Gözcü traducir español
815 traducción paralela
Morslar sudayken yırtıcı, karada çaresiz olduklarından bir gözcü daima pusudadır.
Un "centinela" está siempre vigilante porque, si bien las morsas son feroces en el agua, en tierra son inofensivas.
Senden başka kaç gözcü var?
¿ Cuántos vigilantes hay en el edificio?
İki gözcü daha var.
Hay dos vigilantes haciendo sus rondas
"Ey gözcü, geceden geriye ne kaldı?" İncil, Yeşaya 21 : 11.
"Guarda, ¿ y la noche?" Isaias 21 : 1 1.
- Rawlins bu kadar saattir arkada bir gözcü olması daha pratik değil mi?
- Rawlins volvió hacia atrás. ¿ No sería más práctico enviar una avanzadilla?
— Gözcü yerini terk etmez biliyorsun.
- Sabes que no debes dejar tu puesto sobre todo si hay niebla.
- Gözcü'yü arıyorum. Ne kadar sürer?
- Llamando al vigía. ¿ Cuánto queda?
- Gözcü'yü arıyorum.
- Llamando al vigía, llamando al vigía.
Gözcü'yü arıyorum, Gözcü'yü arıyorum.
Llamando al vigía, llamando al vigía.
Gözcü'yü arıyorum, Gözcü'yü arıyorum.
Llamando al vigía. Llamando al vigía.
- Gözcü'yü arıyorum.
- Llamando al vigía.
Gemiye bir gözcü alacağım.
Dejaré en tierra al explorador.
Sizi rıhtıma çıkaramam bile, orada bir gözcü var. Yukarıda da biri var, her yer kaynıyor.
No podría ni llevarle al puerto, allí hay un hombre vigilando, arriba hay otro, están por todas partes.
İskotalar rüzgarda şişerken gözcü kulesinde lirik şiirler okumak.
Leer poesía lírica allí arriba, en el palo mayor... con las escotas ondeando al viento.
Satılık olmadığından oraya devamlı bir gözcü koydum.
- Así que envié a alguien a vigilarla.
Acılar geldi mi gözcü gibi tek tek gelmiyor ki, tümenle geliyor.
Las desdichas nunca vienen solas, llegan en batallones.
Pek çok gözcü tarafından ileriye ve geriye gönderilir ; tıpkı sizin Afrikalı kabilelerin tamtamları, dağlarınızın yankıları, ağaçlarınızın arasından geçen rüzgarın fısıldaması gibi.
Son muchos los centinelas que las transmiten como los tam-tams de vuestras tribus de África... los ecos de vuestras montañas... el viento susurrando entre vuestros árboles.
Ne çalınan, ne de kaybolan bir şey var.' 'Ta ki gözcü, adamın ceset gibi bir şey taşıdığını hatırlayana kadar.'
No habían robado nada, pero se acordó de que llevaba algo como un cuerpo.
Raporlara göre rıhtımdaki gözcü gece 3'te saldırıya uğradı. Doğru mu?
Al vigilante le pegaron a las 03 : 00 exactamente, según el informe.
Gözcü Natividad'ın göründüğünü rapor etti efendim.
El vigía ha avistado el Natividad, señor.
Gözcü Natividad'ın demirlediğini rapor etti efendim.
El vigía informa de que el Natividad ha anclado, señor.
Güvertede gözcü yoktu. Dümenin başında dümenci yoktu.
No había vigía... ni timonel al timón.
- Güvertede bir gözcü bile yoktu.
No había ni un marinero de guardia.
Cehennemin cinleri! Yusuf'u bana gözcü yapıyorsun. Peki Yusuf'a kim göz kulak olacak?
Queréis que me vigile a mí, ¿ y quién le vigilará a él?
Bu gözcü Broken Bow'dan on atlı gediğini görmüş.
Este explorador ha visto cabalgar a 10 hombres hacia Broken Bow.
- Birini gözcü dikelim, önce eve gidebilirler.
- Fije un puesto de observación. Pueden ir a casa primero.
- Bir gözcü çıkarın.
- Mande una patrulla.
Bunlar gözcü olmalı.
Deben de ser exploradores.
Hiç şüphe yok, bunlar gözcü.
Exploradores, sin duda.
"Mürettebat her gece izinliydi, gemide sadece birkaç gözcü kalıyordu."
"Y que, de noche, hubo un cuerpo de guardia muy reducido."
Uğrarsa diye bir gözcü kalsın. Bir saniye.
Mantén a alguien vigilando ahí por si regresa.
Silah sesi bizim gözcü gurubundan.
Es un disparo de nuestros exploradores.
Siz gözcü olmalısınız?
¿ Qué están mirando sus hombres?
Efendim, bu gözcü Jed Cooper.
Señor, éste es el explorador Jed Cooper.
- Ben onu gözcü bırakmıştım.
- Yo lo dejé de guardia.
Biz gözcü grubuyuz ve arabaları koruyoruz... yaklaşık bir mil geriden.
Somos la avanzada de una escolta de un carro de municiones detrás nuestro.
Gözcü, direğe...
Arriba, vigías.
Günahın erimiş çölünde, granit gözcüler, yaşayan ölülerin gözcü kulesi gibi yolunu kesti.
Dentro del desierto fundido del pecado, donde los centinelas de granito son como torres de muerte vivientes que impiden su camino.
Gözcü kulesi yok.
Ni torres de vigilancia.
Gözcü, iyi bak!
¡ Ojo avizor!
Gözcü!
¡ Vigía!
Gözcü! Colossa tepeleri için görüş bildir!
¡ Busquen los picos de Colossa!
Gözcü aşağıya!
¡ Vigías abajo!
Gözcü, gelen uçakları izleyin.
Vigías, se acercan aviones. Mantengan la vigilancia.
Çok iyi... Gözcü köprüye!
Bien. ¡ Vigías al puente!
Bir gözcü birliği daha yollayayım mı?
¿ Organizo otra partida de exploradores?
İki gün gözcü yolladık.
Hemos enviado a exploradores por dos días.
Bir gözcü grubu oluşturup düşmanın yerini saptayacaksın.
Usted dirigirá un grupo de avanzada... y comprobará la localización de las líneas enemigas.
Yapamadım, Sebastian beni bırakıp, tüm o kavurucu ekvatoral günü göremeyecek kadar karanlık olana dek yelkenlinin gözcü yerinde sahildeki o şeyi, izleyerek geçirdiği Encantadas'taki o son gün bile gerçeğin dehşetiyle yüzleşemedim.
No pude, ni quise enfrentar el horror de la verdad aun el último día en las Encantadas cuando Sebastian me dejó y pasó todo el resplandeciente día ecuatorial en un mástil del velero, viendo la función en la playa hasta que oscureció.
Gözcü kim?
¿ Quién vigila?
Gözlükçü, Gözlük uzmanı, Gözcü, Gözlük tutturucusu
óptico optometrista