Havaya traducir español
10,838 traducción paralela
Havaya uçurup yeniden başlamak zorundayız.
Vamos a reventarlo y a empezar de nuevo.
Bu sadece havaya karışıyor.
Es solo... ¡ no me dejas respirar!
Bir kadın, dünyada kıyamet kopmadan havaya giremeyecek mi?
¿ No puede una mujer cambiar su estado de ánimo sin que se derrumbe todo?
Sakın havaya uçurmayın.
Uh... No hacerlo explotar.
Teknoloji işe yaramazsa havaya uçacağından korkuyor.
Le da miedo explotar en pedazos. Que la tecnología no funcione.
Planın her ne ise Brad onu bu yerle birlikte havaya uçurdu.
Cualquiera que fuera tu plan, Brad lo destruyó cuando destruyó este lugar. ¿ De acuerdo?
Siz plastik parlak parçayı ısırana ve biri sizi sudaki evinizden çekip alana, tartana, ölçene, ve havaya atana kadar.
Hasta que os traguéis un brillante trozo de plástico y que alguien con una camisa de colores vivos te saque de tu hogar acuático, te pese, te mida y te vuelva a surcar el aire.
Eller havaya millet.
Manos arriba. Todos.
Kötü adamları havaya uçurmak istiyorsan yol üstünde birkaç tane olacak.
Si quieres hacer volar tipos malos, hay unos cuantos siguiendo la carretera.
Al onu açık havaya çıkar.
Pienso que necesita un descanso. llévatela fuera, al aire libre.
Beni havaya sokmak için bir sey söyle.
Dí algo para volver a calentarnos.
O yeri bulamazsak bizi havaya uçuracaklar.
Ellos se van a enojar, si no podemos encontrarlo.
- Eller havaya. - Evet!
- Las manos arriba.
Kendi kızım, aydaki güç çekirdeklerini havaya uçururken öldü.
Demonios, mi propia hija murió tratando de derribar su núcleo de energía en la Luna.
Topuklarımı birbirine vurup havaya zıplamamı mı istersin yoksa çocuk gibi mi zıplayım?
¿ Le gustaría que hiciera sonar los talones al juntarlos o ponerme a saltar como un colegial?
Havaya koku pompalayarak gelir elde etme fikri biraz kuramsal.
Y la idea de inyectar olores en el aire para generar ingresos... es un poco teórica.
Eğer bir gözlüğüm olsaydı, senin onuruna havaya kaldırdım.
Si tuviese un vaso, brindaría por ti.
Dördüncü sefer,... Mike'ın tabancasıyla havaya ateş açmak istediği zaman ki miydi?
La cuarta vez... ¿ fue esa cuando quiso disparar la pistola de policía de Mike al aire?
Havaya yayılmış
Se siente en el aire
Korkunçtu. 2 metre havaya çıkıp 27 metre ileri sürüklenmiş olması lazım o hizada havada kaldı, araba çok kötü çarpmıştı.
Fue horrible. Él debe haber ido cerca de 30 yardas en el aire, alrededor de seis pies fuera del aire y sólo se quedó ese nivel y los zapatos salen, fue golpeado tan difícil.
Düşünmeden bir haraket yaparsan, hepimiz havaya uçarız!
Si se atreven a actuar, volaremos juntos.
Şu adam başka bir şeyleri havaya uçurmadan önce bulun onu.
Encontrad a este tipo antes de que vuele otra cosa.
Ben ve Joe bugün havaya uçuyorduk neredeyse!
¡ Hoy Joe y yo casi salimos volando por los aires!
Bana hatırlat da hiç havaya uçmayayım.
Recuérdenme que no reviente.
Bağlanmış, kesilmiş ve havaya uçurulmuş.
¿ Atado, rebanado y volado en pedazos?
Temiz havaya ihtiyacım vardı.
Necesitaba algo de aire fresco.
Ares'te burada. Burayı havaya uçuracaklar.
Bueno, Ares también está... va a volar el lugar.
Bir kaç yıl önce Wichita'da bir savunma binasını havaya uçurdu sadece ısınmak istediğini söylemişti.
Explotó un edificio de defensa en Wichita hace unos años, juró que sólo estaba entrando en calor.
İstihbarat kanadını havaya uçuran melezler değildi.
Los Híbridos no hicieron estallar el ala de Inteligencia.
Kıpırdamayın! Ellerinizi havaya kaldırın!
¡ No se muevan!
Hava aracı saldırısıyla beni havaya uçurmaya çalışan ilk arkadaşımsın.
Bueno, eres el primer amigo que alguna vez intentó volarme en un ataque con dron.
Çocukları öldürerek okulu havaya uçurmalısın.
"Debes volar la escuela, matando a los niños."
Peki biz sadece tüm bu lanet binayı havaya uçursak?
¿ Qué pasaría si solo... volamos todo el maldito edificio?
Bu çocuklardan bazıları bardakları havaya kaldırabiliyor.
Algunos de estos chicos pueden levantar un vaso.
Biraz havaya.. ya da suya.. ihtiyacım var. Çünkü...
Necesito un poco de aire o agua o algo, porque...
Yere yatın, eller havaya.
¡ Al suelo ya! ¡ Abajo! Las manos donde pueda verlas.
Bilirsin, temiz havaya ihtiyacım vardı.
Ya sabes, necesitaba un poco de aire fresco.
Az kalsın havaya uçacaktım.
Descuidada o... estuve a punto de hacernos volar por el aire.
Eğer çocuklar buradaysa burayı havaya uçuramayız.
No podemos volar esto por los aires si los niños están aquí.
Orayı havaya uçurursak tüm orman tabanının çökme riski var.
Si volamos eso, corremos el riesgo de que el suelo del bosque se hunda.
Sikkeleri havaya atabiliriz ama yazı mı tura mı geleceğine hep rüzgar karar verir.
Mira, podemos arrojar la moneda. Pero sólo Él decide si es cara o seca.
Bu şey dönmeye başlayıp havaya çıkacak.
Y esto comenzara a girar, cortando el viento.
Eller havaya.
Levanta las manos.
Kayıtlara geçsin, geçen sefer sizi havaya uçurmak Bob'un fikriydi. Benim değil.
Para que conste, fue idea de Bob explotaros la última vez, no mía.
Köprü havaya uçtuğunda, ekinoks baha gelgitine 2 gün vardı.
Cuando el puente explotó, fue a dos días desde la marea viva proxigea.
Ben ve Joe bugün havaya uçuyorduk neredeyse!
¡ Joe y yo casi volamos por los aires hoy!
Ölümcül, kolaylıkla havaya yayılabilir ve böcek ilacından tamamen farklı.
Muy mortales y que se pueden hacer en aerosol fácilmente, y muy diferentes a pesticidas.
Eğer o kimyasallar patlarsa, birleşip havaya karışarak kilometrelerce alandaki insanları öldürür!
Si los químicos explotan, se combinarán en aerosol y matarán a miles de personas.
Dostum, eğer o yangın yakıt deposuna ulaşırsa uçak topyekün havaya uçar...
Oye amigo, si esa llama alcanza el tanque de combustible, Todo el avión va a explotar, tienes que saltar Walter.
Ellerini... Yüzgeçlerini havaya kaldır!
¡ Levanta tus manos- - tus aletas!
General'in köşkünü havaya mı uçuracaksın?
¿ Volaras el bungalow de su Señoría?