Fener traducir español
1,268 traducción paralela
Abin Sur ; 2814. bölgedeki Yeşil Fener öldü.
Abin Sur, Linterna Verde del sector 2814 está muerto.
Yeşil Fener Merkezi, evrendeki düzen ve adaleti sağlamak için var.
El núcleo Linterna Verde promueve el orden y la justicia en el universo.
Hiçbir Yeşil Fener onu tek başına yenemez.
Ningún Linterna Verde puede vencerlo solo.
Benden kaçamazsın Yeşil Fener.
No puedes huir de mí, Linterna Verde.
Gelmiş geçmiş en iyi Yeşil Fener ben olabilirdim.
Pude haber sido el mejor Linterna Verde.
Ama hâlâ senin gezegenin, Yeşil Fener bölge 2814'te yapacak çok işin var.
Pero tienes trabajo en tu planeta, Linterna Verde del sector 2814.
Bu tam Yeşil Fener, Thundra ya da Hayalet Sürücü'ye göre bir iş.
Es un trabajo para Linterna Verde, Thundra o quizá... el Vengador Fantasma. - ¿ Y Superman?
- Fener avukatı, yalancı.
- Abogado mentiroso con linterna. - Eres un desastre.
Ve bu fener ile birkaç kulak çubuğu kullanarak hayaletleri oluşturdu.
Sí, y utilizó esta linterna y unos palillos de algodón para crear a los fantasmas.
Bu titrekçe parıldayan taraklılar - fener balıkları -... avlarını yapışkan, tel kafese benzeyen ağlarla yakalarlar.
Estas medusas brillantes, avispas de mar, atrapan sus presas con redes pegajosas.
Gemici düdüğünü çal Thatcher Adası'ndaki fener bekçisinin çocuğuna bir el salla.
Tocas la sirena y saludas al hijo del farero de Thatcher Island.
Bir düdük çalıp, Thatcher Adası'ndaki fener bekçisinin oğluna el sallayın.
Tocas la sirena y saludas al hijo del farero de Thatcher Island.
O fener mi Mulder? Yoksa üzerime kapaklandığın için mutlu musun?
¿ Esa es tu linterna, Mulder, o... solo estás contento de estar encima mío?
Ve sonra fener gerçekten ısınmaya başladı ve ben de onu düşürdüm.
Y luego la linterna se puso realmente caliente, y la arrojé.
Bu kırmızı bir fener olacak.
Será una señal clara.
Fener var mı?
¿ Linterna?
Korkunçtu. Kafatasında bir delik vardı. Yanına yaklaştığımda fener elimden fırladı.
Horrible, la cara tenía un hueco y cuando me acerqué, fue como si alguien apagara las luces, no lo sé...
Fener nerede?
Dónde está la linterna?
Vivi, bana bir fener getir!
Vivi, dame una linterna
Fener bul bir tane.
Conseguime una linterna.
- Bekle, bir fener getireyim.
Será una broma.
Fener getirebilir misin?
¿ Me alcanzas una linterna?
Bir dahaki sefere fener getirin der gibi.
Hola muchachos, la próxima vez tráiganse una linterna.
- Fener işe yarar mı?
¿ Sirve una linterna para ver los vestidos?
- Fener işe yarıyor muymuş?
¿ Las linternas sirven para los vestidos?
İçinde fener ve küçük bir alet çantası var.
Encontrarás una linterna y un pequeño estuche de herramientas.
John Steward olarak da bilinen Yeşil Fener.
El Linterna Verde conocido como John Stewart.
John Steward, Yeşil Fener.
- A John Stewart, el Linterna Verde.
Sen John Steward olarak bilinen Yeşil Fener misin?
¿ Eres el Linterna Verde conocido como John Stewart?
Yeşil Fener yakınımızda.
Linterna Verde está cerca.
- John Steward olarak bilinen Yeşil Fener sen misin?
¿ Eres Linterna Verde, conocido como John Stewart?
Fener Birliğinin birbirine vefası buraya kadarmış yani.
La famosa lealtad de los Linternas Verdes.
Fener birliğinin zayıflamasına tanık olduk ve saygınlıklarınıi kalacı bir şekilde lekeledik.
Hay discordia entre los Linternas Verdes y su reputación está manchada.
Biz Korumaların Fener Birliğinin güç kaynağını kontrol ettiğimiz doğru.
Es cierto que los Guardianes controlamos la fuente de poder de los Linternas Verdes.
- Fener Birliğinden önceydi.
Fue antes de crear los Linternas.
Fener, yüzüğün...
¡ Linterna! ¡ Tu anillo!
Ben fener getireyim, yakında hava kararacak.
Y llevar antorchas, porque pronto oscurecerá. Lo siento por todo esto.
Hala hiçbir şey yok, zifiri karanlık bir fener getirebilirdim
Todavía nada. Oscuridad total. Deberíamos haber traído una luz de flash.
Yarim metre ilerideki bu canavar bir fener baligi.
Este monstruo, de 1 / 2 m, es un pejesapo peludo.
Bu bir fener kulesi, ben de denizciyim.
- Es un faro. Yo soy un marinero.
Kızıl Fener'in çırakları mı?
¿ Aprendices de la Linterna Roja?
Annie ise bir fener.
Annie es un reflector.
Herkes için birer fener getirdim.
Hay una linterna para cada uno. Tenedla siempre encendida.
Anne fener nerede?
¿ Dónde está la linterna?
Ve biraz fener gibi yanan ama birazda ısıtan... kağıt parçalarından.
Una hoja de papel normal arde como una antorcha pero desprende un poco de calor.
Orada bazi fotoğraflar ve eşyalar vardi... bir de fener.
habia algún tipo de equipo fotográfico allí... Incluída un luz.
Pekala, radarı boşver, fener kulesini ara.
Quita los ojos del radar y busca el faro.
İnsanlık kendini yok ederken bir fener yakıp bir kenara koydu. Savaş bittiğinde ışığı yaklaştırıp gelecek için hepimize umut verdi.
Encendiendo un farol y manteniéndolo a un lado... mientras la humanidad se destruye a sí misma, y estando ahí cuando la guerra acaba para volver a encender el farol, y darnos esperanzas para el futuro.
Gökyüzüne tuttuklarında görüp yardımlarına koşabileceğin bir fener yoktu.
Tarjetas de presentación. No tienes una señal para que la gente proyecte en el cielo, ¿ no?
Marketteki elamanlar iki ellerinde de fener olmasına rağmen bi grafik ekolayzırını bulamadı.
Lo siento. Es sólo que... me asustaste.
Yarım metre ilerideki bu canavar bir fener balığı.
Este monstruo, de medio metro, es un pejesapo velludo.