English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Iflâs

Iflâs traducir español

35 traducción paralela
En tuhafı da şu Paul Madvig'e attığı iftiradan sonra Nick "The Observer" in iflâsını isteyecek.
Lo más gracioso viene luego. Tan pronto como Nick acuse a Paul dejará que quiebre el Observer. Sabe, él no quiere ser periodista.
Bu beyefendi bankoyu iflâs ettirdi.
Ha saltado la banca.
Bir somun ekmekle iflâs edilmez.
Tomad. A este precio, todos los días.
- Bu gidişle iflâs edersiniz.
- Acabará en la calle.
Doktor Michel, böbreklerinin iflâs ettiğini söylüyor.
El Dr. Michel dice que tienes el hígado hecho polvo.
Stüdyo iflâs etti.
El estudio se fundió.
Ocak ayı kart dökümüme baktım ve iflâs ettiğimi gördüm.
" La cuenta de enero de American Express me dio un infarto.
Moist ve Bellybutton kapandıktan sonra iflâs ettin.
Usted se declaró en bancarrota después de cerrar los clubes "Moist" y "Belly Button".
Ona iflâs ettiğimi ve yakında öleceğimi söylüyorum, o hâla üstüme çullanıyor.
Le dije que estaba en quiebra, que moriría pronto Y aun así ella sigue aforrándose.
Karaciğeri iflâs etmek üzere.
- Su hígado está dejando de funcionar.
"Dedikodulara göre, şirket iflâsını açıklamak zoruda kalacak."
"Los rumores son que la recomendacion es.. .. declarar la bancarrota"
Ne yani iflâsın eşiğine mi geldik?
¿ Vamos a la bancarrota?
Bu işte çoktan ölü olduğumuza inanmasam buranın iflâsını bile göze alıp bu riske girerdim.
Me arriesgaría a perderlo todo si no pensara que ya estamos ahogados.
Golub ve Meyers bir dizi çekmişler iflâs eden bir adam, memleketine geri dönüyor.
Golub y Meyers montaron una serie sobre un tío que es despedido y vuelve a su ciudad natal.
İç organlarım iflâs etmiş durumda.
Mis entrañas están muy decrépitas.
Sonra organlar iflâs etmeye başlayınca deliryum, çılgınlık...
Y luego cuando los órganos del cuerpo empiezan a fallar... delirios... locura.
Yeri gelmişken asla iflâs edemezsin, baba!
Hablando de ello, no podemos ir a la quiebra.
Tardif diskinezi ilâçlarımın sebep olduğu ağır bir böbrek iflâsıyla karşı karşıyayım.
Sí. Acabo de sufrir una desafortunada batalla contra un fallo renal debido a la medicación que tomo para mi diskinesia tardía.
Evet Böbrek iflâsı sebebiyle solunum güçlüğü çekiyorum.
Sí, solo... es una pequeña disnea debida a mi... fallo renal.
Kısacası efendim, İngiltere tamamen iflâs etmiş.
En pocas palabras, señor, Inglaterra está prácticamente en bancarrota.
İflâs etmiş, kendisini bulamadık. Jüri, bulunamayan kişilere celp çıkartarak çağırmak olan savunma taktiğini değerlendirecektir.
Jean Valjean, no creo en el poder del dinero.
Sonra iflâs ettik. Şimdi, fırsat bulunca yemek yiyoruz.
¿ Puedo?
İflâs etmiş. Bir müddet şehirdeymiş.
El bar no funcionó... y se dedicó a andar por ahí.
Ölümüyle ilgili koşullar her zaman ilgimi çekmişti. İflâs etmişti ve yalnızdı. Evinden çok uzaktan, Hindistan'dan dönüyordu.
las circunstancias de su muerte siempre me han fascinado estaba solo, de vuelta de india
İflâs edersen, ellerine bir şey geçmez.
Si quiebras, ellos pierden.
Acele etmeyin. İflâs başka anlamlara da gelebilir.
No necesariamente, la quiebra puede ser muchas cosas.
İflâsın eşiğine gelmediğimiz zamanlar eğlenceli geçerdi.
Era divertido cuando no estábamos al borde de la bancarrota.
İflâs konusunda tek kelime bile etmediniz hâlâ.
Todavía no ha dicho nada sobre la razón por la que nos vamos a pique.
İflâs mı edeyim?
¿ Quieres que vaya a la quiebra?
İflâs ettin.
Estás en bancarrota.
İflâs...
¡ Bancarrota! Está quebrado.
İflâsın eşiğindeyiz.
Estamos sin pulso
İflâs edersem insanların gözleri önünde sefil bir hayat süremem.
Pero no puedo vivir miserablemente cuando la gente está mirando.
- İflâs etmek üzereyiz.
Nos enfrentamos a la ruina.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]