Haciendo traducir español
162,347 traducción paralela
Burada her ne yapıyorlarsa uğruna cinayet işlemeye bile gönüllüler.
Sea lo que sea que estén haciendo aquí, están dispuestos a matar por ello.
Beni takip ettiriyorsunuz.
Estáis haciendo que me sigan.
Bu sırada işimi yapmaya devam etmek istiyorum.
Mientras, pretendo seguir haciendo mi trabajo.
- Yönlendirdik zaten.
Ya lo estamos haciendo, Señor.
- Emily de harika bir iş çıkarıyor.
Y Emily está haciendo un gran trabajo.
Ne yapıyorsun?
¿ Qué estás haciendo?
Keaton... ne yapıyorsun?
Keaton... ¿ qué estás haciendo?
Pekâlâ, orada bir çeşit anlaşma yapıyor.
De acuerdo, y ahí está ella haciendo alguna clase de trato.
Aptalca şeyler yapmıyor anlamına gelir.
Significa que no está haciendo nada estúpido...
Jane ne yaptığını biliyor.
Jane sabe lo que está haciendo.
Shepherd içeride satışı gerçekleştiriyor olmalı.
Shepherd debe estar dentro haciendo la venta.
Böyle yapmaya devam edemeyiz.
No podemos seguir haciendo esto.
Neyi yapmaya?
¿ Haciendo qué?
- Ne yapıyorsun?
- ¿ Qué estás haciendo?
Ne halt karıştırıyorsun burada Gord?
¿ Qué demonios estás haciendo, Gord?
Boston ne yapıyorsun?
Boston, ¿ qué estás haciendo?
Ne yaptığımızı zannediyorsun?
¿ Qué demonios crees que estamos haciendo?
Tam olarak ne yaptığını bilmeden bunlardan birini sökmeye çalışmak intihar etmek demek olur.
Sería un suicidio intentar desarmar uno de estos si no sabes exactamente lo que estás haciendo.
Hey, hey, hey, ne yapıyorsun?
Oye, ¿ qué estás haciendo?
- Teslimatlarımı yapıyordum...
Estaba haciendo mis entregas, me atacaron.
Biliyorum bize yaptıkları şey korkunç birşey, ama elimde değil.
Sé que es algo horrible lo que nos están haciendo pero no puedo evitarlo.
Son dokuz aydır ne yaptıklarını düşünüyorum.
Piensa en lo que han estado haciendo en los últimos 9 meses.
İkinci kesiği açıyorum şimdi.
Estoy haciendo la segunda incisión.
Bak, anlıyorum. İnsanları sevmiyorsun,... ve çoğu biralarını seninle paylaşmak istemiyor. Ama şu an yaptığın şey salaklık.
Mira, lo entiendo, no te agradan las personas y la mayoría no quiere compartir una cerveza contigo pero lo que estás haciendo es algo estúpido, ¿ de acuerdo?
Ve yapıyor olmanın nedeni de sarsıntılı olman.
Y solo lo estás haciendo porque estás alterado.
Şu an kafamda evi yerleştirebilir miyim?
¿ Estoy haciendo el nido ahora mismo?
Biz neyiz?
¿ Qué estamos haciendo?
Ne işin var burda?
¿ Qué demonios estás haciendo aquí?
Ayrıca, ikiniz de bu konuda tam bir felaketsiniz.
Y estáis haciendo un trabajo horrible.
Uğraşıyorum işte.
Haciendo cosas.
Jack, ne yapıyorsun?
Jack, ¿ qué estás haciendo?
Bebeğim, buna sensiz daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.
Cariño, no sé si puedo seguir haciendo esto sin ti.
Burada ne yapıyorsun?
¿ Qué estás haciendo aquí?
Saygısılık yapmak istemem ama, 12 yıldır bu işi yapıyorum. Yardımcıya ihtiyacım yok. Biliyorum.
Con todo el respeto, señor, pero llevo haciendo esto doce años.
Burada ne yapıyorsun?
- Toby. ¿ Qué estás haciendo aquí?
Ne fokurdatıyorsunuz?
¿ Qué se está haciendo con tan buena pinta?
Öfkesi beni terletiyor.
Su ira me está haciendo sudar.
Buna inanamıyorum, yardım istemek için aradım, yardım eden kişi oldum en sonunda.
No me lo puedo creer, llamo para conseguir ayuda, ¿ y acabo haciendo algo bueno?
Birlikte labirent kitapçıkları yapıyoruz.
Estamos haciendo un libro de laberintos.
Ne yapıyoruz, bu arada biz?
Por cierto, ¿ qué estamos haciendo?
- Ne işin var burda?
- ¿ Qué estás haciendo aquí?
Yaptığımız şey de bu değil mi?
Es lo que estamos haciendo.
Sonra farkettim ki, kendi hayatını şekillendirirken yaptıklarını ben de şu andan itibaren kendi hayatıma uygulayarsam bunu başarabilirim.
Y me he dado cuenta de que lo honro tomando lo que he aprendido de cómo vivió él su vida y haciendo que determine cómo vivo yo la mía.
- O ne yapıyor öyle? - Bilmiyorum.
- ¿ Qué demonios está haciendo?
Daha fazla et koyuyorlar.
Están haciendo más carne.
Sana bir iyilik yapıyorum Sydney.
Te estoy haciendo un favor, Sydney.
Şu anda hepimizin yaptığı şey bu, Çavuş.
Curiosamente, eso es lo que estamos haciendo todos, sargento.
Bu Müfettiş Arnold... neden bu soruları soruyor?
El sargento Arnott... ¿ por qué me está haciendo estas preguntas?
Ve Farmer'in, büyükannesinin bakımevinde... 1 saat 45 dakika boyunca kaldığına dair şahit yok.
Y no hay testigos de que Farmer estuviera haciendo el vago cerca de la residencia de su abuela durante una hora y cuarenta y cinco.
Doğal olarak kendimize Tim Ifield'ın özel hayatı hakkında... sorular soruyoruz fakat açıkçası, efendim, Her şeyi hazmedebilmem için çok uğraşıyorum.
Naturalmente, nos estamos haciendo preguntas sobre la vida privada de Tim Ifield, pero, francamente, señor, estoy intentando encontrarle sentido a todo esto.
Kat ne yapıyorsun?
Kat, ¿ qué estás haciendo?