Ht traducir español
3,601 traducción paralela
Bu en uygun zaman ; pH seviyesi ve pıhtılaşma zamanı iyi.
Este es el momento. Su pH y coagulación están bien.
... sonra rıhtıma gidiyor.
- va a los muelles. Cinco temporadas...
Kan pıhtıları sık görülen bir problemdir.
Los coágulos de sangre son una complicación común.
Bir pıhtı oluşmuş ve akciğer damarları tıkanmış.
Se le desprendió un coágulo, lo que causó una embolia pulmonar...
Kanı pıhtılaşmıyor.
No está coagulando.
Vücudun katılığına ve kanın pıhtılaşmasına bakarsak, aşağı yukarı gece 2 ila 3 arası.
A juzgar por la falta de rigor mortis y de coagulación... aproximadamente entre las dos y las tres de la mañana.
Kalbine pıhtı giderse ölür.
Si un embolo de aire entra en su corazón, la matará.
O pozisyonda, pıhtı oluşmaz mı?
Y en esa posición... ¿ corre el riesgo de sufrir un coágulo, dolores de cabeza?
Ayrıca başarı garantisi de yok. Kanama, enfeksiyon, pıhtılaşma ve felç gibi riskleri var.
Además, no hay garantía de sobrevivir, y en ese caso tu corres el riesgo de hemorragias, infección, coagulaciones.
Ciğerlerine kan pıhtısı pompalıyorsun ve bu da tansiyonunu daha da tehlike bir seviyeye çıkarıyor.
Se están metiendo coágulos de sangre en las arterias de los pulmones, lo que está incrementando tu presión sanguínea a un nivel muy peligroso.
Önce pıhtılaşmayı önleyen bazı ilaçlar vereceğim. Ciğerlerdeki pıhtılaşmayı durduracak.
Bueno, te pondremos anticoagulantes, lo que evitará que se formen nuevos coágulos.
Sonra da vasküler şemsiye yerleştireceğim. Umuyorum ki bu da eski pıhtıyı toplayacak ve damarların zarar görmesini engelleyecek.
Después insertaré un paraguas vascular que atrapará los coágulos existentes, y con suerte evitará que se dispersen.
Onu, stabil hale getirip ameliyathaneye alarak pıhtılardan kurtulmamız lazım.
Necesitamos estabilizarlo y llevarlo al quirófano y deshacernos de esos coágulos.
Pekala, burada çoktan büyük pıhtıyı ortadan kaldırmıştım.
Ya había quitado la obstrucción mayor.
Diğer biriken pıhtıları uzaklaştırabileceğimi de gördüm.
Vi una oportunidad de sacar algunos de los otros coágulos de sangre acumulados.
Verdiğimiz ilaçlar dolayısıyla pıhtılaşma durduğundan kanama devam etti.
Los anticoagulantes habían dificultado la coagulación de su sangre.
Astrid beni rıhtıma götür.
Astrid, llévame a los puertos.
Her beş döngüde gemi Argon yakıt kulesi rıhtımına yanaşır.
Cada cincuenta ciclos, la nave se acopla a la torre de repostaje de de Argon.
Bırak doğum günümü, noeli bile hatırlayamazken bu gece için rıhtımdaki restoranda yer ayırtmış.
No recordó mi cumpleaños, ni la Navidad... pero hizo una reserva en un restaurante junto al río para hoy.
Nicholls Caddesi Rıhtım.
El muelle de la calle Nicholls.
- Pekâlâ.
- A'ig ht.
Hindistanlı bir keşiş vardı. Onu podyumdan tanıyan Hollandalı bir çift salsa grubundan garip bir eleman ve rıhtıma demir atmış bir milyarderin yatının kaptanı vardı.
Había un tipo de su ashram en la India, una pareja holandesa que la conoció en Ámsterdam cuando ella huyó, un tipo funky que tocaba en su grupo de salsa, y un tipo curtido que llegó navegando a la ciudad,
Kan pıhtılaşması taze. On, belki oniki dakika. Bu yakın.
Coagulación de la sangre fresca Ten, quizás doce minutos es cerrar
Şehirde, Kanarya Rıhtımının yakınlarında.
En la ciudad, cerca de Canary Wharf.
Ama Queen rotasını değiştirip kıyıya yöneldi ve rıhtıma çarptı. Ki bu gemi geçişinin ters gitmesi olarak da ifade edilebilir.
Pero el Queen cambió su curso, dirigiéndose a la orilla, antes de chocar en el malecón en lo que puede describirse como una "mala navegada".
Ya kurşun başka bir yerine gelseydi?
Lo que f let bu había ht otro lug se?
Ve Brahmpal Başkana ateş etti. Onu öldürmeye teşebbüs etti. Onu kurtarmaya çalışan Satbir kolundan yaralandı.
Y disparado Brahmpa Cha rman, w th los ntentions de asesinarlo, donde n convertir ht Satbeer mientras tratar ng a salvarlo,
- Tamam.
- Ht Rig.
Tüm karakterler bir şekilde "Rıhtımlar Üzerinde" filmiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Todos entran en contacto con "La ley del silencio".
- "Rıhtımlar Üzerinde" mi?
- ¿ "La ley del silencio"?
Rıhtıma yakın bir otelde kalmam en iyisi olacaktır. Saçmalık.
Creo que es mejor quedarme en un hotel cerca del puerto.
R.K.O.'da film kestiğim zamanlarda, iş çıkışı, kızlarla beraber bazen Santa Monica rıhtımına gidip dans ederdik.
Cuando era montadora en la R.K.O. después, las chicas y yo algunas veces conducíamos hasta el muelle de Santa Mónica e íbamos a bailar.
Şansıma, o gece polisler rıhtımdaki kargolara baskın yaptılar.
Cosas del destino, aquella noche, la policía requisó un cargamento en el puerto.
St. Catherine rıhtımında.
Por los muelles de St. Catherine.
Rıhtımlar Üzerinde.
" A trabajar.
Bu yüzden bölge, rıhtım yakınında bulunan bütün depoları ilaçlamamızı istedi.
Comiendose todos los gorgojos autoctonos asi que el condado nos tiene fumigando todos los almacenes aquí en los muelles.
Ve kan pıhtısı.
Y, hay un coágulo.
Kan pıhtısı beyne basınç uyguluyor.
La extracción del coágulo, aliviará la presión del cerebro.
Rıhtım epey kaygandır.
El muelle es muy resbaladizo.
O öğlen, rıhtımdaki bir hippiden steyşın vagon satın aldık.
Aquella tarde, compramos una Kombi a un hippy en el muelle.
Sahilde yürürüz, rıhtıma ineriz, ay ışığında el ele tutuşuruz.
Pasear por la playa, ir por el muelle, ir de las manos a la luz de la luna.
Bu, Pıhtılıçene'nin bahsettiği, yeni, tamamen güçlü büyücü mü?
¿ Será el nuevo y todopoderoso mago del que nos hablaron?
Pıhtılıçene yanılmış.
Gorejaw estaba equivocado.
Yaşıyorum, ve senden üstünüm, Pıhtılıçene.
Estoy vivo y te superé a ti, Gorejaw.
- Pıhtılaşma olmuyor yani.
¿ No está coagulando?
Tüm rıhtımlara ve tren istasyonlarına adam gönderdiler.
los agentes salieron hacia todos los puertos y estaciones de tren.
Siktiğimin Çinlileri şehri ele geçirdiler. Şimdi de rıhtımlara göz diktiler.
¡ Jodidos chinos tienen la ciudad, y quieren los muelles!
Rıhtımın orada bir silahlı saldırı gerçekleşti.
Hubo un tiroteo en los muelles.
Rıhtımın oradaki arabayla kurşunlama olayı var ya, birileri Jimmy Laszlo'ya ateş ediyormuş.
Ese paseo por los muelles Alquien ha disparado a Jimmy Laszlo.
Onu rıhtıma ilk getirdiğin zamanı hatırlıyorum.
Recuerdo la primera vez que lo bajaste aquí, a los muelles.
Lee Kardeşler rıhtımı ele geçirme hesapları yapıyor.
Los hermanos Lee esta haciendo una jugada por los muelles.