Haliyle traducir español
1,564 traducción paralela
Bence çok fazla sorumluluğu olan biri olduğun için bazen... sana saldırıldığını sanıyorsun. O ruh haliyle her şeyi kişisel mesele haline getiriyorsun.
Creo que eres un hombre con tantas responsabilidades que a veces te sientes acosado y, con esa idea, lo tomas todo personalmente.
Ben insanların ruh haliyle ilgili sorulara cevap vermiyorum.
Y no respondo por el estado de ánimo de otros.
İnsanı olduğu gibi kabul eder... en iyi haliyle görürdü.
Se interesaba en uno, pensaba lo mejor de uno.
Şu anki haliyle, warp sürücüsü söz konusu olamaz.
Y ahora mismo, el motor warp está fuera de cuestión.
İşler yavaşça ilerleyince, aptallıkları da haliyle yenileniyor.
más se nota su estupidez.
Kesilmemiş haliyle bile çeyrek milyon dolar ederdi.
Todavía sin cortar... pero incluso así deber haber valido £ 250,000.
Ed, her zamanki centilmen haliyle, bana eve kadar eşlik etmek için ısrar etti.
Ed es tan caballero que insistió en llevarme de regreso.
Bu haliyle lolipop derneğine girebilir.
Es una belleza. Sí. Conseguiré el boletín informativo de los Lollipop Guild de inmediato.
Doğal haliyle sığ bir vajinal kanala sahip olmadığına emin misin?
¿ Estás seguro de que no tenía un canal vaginal poco profundo por naturaleza?
Geri Döndü. The Sophie Cohen, bildiğimiz ve sevdiğimiz haliyle
Ya está regresando la Sophie Cohen que todos conocemos y amamos.
Sadece bugün salonda gördüğüm haliyle... Dostum..
Sólo estoy diciendo, que después de lo que vi hoy en el gimnasio
"Sizin mükemmel çizgi romanınızı orijinaline en yakın haliyle sinemaya aktarmak istiyorum."
"sugerir la posibilidad de convertir vuestro cómic en un largometraje".
Vücudumu bu haliyle hep sevmişimdir.
Como ya saben, siempre me ha gustado mi cuerpo tal como está.
'Kalmaz hiçbir şey altın haliyle'[1]
"Nada dorado puede permanecer". Capitán del Océano.
Bu patlamış mısırın parasını ben verdim, ben de yemeliyim haliyle.
Yo pagué estas palomitas y voy a comérmelas.
Her şey... bu haliyle yeteri kadar mükemmel.
Todo... está perfecto así como está.
Zayıf haliyle çiftliği çalıştırması eminim güç oluyordur.
Debe ser todo un desafío para él manejar la granja en su estado.
Bu haliyle çok hoş görünmüyor, değil mi?
No te parece tan guapa ahora, ¿ verdad?
Bu kişiler antik metinleri en basit haliyle kabul eden bağnazlar olarak biliniyorlar.
Antes de que contactáramos con ellos, esa gente era considerada fanática. que se tomaba el viejo texto demasiado literalmente.
İçinde yaşattığı hafif kızımsı haliyle, oğlunuzu aynen geri getireceğim.
volvere con su hijo en la misma condicion ligeramente femenina con la que lo llevo.
Kilolu haliyle olan bir fotoğrafı iyi iş yapar.
Una foto de ella gorda sería un bombazo.
Elbette şarkılar, haliyle kendisi ve... dolu dolu yaşadığımız... handiyse aşkımıza dair klasik parçalardan oluşuyordu.
Las canciones, claro, eran mezclas de rock clásico. Sobre ella, claro. Y sobre nuestro casi romance.
Bu haliyle güzel, tatlım.
Está bien como está, cariño.
Ancak, şu anki haliyle bunu onaylayamam.
Por la forma en que está estructurado, no puedo aprobarlo.
Çünkü sen onu diğer haliyle görmeye alıştın.
Eso es porque siempre lo has visto de otra manera.
Bu haliyle oldukça zararsız.
Bastante inofensiva de esta forma.
Senin de dediğin gibi Elena sevdiğimiz insanları oldukları gibi değil olmalarını istediğimiz haliyle görüyoruz.
Como tú misma dijiste. vemos a los que amamos como deseamos que sean. no como son realmente.
Haliyle de başka bir yerde gösteriye çıkmak zorundaydılar.
Y luego tenía que irse a otra parte.
30 binden fazla çalışanı olan bir. ... şirkette haliyle bir sürü. ... kıdemli yönetici vardı.
Era una empresa con más de 30.000 empleados, y una empresa como ésa tiene muchos ejecutivos de nivel medio que tienen mucha autoridad y son depositarios de mucha confianza.
Hollenbeck, açıkça şeytani bir zevk haliyle, izleyicilerin koruyucusunun zaferine, kendi solundan ve sol adına şahit olmasını umuyordu.
Obviamente deleitado, Hollenbeck... deseó que el público hubiera visto el triunfo izquierdista de su patrón.
Çok mutlu bir ruh haliyle çok yedim bundan.
Comí muchas galletas de la suerte.
Biz savaşın halihazırda o haliyle zaten korkunç olduğunu düşünüyorduk.
Pensábamos que la guerra ya era lo suficientemente terrible.
En basit haliyle, samuray ödül beklemeden ölüme hazırlanır.
El bushido nos prepara para la muerte sin recompensa.
Ama suyun uzaydan görüntüsü, yakın inceleme yapılmış haliyle uyuşmuyor..
Pero lo que parece ser agua desde el espacio, no es comprobado con un examen más próximo.
Bence en saf haliyle ideoloji budur.
Pienso que esto es ideología en su máxima pureza.
Olası tek açıklama var : "Haddin Aşılması" olarak tecrübe ettiğimiz keyfin kendisi en içten haliyle dayatılmış ve ısmarlanmış bir şey
Esta es la única explicación, lo que experimentamos como "transgresión", es en sí mismo algo impuesto, cuando gozamos, no lo hacemos espontáneamente, seguimos un cierto mandato.
Çünkü seremoniden hemen sonra haliyle kraliyet ailesi bir başka aktivitemizin keyfini sürüyormuş.
no se desperdiciaban. porque justo después de las ceremonias. la familia real, naturalmente, iría a disfrutar otra de nuestras divertidas actividades, canibalismo.
Senin gözlerini bu haliyle beğeniyorum.
Me gustan tus ojos de la forma que son.
İlk vuruşta bir şey olmamış, haliyle cinayet silahında kan yoktur.
El golpe fue limpio no había sangre en el arma.
haliyle de bütün cam yere inmiş.
Tanto que se desplomaron al momento.
Ya da 1500 derecede kızarmış haliyle.
O con haber sido incinerada a 815ºC.
Papa Belle de olmam gereken yerdi haliyle.
Papa Belle era el lugar para estar.
Onu acemi haliyle, Dylan ve Morrison ile bir yerlere getirdim.
También tenía un don. Lo pondría junto a Dylan y Morrison en una rueda de talentos
Şimdi, hedefleme sisteminin bu haliyle Yıldız Filosu'nu vururum... ama San Fransisko'nun yarısını da birlikte götürürüm.
Con el sistema de puntería tal y como está, alcanzaré a la Flota Estelar pero también me llevaré a la mitad de San Francisco con ella.
Bird's maçı götürüyordu ama... Magic pivot haliyle 42 sayı attı.
Bird tiene el rango, pero Magic anotó 42 puntos como centro.
- Evet. Kızının bu haliyle mükemmel olduğunu düşünüyor.
Cree que es perfecta así como está.
Şu haliyle kimseye zarar veremez. En azından yakın zamanda.
Es obvio que ahora no va a herir a nadie no a corto plazo, en todo caso.
Bu haliyle olmaz.
No puede ser más que lo que es.
Bu haliyle bize sorun çıkartmaz.
No causará ningún problema, no de este modo.
Şu haliyle zaten her şey kötü.
Ya es bastante grave de por sí.
Zil zurna sarhoş haliyle dengesini yitirmeden?
¿ Y hacer equilibrio totalmente borracho?