Hamal traducir español
177 traducción paralela
Hediye taşıyan hamal kılığına girmiş askerler göndereceğim.
Enviaré a soldados bajo el aspecto de changadores que aguantan regalos.
Hey hamal, buraya gel!
¡ Mozo! ¡ Venga aquí!
Hamal, gelir misin lütfen?
Maletero, venga, por favor.
- O bir hamal, çantaları taşımak istiyor.
- Él es un maletero, quiere llevarlas.
bana hamalı verin, lütfen.
Con el conserje, por favor.
İstediğiniz hamalı getirdim.
Con el camarero, como me pidió.
Burke aleyhine ifade veren hamalı hatırlıyor musun?
¿ Recuerda al portero que testificó contra Burke?
Kraliyet avukatı, tanık kürsüsünde onu köşeye sıkıştırdığında o hamalın nasıl da ağlayıp sızladığını anlatmamışlardır.
No sabe cómo gritó ese portero en el banquillo de los testigos... cuando el consejero del rey lo presionó fuerte.
O hamal Gray'di.
Ese portero era Gray.
Şu hamalın dediklerini duydun mu?
¿ Oíste lo que dijo el porteador?
Ama efendimiz şu aptal hamalın bile gözünden kaçamıyor.
Pero nuestro Señor incluso es visible a los ojos de este estúpido porteador.
Hamal
¡ Porteador!
Hamal Buraya gel.
¡ Ven aquí!
Ve öylece güzel narin dokumalı ceketini çıkarıp kaba hamal giyisini örtündü.
"Y así, él se quitó su chaqueta de brocado poniéndose el tejido más tosco de porteador."
Bir hamal asasına eğilerek sırtına binen yükü ile sıradan bir şapka takarak yüzünü sakladı.
"Él ocultó su cara bajo un ordinario sombrero y apoyó su cargado peso en el bastón de un porteador."
Hala hamal benzemiyor.
El no se parece en nada a un porteador.
Altı keşiş seyahat ediyoruz. ve iki hamal.
Somos seis monjes viajeros y dos porteadores.
Hamalı durdurun.
¡ Detengan al porteador!
Bir hamal mı Yoshitsune'ye benziyor?
¿ Qué? ¿ Este porteador se parece a Yoshitsune?
Sen hamal.
¡ Tú, porteador!
Afrika'nın en iyi bagaj hamalı hemen geliyor.
El mejor porteador de África va en camino.
Hiç roket görmemiş, ama bir çok oluklu tekerlekleri olan, hamal arabaları görmüş.
No vio ningún cohete, pero sí muchos carros, todos con ruedas acanaladas.
- Hamal!
- Maletero.
Hamalın yanlışlıkla buraya koymuş olabileceğini düşündük.
Quizá el mozo la dejó aquí por error.
Hamal, onu bulmuş.
Lo encontró el mozo.
SAAT 8'DE 5 EKİP 100 HAMAL
8 DE LA MAÑANA 5 GRUPOS - 100 DESCARGADORES
Oh, evet, siz hamal Jim'i diyorsunuz.
Ah, sí, se refiere a Jim el Portero.
Bir hamal ister misiniz?
¿ Quiere un mozo?
Taburumdan hiçbir subayın hamal gibi çalışmasına izin vermeyeceğim.
No permitiré que mis oficiales sean esclavos.
Hamal, Cezanne'ımı unutma.
Mozo, no olvide esta : lleva mi Cézanne.
- Hamal!
- ¡ Mozo!
Hamal!
¡ Mozo!
"Kan lekeli sandığı Rasheed İstasyonu'nda bir hamal keşfetti."
" El ensangrentado arcón fue descubierto por un mozo en la estación de Rasheed.
Telefon kulübesinde bir hamal şüphe çeker.
¿ Un mozo en una cabina de teléfonos? Un poco sospechoso.
Yürü, hamal!
Vamos, "hamal".
Sen, hamal, acıkmadın mı?
"Hamal", ¿ no tienes hambre?
Hey, hamal sen.
Traed un animal. Eh, "hamal". Tú.
Hamallık yaptım...
Me hice "hamal"...
Şimdi kendini buldun işte, hamalsın.
Ahora empiezo a comprender, un "hamal".
Beni hamal olarak kullanamazsın.
Oye, yo no soy un mozo de mudanzas.
kalabalık arasında suratsız bir oğlu, asırlar boyunca işkence görmüş, genç bir katilin, tatlı bir hamalın suratı,
Un hijo, como cualquier otro, que sólo tiene un rostro, atormentado desde hace siglos, la cara de un joven asesino, de un gentilhombre,
- Hamal?
- ¿ Un carro?
Tabii ve ben hâlâ bir hamalım.
Claro, y yo todavía soy maletero.
Bir hamal, bir su taşıyıcı.
Era maletero y aguatero.
- Hamalın mı?
- El camarero.
Zaten diğer hizmetçi ayrıIdığından beri işleri zor yetiştiriyorum. Bunlar yetmezmiş gibi bir de teyzenizin ağır bavullarını taşıyorum. Beni hamal sanıyor herhalde.
Como si no tuviera suficiente trabajo con el que me dejó la criada y ahora su tía me pide que cargue esas grandes cajas como si yo fuera un peón o algo parecido.
- O mu? - Evet! Kendisi, benim sekreterim, şoförüm ve hamalımdır.
Es mi secretario, chófer y mozo.
Dilenci, hamalım olabilecek kadar güçlü müsün? Hakkını fazlasıyla alacaksın.
Mendigo, necesito brazos fuertes para llevar la compra si me ayudas te pagaré bien.
İki hamal yeterli olur, sanırım.
Dos hombres serán suficientes, creo.
Şimdi ne yapacaksın hamal, ha?
¿ Qué harás ahora, "hamal"?
Hamal.
Mozo.