crecer...?
Gerçek kötü adamların dışarıda olduğunu düşünüyorum.
Creo que los verdaderos malos están ahí fuera.
- Neden çoraplarım ıslak?
¿ Por qué mis calcetines están húmedos?
Bazıları öyle uzaktaki ışıkları bize ulaşmadan önce ölmüş oluyorlar.
Algunas están tan lejos, que murieron antes de que la luz las alcanzara.
Yani hayatlarımız neşe, çocuklar ve barbeküler ile dolu.
Nuestras vidas están llenas de alegría y niños y barbacoas.
Ufak tefek şeyler. Ben kilise fuarındayım. Alison ise sarhoş ve polisler evimde arama yapıyorlar.
Estoy en la feria de la iglesia, Alison está drogada y los policías están registrando mi casa.
- Ev ödevleri ne oldu, genç bayan?
- ¿ Tareas, señorita? - Ya están hechas.
- Tamam, gösteriyorum.
- Aquí están.
Siktir! Şu iki beyaz adam kavga ediyor!
¡ Esos dos tipos blancos están peleando!
Askerlerimiz bizi terk ederek protesto ediyorlar. Ağaç soykırımı için julia'ya teşekkür edin.
Nuestros soldados están desertando como protesta, gracias a que Julia cometió genocidio arbóreo.
Hepsi ölümle sonuçlanmış.
Todos sus contrincantes están muertos.
Tabi ki bir kral için yazılmadıysa.
No cuando están escritos para un rey.
Buzdolabımla tuvaletim aynı yerde, o iyi.
Y como la nevera y el baño también están aquí, mola mucho.
Bu kreplerle sosisler aynı fikirde değiller ama.
Las tortitas y las salchichas no están de acuerdo.
Ne var ne yok?
¿ Cómo están?
Sebzeler nerede?
¿ Dónde están las verduras?
İyilermiş ama kodestelermiş.
Están bien, pero están en la cárcel.
Sakin ol, bunların tarihi geçmişti zaten.
Tranquilo, están caducadas.
Patates kızartması fena değil.
Las patatas fritas no están mal.
Reçelli olanlar manyak lezzetli.
Los de mermelada están de muerte.
Hem de donmuş!
¡ Y están congeladas!
Biftekler olmak üzere.
Ya casi están los chuletones.
Dans eden birini izleyeceksem biri ayaklarına ateş ediyor olmalı.
Si tengo que ver bailar a alguien, que sea porque le están disparando a los pies.
- İşte buradalar.
- Están aquí.
Annemin hayatı giderek zorlaşıyor.
Las cosas se le están poniendo cuesta arriba.
Oğlanlara bakmam gerekeceği kesin.
Querré saber cómo están los chicos.
Siz delirmişsiniz.
Uds. están locos.