Hijo traducir español
148,703 traducción paralela
Şu genç çocuk Henrik, Stepulov'un oğlu.
Ese joven es Henrik, el hijo de Stepulov.
Ama oğlu ameliyattan çıkmadan konuşmayacak.
Pero sigue sin hablar hasta que su hijo no salga de quirófano.
Oğlum nasıl oldu?
¿ Cómo está mi hijo?
Bir adamın evladını böyle kullanmak affedilemez.
Usar al hijo de un hombre de esta forma, imperdonable.
Oğlum, Dabbur Zann değil.
Mi hijo no es de Dabbur Zann.
Evladını kaybetmektir.
Perder un hijo.
Stepulov oğlunun öldüğünü öğrenirse saldırı hakkında asla bilgi vermez.
Una vez que Stepulov averigüe que su hijo ha muerto, jamás nos dará la información sobre el ataque.
Oğlun öldü.
Tu hijo ha muerto.
Oğlun çok hastaydı... üzgünüm.
Tu hijo estaba muy enfermo. Lo... lo siento.
Oğlumu katlettiniz.
Habéis matado a mi hijo.
Evladını kaybetmektir.
Perder a un hijo.
Stepulov, Erin'i hedef aldı çünkü onun oğlunu kullandım.
Stepulov apunta a Erin porque utilicé a su hijo como presión.
Bize saldırı zamanını da verdi, oğlu yaşasaydı iptal ederdi. Ya da ölünce etmezdi...
Y nos dio el momento del ataque para poder cancelarlo si su hijo vivía, o no en caso de morir...
Piçin evladı.
Oh, hijo de...
Benim oğlum, Scott, eskiden yemek yapmakta bana yardım etmeyi severdi.
A mi hijo Scott, le encantaba ayudarme a cocinar.
Bugün nasılsın, oğlum?
¿ Cómo estás hoy, hijo mío?
Çok iyi, oğlum.
Muy bien, hijo mío.
Nükleer bombayı, benim oğlum patlattı.
Mi hijo. Él activó la bomba.
Şansın olduğu zaman bu cesedi serbest bırakmadın. Belki de oğlun hakkında benden haber almayı umuyordun.
No liberaste este cuerpo cuando tuviste la oportunidad tal vez esperabas escucharme con noticias sobre tu hijo.
Oğlum aldı eline sazı, tıngırdatıyor.
Mi hijo es tan sutil como un elefante con flatulencias.
O senin oğlun, bu o kadar çok açık ki.
Es tu hijo, de pies a cabeza, eso seguro.
Ama biz de ilk doğum sırasında bebeğimizi kaybetmiştik.
Pero perdimos a nuestro primer hijo durante el parto.
- Gel buraya, evlat.
- Ven aquí, hijo.
Bir çocuk daha mı yapsak?
¿ Qué tal si tenemos otro hijo?
Ayrıca en son çocuk sahibi olmak istediğimizde ne oldu, hatırlıyor musun?
¿ Y recuerdas lo que pasó la última vez que intentamos tener un hijo?
İşin aslı evlat, ben araba sürmeyi bilmiyorum.
Bueno, la cosa es que, hijo, No sé conducir.
Şu an bir çocuk sahibi daha olamayız.
Ahora no podemos tener otro hijo.
Orda seni biraz korkuttum mu, evlat?
¿ Te he asustado un poco, hijo?
Oğlum kendine çok fazla baskı yapıyorsun.
Te estás presionando demasiado, hijo.
- şimdi, sen... Jack Pearson'un oğlusun.
- Tú... eres el hijo de Jack Pearson.
Oğlumuzdan bahsederken emme kelimesini kullanma lütfen.
No uses la palabra mordisqueando con nuestro hijo.
- Evet, bilirim. Oğlum o benim.
- Sí, conozco a mi hijo.
Sen gaza bas evlat.
Solo conduce, hijo.
Oğlumun babasıyla tanıştığım için, çok memnun oldum.
Me hubiera gustado conocer al padre de mi hijo.
Şimdi acıkmaya başladım, evlat.
Esto sí que es comida, hijo.
Oğlum ne yaptın, şimdi başın belaya girecek.
Dios mío, estás metido en problemas, hijo.
Oğlum, Randall.
Mi hijo, Randall.
Oğlum.
Mi hijo.
Hep beraber... 28 yaşında işsiz olan oğlum için kadeh kaldıralım muhtemelen ölene kadar tavan aramda yaşayacak olan oğluma.
No puedo comprar ni un paquete de tabaco con tu alquiler. Levantemos las copas por mi hijo desempleado de 28 años, que probablemente va a vivir en mi ático hasta el fin de los días.
Ben de tamam dedim, takip ettim seni, peşinden geldim.
Querías una casa, querías un hijo.
Aferin oğlum.
¡ Así se hace, hijo!
Büyük ayıp ettin evlât.
Eso es rastrero, hijo.
Hadi evlât.
Vamos, hijo.
- Şimdi benim kim olduğumu biliyorsun değil mi evlat?
- Bien, sabe quién soy, ¿ no es así, hijo?
Onu açığa çıkarmazsn değil mi evlat.
- y dinero y esfuerzo se va al garete, ¿ verdad, hijo?
Ama bu arada, bunu yapan piçi bulacağım. Efendim.
Pero mientras tanto, voy a ir en buscar del hijo de puta que hizo esto, señor.
- Ne düşünüyorsun evlat?
- ¿ En qué estás pensando, hijo?
- Hadi, oğlum.
- Vamos, hijo.
Oğlunuz kendine gelişe dair işaretler gösterdi.
Su hijo mostró signos de volver en sí por si mismo.
Ama oğlunuzla konuşmak zorundayım, ama sizinle sonra konuşacağız, tamam mı?
Pero tengo que entrar a hablar con su hijo, pero hablaremos luego, ¿ de acuerdo?
- Teşekkürler, evlat.
- Gracias hijo.