Fotoğraflar traducir español
11,412 traducción paralela
Müvekkilim Christa Cook'un fotoğraflarını çekmiş olabilir ama onun trajik ölümüyle hiçbir ilgisi yok.
Mi cliente tomó fotos de Christa Cook, pero Malcolm no tuvo nada que ver con su trágica muerte.
Fotoğraflar da bunun kanıtı.
Y la foto lo prueba, por cierto.
Rosario'ya gönderdiği fotoğrafları da kontrol etmeliyiz.
También deberíamos revisar las fotos que le envió a Rosario.
Bu fotoğraflar benim kameramdan.
Las fotos son de mi cámara.
Dev, Yeni Zelanda seyahatimizde çekilen fotoğrafları getirdin mi?
Dev, ¿ trajiste las fotos de nuestro viaje a Nueva Zelanda?
Gördüm. Evin her tarafında hayatının baharındaki Jonathan Taylor Thomas fotoğrafları vardı.
Sí, había fotos de Jonathan Taylor Thomas en su juventud por toda la casa.
Sonra bir bakmışsın, karısıyla benim fotoğraflarıma bakıyor...
De repente, vea unas fotos de ella conmigo...
- Hala cesedin göründüğü fotoğraflar mı var?
- ¿ Hay fotos de su cuerpo?
- Fotoğrafları.
- Las fotografías.
Eşinizin cansız bedeninin fotoğraflarını toplamayı deneyeceğiz ama bu zor olacak.
Podemos intentar recuperar las fotos del cuerpo de su esposa, pero va a ser difícil.
Liv, herkes bu fotoğrafları görmek istiyor.
Liv, todo el mundo va a querer ver esas fotografías.
Tanrının cezası kalitesiz paparazzilerle nasıl konuşur ellerindeki fotoğrafları nasıl alabiliriz acaba?
¿ Cómo diablos se supone que convenza a paparazzis sórdidos de entregar sus fotos?
Fotoğrafları yayınlayacak... hemde bugün.
Va a publicar las fotos... hoy.
Eğer Gillian fotoğrafları yayınlarsa kim olup olmadığının bulup bulamadığının önemi kalmaz.
Si Gillian publica las imágenes, entonces no importará si le encuentras o no.
O korkunç fotoğrafların peşine düşmeliyiz.
Que publiquen esas horrorosas fotografías.
Eğer onda fotoğraflar olsaydı şimdiye kadar çoktan kapak olurdu.
Si él tenía fotos, deberían estar por ahí en la portada de algo a estas alturas.
O zaman neden o fotoğrafları toplamamızı istedi.
Es por eso que me pidió que recupere esas fotos.
Bunlar Bayan Pope'un fotoğrafları...
Fotos de La Srita.
Jackson, Bana babanın kulübesini duvarlarındaki fotoğrafları
Jackson, ¿ te acuerdas de cuando me mostraste... todas esas fotos de las paredes...
Fotoğrafları yayımlayın.
Publiquen las fotos.
Arama geçmişi, e-mailler. Hard diski temizledik. Fakat fotoğraflar var.
historial de búsquedas, e-mails, hemos buceado en el disco duro, etc., pero hay... fotos... y... otras cosas que no quiero descartar, así que...
O fotoğraflar 15 yıldan beri birçok kez görüştüğünüzün kanıtları.
Esas fotos son prueba de que usted ha conocido a su muchas veces a lo largo de 15 años.
Yani, böyle uygulamalarda her zaman bir şaşırtmaca vardır ve fotoğrafların arasına fazladan bir ceset koydunuz değil mi?
Siempre hay un giro en estos ejercicios y ha puesto un cadáver extra en cada montón, ¿ verdad? No.
Suç mahalli fotoğraflarından değildi.
No fue por las fotos de las escenas.
- Elinde çıplak fotoğraflarım mı var yani?
Entonces, ¿ tiene fotos mías desnuda?
Farklı farklı şeylerden değişik parçalar aldım. Fotoğraflarımdan ve çizimlerimden...
Cogí muchas piezas distintas, de diferentes cosas, como de mis fotografías o dibujos y...
"Elliot, şerefsizin birinin yayınlamak istediği çıplak fotoğraflarım var."
Oye, Elliot, ¿ hay un montón de fotos mías desnuda... -... que un idiota quiere publicarlo?
Ollie'ye bilgisayarına virüs bulaştıran bir CD verdi. Fotoğraflarını, maillerini ve tarayıcı ön belleğini çaldı.
Le dio a Ollie un CD que infectó su computadora robó sus imágenes, sus correos e historial de navegación.
Her gün çektiğim o fotoğrafları hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas esas fotos que estaba tomando casi a diario?
Fotoğraflar çektim. Oradayken ses kaydı falan yaptım.
Tomé fotos, hice algunas grabaciones para documentar mi tiempo ahí.
Şüphelinin fotoğraflarını yerel polis güçlerine kurbanların ailelerine ve kampüsteki fakültelere dağıtalım.
Démosle la fotografía del sospechoso a los cuerpos de seguridad locales, a la familia de las víctimas, y a los miembros de la facultad.
Okula kayıt sırasında çekilen kimlik fotoğraflarına baktım.
Busqué sus fotos tomadas al momento de la admisión.
Ben de sosyal medyadan iki tanesinin güncel fotoğraflarını buldum.
Encontré fotos actuales de dos en las redes sociales.
Kocaayak'ın bile daha gerçekçi fotoğrafları var.
He visto mejores de Pie Grande.
Şüphelilerin fotoğraflarını da alın.
Llévense las fotos de los sospechosos.
Uydu fotoğraflarını, radarı, kızıl ötesi takip cihazını kullandım...
He usado imágenes satelitales, rada, rastreador infrarojo...
Sonra benim ve diğerlerinin fotoğraflarını gönderdiler.
Entonces se enviaron unas fotos... de mí y otras personas.
Uygunsuz fotoğraflar.
Fotos comprometedoras.
- Sadece annemin fotoğraflarını.
- Fotos de mamá.
- Annemin fotoğraflarına bakmak istedim.
- Sólo quería ver fotos de mamá.
Küçüklük fotoğraflarımı da bulmak istemiştim.
Pero quiero encontrar fotos mías con ella.
- Yine fotoğraflarıma mı bakıyorsun?
¿ Viendo mis fotos otra vez?
Halka açık buluşma yok, fotoğraflar yok. Bunlar...
Nada de apariciones públicas ni fotos.
O apartmandan kimse fotoğraflarını çekemez artık.
Nadie va a volver a hacerte fotos en ese apartamento.
Bu fotoğraflar farklı bir hikaye anlatıyor.
Estas imágenes cuentan una historia diferente.
Neden ben uyurken fotoğraflarımı çekip Karanlık Ordu'ya gönderiyorsun?
¿ Por qué demonios les mandas fotos de mí dormida al Ejército Oscuro?
Bay Weber, eşiniz dedi ki Kayla'nın en yeni fotoğrafları telefonunuzdaymış.
Sr. Weber, su mujer dice que su móvil tiene las fotos más recientes de Kayla.
O fotoğrafları basına dağıtabilirsek bize çok yardımı olur.
Nos sería de gran ayuda que pudiéramos distribuir esas fotos a la prensa.
Böylece fotoğrafları bastırabiliriz.
Esto nos permitirá imprimir estas fotos.
Fotoğraflarını çektim.
He tomado fotos.
Peki ya bizimle konuşurken çekilen fotoğraflarını abine gönderirsem?
- ¡ No! Absolutamente no. Bueno, ¿ qué tal si le mando fotos de ti hablando con nosotros a tu hermano?