Frio traducir español
1,329 traducción paralela
- Soğuk da yiyebilirim.
- Puedo comerlo frio.
Bana sadece dudaktan küçük, soğuk öpücük geldi.
Todo lo que obtuve fue un frio beso de piquito en los labios.
- Uzayın soğukluğunda.
- En el frio del espacio.
Ve orada havalar çok soğuyacak.
Y va a ponerse frio ahí arriba.
Burası soğudu.
Hace frio acá.
Üşüyorum.
Tengo frio.
Isıyı kim kapattı? Birisi faturayı ödesin! Burası soğuk.
Quien apago la calefaccion, Alguien que pague la cuenta, Esto estra frio
- Hey, Dışarısı çok soğuk.
Hace mucho frio.
Haydi çocuklar donuyoruz haydi
Vamos, hace frio aqui atras.
Üşüyor musun?
¿ Tienes frio?
Hatta en soğuk ayımız olduğu için temmuzdan nefret ederim.
De hecho, odio julio porque es el mes más frio.
Sen çok sıcaksın! Soğuk birşey iç!
- Estás muy acalorado, bebe esto frio.
Hava çok soğuk dışında, bu yüzden...
Hace mucho frio afuera, por eso..
Ben çok üşüyorum.
Tengo frio.
- Soğuktan vücudumu hissetmiyorum.
No puedo sentir mi cuerpo, tengo tanto frio.
Haydi çocuğu üşütmeden önce, içeri alın.
{ \ cH00FFFF } Deprisa coge al niño y metelo dentro { \ cH00FFFF } Antes de que coja frio
Hava gerçekten çok soğuk ve sen üzerine ince şeyler giymişsin.
Y hace mucho frio... y no tienes suficiente abrigo.
Üşüdüm
Tengo frio.
Üşüdüm...
Tengo frio...
İşte ben resim sehpamı bu karların üstüne kurmak ve resmi soğuktan canım acıyınca bitirmek istiyorum.
Quiero montar mi caballete en esa nieve y acabar el cuadro sintiendo el punzante frio.
Hakkındaki hikayeleri dinlerken bile tüyler ürpertecek kadar soğukkanlı ve acımasız bir katil.
La gente palidecía al escuchar su nombre. Era un asesino frio y calculador.
Soğuk bir şeyler yok mu?
sabes, me encantaría tomar algo frio
Çok üşüyorum ve kucağını özlüyorum
Siento frio y extraño tus abrazos.
Para soğuktur, gerçekler soğuktur.
El frio dinero, la fría verdad.
Ceket için teşekkür ederim. Dışarısı soğukmuş. Hiç sorun değil.
Gracias por la chaqueta. hace frío fuera no hay problema. el frio me hace mas fuerte y mas macho
Onun otları da soğukta donacak.
Sus plantitas tendran que pasar frio.
İzleri soğumuş.
Su rastro está frio
Soğuktan nefret ederim.
Odio el frio
Dışarısı soğuk.
Porque está frio
- Ve üşümüş.
- Y tengo frio.
İyi de adam kapıda dikiliyor. Dışarısı buz gibi. Üstelik kombinezonum eteğimin fermuarına takıldı.
Esta esperando afuera, hace frio... y el cierre de mi falda esta completamente atascado.
Dışarısı çok soğuk.
Hace frio afuera.
Anne lütfen içeri girmeme izin ver dışarısı çok soğuk ve çokda acıktım.
Mamá por favor dejáme volver tengo frio y tengo hambre.
Evet olduça zor, soğuk ve tehlikeli.
Si, hace frio y es peligroso.
- Bugün biraz serin. Üşümüyor musun?
- Bien. ¿ No tienes frio?
Geceleri soğuk oluyor.
Hace frio de noche.
Soğumuş be.
Frio.
- Yaşadığım en soğuk yerdi orası.
Ese es el sitio más frio que he conocido.
O bir deha ve ben öc alacağım!
El es un frio, y calculador hombre, Y yo me vengaré!
Çok üşüdüm.
Tengo mucho frio.
50 milyon yıl boyunca dünya, yavaş yavaş soğumaya başlamıştı.
Durante los últimos 50 millones de años el mundo se puso lentamente cada vez más frio.
Onlar soğukla başa çıkabilmek için fiziksel uyumluluk göstermemişler, bunun yerine kendilerini korumak için, hayvan derisi ve dokuma elbiseler giymişlerdir.
No tienen adaptación física para tratar con el frio, pero en su lugar usan pieles de animales y tejen ropas para protegerse.
Bu yaratıklar, Afrika'daki tüysüz fillerden evrimleşmiştir. Fakat soğuğa karşı savunmasız yaşamaya başlamışlardı..
Estas criaturas evolucionaron de los elefantes sin pelo de África, pero se convirtieron en fortalezas vivientes contra el frio.
Onlar soğuk dünyaya muazzam şekilde adapte oluyorlardı. Fakat havalar, çimenli ovalarda tekrar ısınınca, buna bağlı olarak yok olacaklar.
Están extraordinariamente adaptados a este mundo frio, pero cuando sea caluroso de nuevo, las llanuras de pasto de las que dependen desaparecerán.
Havalar daha da soğuyacak ve kuraklaşacak, öldürmede uzmanlaştıkları çok sayıda kurban ortalıktan kaybolacaktı.
El clima se puso más frio y seco. Las presas más grandes que se especializaban en matar desaparecieron.
Burası çok soğuk.
Hace frio aqui.
Buzlu çay, Jack?
Un te frio o que, Jack?
"UZAK"
"FRIO" Es sólo.
Sonsuzluğun soğuk topraklarından başka bir şeyimiz yoktu.
No hay nada, mas que el frio paramo oscuro de la eternidad.
acının avuçlarındayken işte bu acı hikaye anlatır, nasıl yanlız iki bacaklı yaratıklar olduğumuzu
Estábamos haciendo el amor haciendo el amor hacía frio, una tarde oscura hace mucho tiempo cuando, por la mano poderosa de Júpiter era la historia triste de cómo nosotros nos volvimos
Çocuğu soğuktan öldürmek mi istiyorsun?
{ \ cH00FFFF } ¿ Quieres que se muera de frio?