English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ G ] / Güçsüz

Güçsüz traducir español

1,923 traducción paralela
Yaşlı ve güçsüz biriyim.
Yo estoy viejo y enfermo.
Ve sonunda eski deri çantam bizi ayırmakta güçsüz düştü.
tener una relación sexual en el cobertizo del abuelo de Natalie. Y pronto ml bolsa de piel perdió el poder de impedir que nos fusionáramos.
Güçsüz olduğun için.
Porque eres débil.
Örneğin şu güçsüz, yardıma muhtaç tavşan gibi.
Como ese conejo, débiles, indefensos. - En realidad no es justo...
36 yaşında olman fark etmez. İntihar için güçsüz bir sebep.
Bueno, no me importa si tienes 36... sigue siendo una mala razón para cometer suicidio.
Ustabaşları, güçsüz hasatçıları buraya gönderir.
El capataz mandó los recolectores más débiles para acá.
Bencil ve güçsüz biri oldum.
Soy egoísta. y débil.
Hepimiz güçsüz ve günahkarız.
Somos todos débiles y pecadores.
Raakel'i de koru ve kutsa, ve güçsüz olduğu için onu bağışla.
también bendice y protege a Raakel y perdónala por ser débil.
... merkez kaç engeli hangi elektronlarca gerçekleştiriliyor? - En güçsüz.
En un átomo con electrones múltiple, que los electrones se la barrera centrífuga actuar?
En güçsüz olanlarla.
¿ Qué?
Hayır, güçsüz.
No, es debilidad.
Her zaman güçlerini zavallı, güçsüz kardeşine göstermeye bayılırdın.
Siempre amaste mostrarle tu magia a tu débil hermano.
Kahlan, seni teslim alamayacak kadar güçsüz.
Kahlan está muy débil para confesarte.
Güçsüz düşeceksiniz.
Se pondrán flácidos.
Portalı açarsak eskiler dünyamıza gelir ve güçsüz kalırız
Si abrimos el portal entonces los antiguos viejos trataran de venir a nuestro mundo. ... estaremos indefensos.
Hep en güçsüz kadar güçlüyüzdür dersiniz.
Siempre dijo que somos tan fuertes como el enlace más débil.
Öyle güçsüz öyle küçüktü ki.
Era tan débil... Tan chiquitito.
Ormandaki bütün hayvanlar ortaya çıkıyor ve ormanlarının yandığını gördükçe donup kalıyorlar ve çok beceriksiz, güçsüz hissediyorlar.
Todos los animales salen y ve horrorizado a el bosque ardiendo. Se sienten muy impotentes, insignificantes, salvo pequeño colibrí.
Güçsüz hissediyordum ve başım dönmüştü.
Me sentí débil y mareado.
Şu küçük bant var ya güçsüz, şekilsiz, içeriksiz.
Ya sabes, este pequeño cassette. Sin fuerza o carácter.
Güçsüz, isteksiz çalışanlarla ve düşük bir bütçeyle. Aynı işi çok, çok daha kârlı.. ... bir şekilde yürütebileceğimi düşünüyorum.
Con un equipo audaz y pocos gastos indirectos, creo que puedo desempeñar las mismas actividades comerciales... con un índice mucho mayor de beneficios.
Sanırım Oliver kendini güçsüz hissediyor kurallara uymayı reddediyor çünkü anca bu şekilde biraz kontrolü ele aldığını hissediyor.
Creo que Oliver se siente impotente, así que rehusa seguir las reglas porque cree que esta es la única manera de tener algún control.
Yavaş bir oyun, güçsüz takımın aleyhine olacağını savunan bir analiz.
Este es un análisis sugiriendo que un juego más lento es beneficioso para el equipo más débil. ¿ Débil?
Güçsüz mü? Evet, Akademinin takımı.
Sí, bueno, ese sería CalSci.
Senden daha güçsüz adamlar sorunlarıyla kafaları ayıkken uğraşıyorlar.
Hombres más débiles que tú han lidiado con la tragedia sin la bebida.
Kendini güçsüz hissetmek berbat bir şey. Öyle değil mi, Lynette?
Es horrible sentirse impotente, ¿ verdad, Lynette?
Bundan 30 yıl sonra, babamla yaşlı ve güçsüz olduğunuzda...
Para que sepas, dentro de 30 años, cuando papá y tu estén viejos y enclenques - Nos pondrás en el geriátrico más barato que puedas encontrar.
Sadede güçsüz bir cinsin.
Usted es un cándido. lento-ingenioso duende.
Kendinden daha zayıf ve güçsüz... olanlardan korkanlar sürgün olmalıydı.
Aquellos que se arrodillan ante el miedo son seres menso fuertes y deberían ser lo ilegales.
İlk olarak, dün gece ki gibi... güçsüz kaldığını göz önünde bulundurursak, senin için dönüşümünü kontrol altına almak zor olacak.
La primera cosa que tienes que hacer es controlar tu transformación... lo cual será difícil para ti considerando lo débil que estabas anoche.
Aslında tılsımları olmasa, çok güçsüz biridir.
Sin la ayuda de estos talismanes, no es más que un inútil.
- Tanrım, bacaklarım çok güçsüz.
- Mis piernas están tan débiles.
- Bu seni güçsüz göstermez, sadece...
- Esto no significa que seas débil, sólo...
kendimi çok güçsüz hissediyorum.
Creo que voy a desmayarme.
- Biraz güçsüz bir midem var.
- Tuve dolor de estómago, no se.
Sırf göz farlarımın mor olmaması ve saçlarımın diken diken olmaması güçsüz ve bağımsız bir kadın olmadığım anlamına gelmez, tamam mı?
No porque no use sombra violeta ni tenga pelo erizado significa que no soy una mujer fuerte e independiente, ¿ de acuerdo?
İlk adım güçsüz olduğunu kabul etmek.
El primer paso es admitir que no tienes poder.
Onları ortadan kaldırabilirsem donanması güçsüz kalacaktır.
Si puedo eliminarlos sus naves estarán impotentes.
Hemen de buluyor onu, güçsüz dermansız vuruşurken Yunanlılarla, emektar kılıcı, çıkıp yüreğinin buyruğundan, düşüp kalıyor düştüğü yerde.
Entonces él lo encuentra, combatiendo contra los griegos, su antigua espada, rebelde al brazo, cae pesada, desobedeciendo sus órdenes. En desigual combate
Seni güçsüz düşmüş görmek istiyorum. Böylece bunun ne demek olduğunu anlarsın. Ne yaparsan, çevrendekilere yaparsın.
Quiero verte impotente, así sabrás como me siento, lo que haces a la gente que te rodea.
Lisbeth'e karşı sorumluluklarım var avukatı dışında biriyle görüşmesi için henüz çok güçsüz.
Soy responsable de Lisbeth y aún está muy débil como para tratar con alguien más que su abogada.
Seni savunmak için güçsüz müydüm? Ve o güçlü müydü?
¿ Por qué... huiste de él?
Ve Sierra'nın da onu güçsüz kılan adamla yüzleşmesi gerekiyordu.
Sierra, necesitaba enfrentar al hombre que le quitó su poder.
Kıtlığın, kuraklığın içinden, en güçsüz ordunun altında.
Por hambre, sed bajo los más débiles armados.
Güçsüz, çocuksu ve entellektüellikten yoksun.
Débil... pueril...
Sadece soğuk almışsın ve biraz güçsüz kalmışsın.
Es sólo un resfriado común. Usted está un poco débil.
Güçsüz durumda.
El es débil.
Yoksa küçük, güçsüz zengin kızımız kaçmak mı istiyor?
¿ Qué sucede?
Güçsüz olan oydu.
Trataba de hacer algo con mi vida,
- Sizin güçsüz hissetmenizi sağlamıştır.
¿ Cuánto tiempo hace que sabía lo de Laurel Craig?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]