English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ G ] / Gına

Gına traducir español

103,207 traducción paralela
Bu iğrenç götlerden gına geldi.
No más cabrones como esos.
Bu ikisi çıktığına göre gücümüz vardır değil mi?
Ahora que esos dos están fuera tenemos energía, ¿ no?
Ayrıca bir Nainsan olarak oraya gitmek çok kötü bir fikir. Sen burada lazımsın. Gerçek Mack'in hayatta kaldığına emin olmalıyız yoksa bütün bunlar boşa gider.
Además del hecho de que ir a ese mundo como Inhumana... es la peor idea del mundo, te necesitamos aquí... asegurándome de que el verdadero Mack está vivo... o todo será en vano.
Eğer buna, yaptığın onca kötü şeyin kendi seçimin olmadığına inanıyorsan şimdi kendi kararını ver.
Si de verdad crees que, que... que... Que todo el daño que hiciste... no fue tu elección... elige ahora.
Beni hayal kırıklığına uğratma.
No me decepciones.
Pedro Garcia'nın damadının kaybolmasına ilgisiz kaldığınızı duysalardı yazık olur.
Sería lamentable que se supiera que te negaste a investigar la desaparición de tu yerno, Pedro García.
Uzun erik ağacına gün boyu gözünü dikip bakıyordu. Dalları kocaman meyvelerin ağırlığıyla yere değiyordu.
Se quedaba mirando todo el día este alto ciruelo cuyas ramas estaban cargadas de fruta madura.
İyi olup olmadığına kim karar veriyor?
¿ Quién sabe si es bueno?
Cennet Krallığı'na girmek üzeresin.
Estás a punto de entrar en el Reino de los Cielos.
Bir şey istemesi, zayıflığı olduğu anlamına gelir.
Querer es tener una debilidad.
Hadi dedim, gidiyoruz. Uğraştığına değmez.
- Vámonos, venga.
Büro giderlerini sadece bir yıllığına değil iki yıllığına karşılamak istiyorum.
No quiero financiar la clínica por un año. Sino por dos. Y todos los casos que quiera llevar
Tek bir akşam yemeği. Senin varlığına emin olduğun etkileşim eğer yoksa arkadaş olarak devam edeceğiz ve alınmaca gücenmece yok.
Una cena, y si esta química que claramente crees que existe, no existe, nos despedimos como amigos, sin rencores.
Denedim ama daha odasına adımımı atar atmaz bağırmaya başladığından...
Lo intenté, y me ladró apenas entré a su oficina, así que...
Öncesinde olmadığına göre muhtemelen sonrasında ya da hiçbir zaman, bilmiyorum.
Si no antes, definitivamente después... o nunca. Es difícil de decir.
Yarın firmayı terk ederse, 15 dakikada moloz yığınına döneceğimizden bahsetmeme bile gerek yok.
sin mencionar que si se va mañana, en 15 minutos esta firma sería una pila de escombros.
Öyleyse önceden açıkça belirtilmeliydi caddede park yeri bulurdum veya bu örgütün benim beklentilerimi hiçbir şekilde karşılamadığına karar verirdim.
Entonces, debería haber sido declarado claramente como tal de antemano para que yo hubiera podido encontrar aparcamiento en la calle, o... lo más probable, dado el fracaso de esta organización en cualquier forma que me convenga... no venir.
Hayal kırıklığına uğramış gibisiniz.
Pareces decepcionado.
Bayan Waterford... sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum... ve kendimi de.
Señora Waterford, sé sé que le he fallado. La he decepcionado a usted y a mí.
O piknik masasına baş harflerimizi kazıdığımız günden beri seviyorum.
Te amo desde que grabamos nuestra iniciales en la mesa.
Bir şeyin değişmesi hâlâ güzel olmadığı anlamına gelmez.
Que algo cambie no significa que deje de ser hermoso.
Ne yaptığımızı biliyoruz ve sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız.
Sabemos lo que hacemos y no lo vamos a decepcionar.
Seni hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyor.
Cree que te defraudó.
Hayır, işlerin riskli hale gelmesini istemeyen bendim ama Harvey bana anlatınca öyle olmadığına karar verdim.
No, mira, yo fui la que no quería dejar que las cosas se pusieran peligrosas, pero cuando Harvey me lo expuso, decidí que no lo eran.
Şirketler arası casusluk yaptığına dair bir düzine kanıt var elimizde.
Tenemos pruebas de más de 12 veces en las que cometiste espionaje corporativo.
Çünkü burada sözümü dinlemeyen bir çalışanın varlığına müsaade edemem.
Porque no quiero a nadie trabajando aquí que no escuche mis consejos.
- Sizin yaptığınız şey oda arkadaşınızın hayatına girip dostça davranıp güvenini kazanmaktı.
Lo que hizo fue involucrarse en la vida de su compañero de celda, ganarse su confianza, y fingir ser su amigo.
İfadenin içeriği olduğun kişiden bambaşka biriymişsin gibi davranman ki avukatmış gibi davranarak başından beri yaptığın da bu şu anda burada da aynı şeyi yaptığına inanıyorum.
El contexto es que se presentó como una cosa siendo otra, que es lo mismo que hizo cuando fingió ser abogado y lo que creo que está haciendo con este comité ahora.
Eğer birini öldürüp cesedi gizlediyse bunu bilen kimsenin olmadığına eminim.
Si mató a alguien y escondió el cuerpo, nadie sabe dónde.
Sanırım söylemeye çalıştığım şey aşırı tepki verdiğimin farkındayım. Ama yalvarırım Tara lütfen bana bir şans daha ver. Seni bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağıma söz veriyorum.
Supongo que lo que intento decir es que actué de forma irracional, pero, por favor, Tara, si me das otra oportunidad... prometo que nunca más te decepcionaré.
Az önce Tara'ya onu bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağına söz verdin.
Acabas de prometer no decepcionar a Tara nunca más. Eso no es realista.
- Belki öyle çünkü en başta arkadaşına isim ortaklığı önermen aptalcaydı.
Quizá porque fue estúpido que le ofrecieras a tu amigo - ser socio principal.
Çünkü Mike komada olmadığı sürece ilk davasını başkasına vermez.
Porque Mike no dejaría su primer caso a menos que esté en coma.
Lütfen beni hayal kırıklığına uğratma.
No me decepciones, por favor.
Anlattığım bu hikayeyi... başkasına anlatmam gerekirdi.
Si esta es una historia que estoy narrando, debo estar contándosela a alguien.
Bunlarda Bryan ile kişisel ilişkinin etkisinde kalmadığına emin misin?
¿ Tu opinión no está influenciada por tu "conexión" personal con Bryan?
Yani oyunların çoğunu kazandığını söylüyorsun. Ama arkadaşlarına karşı kazandığın için mutsuz mu hissediyordun, bu oyunda?
Entonces, me dices que la mayoría de las veces ganabas pero que te entristecía derrotar a tus compañeros en este, ¿ juego escolar?
Bana nakit ödememi söyledi. Kitapları kimin aldığına dair bir kayıt yok.
No hay constancia del comprador.
Sadece bu kadar aleni yaptığına inanamıyorum.
No me creo que lo haya gritado a los cuatro vientos.
Gardiyan kılığına girip herkesin pantolonunu indirmeyi mi?
¿ Nos vestimos de funcionarias y les bajamos los pantalones a todas?
Seni hayal kırıklığına uğrattım.
Te he decepcionado.
Birimizi hayal kırıklığına uğratırsan hepimizi uğratırsın.
Si decepcionas a una, nos decepcionas a todas.
Aslında hep gece, ne kadar dikkatli baktığına göre değişir.
Así que siempre es de noche dependiendo de dónde mires.
Sonra bir bardak su dökünce ya da bağcığına takılınca nedenini bilmeden saatlerce ağlarsın. İstersen Dilaudid veririm.
Bueno, podría darte Dilaudid.
Her şey baskı altında nasıl davrandığına bağlı.
Todo depende de si estás bajo presión.
Ama aşağıda neler yattığını biliyorum, buz gibi Ağlayan Göl sularına 90 metrelik bir mesafe yatıyor.
Aunque yo sí sé qué hay abajo, una caída de 90 metros a las aguas heladas del lago Lacrimógeno.
Kılığına girdiği kaptana ve Olaf'a kendini kaptırdı.
El Conde Olaf la engañó con su disfraz y la sedujo.
Bu ifade, zaman zaman en iyi fikirlerin bile çok geç aklınıza geleceği anlamına gelir, Baudelairelara yardım edebilmek için çok ama çok geç kaldığımız gibi.
La frase quiere decir que, en ocasiones, el mejor de los planes se nos ocurre cuando es muy tarde, así como es tarde para que nosotros podamos ayudar a los Baudelaire.
10 yıl sonra onun kızı döndü... ve onun hala yaşadığına inanıyor.
Diez años después, su hija ha vuelto, creyendo que todavía puede estar vivo.
Bunun sizin için ne kadar travmatik... bir deneyim olduğunu ve şimdi de... aileniz ve dostlarına dönmeye çalıştığınızı biliyoruz.
Sabemos que ha sido una experiencia traumática para usted y sabemos que está ansioso de volver con su familia y amigos.
Dünyaya asil olmak için ünvanın olmasına gerek olmadığını kanıtlamalıyız.
Debemos probarle al mundo que no se necesita un título para ser un caballero.
gina 191

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]