Ilân traducir español
290 traducción paralela
O ilân panosunu oraya koymaları benim suçum değil!
No es culpa mía que pusieran ahí el cartel.
Bir konservatuvarda olmalıydık senin üzerinde beyaz bir cüppe, elinde de kırmızı bir gül olmalıydı ve uzakta keman sesi duyulurken ben sana bir palmiyenin arkasında aşkımı ilân etmeliydim.
Creías que sería en un invernadero que llevarías un vestido blanco y una rosa en la mano que se escucharía un violín a lo lejos y que yo te haría el amor violentamente tras una palmera.
Ateş kes ilân edilmiş!
¡ Armisticio!
Bir şahsın hayatta olduğuna dair, normal olarak bunu bilmesi gereken kişilerce... yedi yıldan az olmamak kaydıyla... hiçbir haber alınmamış olduğu... isbat edildiği takdirde, o kişinin yasal olarak öldüğü ilân edilebilir.
Si se prueba que por un plazo no menor de siete años... nada saben de esa persona... los que normalmente deberían saber si está o no viva... pues legalmente es como si estuviera muerta.
Bu sizi niye ilgilendiriyor Bilmiyorum, ama madem sordunuz Liste öğleden sonra ilân edilecek.
No sé por qué habría de interesarle,... pero si le sirve de algo,... la lista saldrá esta tarde.
Steve, sabah gazetelerinde bunun ilânı çıksın.
Steve, anúncialo en los diarios matutinos.
İkindi gazetelerine ilân ver. Büyük boy basımını verin.
Pondré reproducciones del cuadro en los diarios vespertinos.
Acil durum ilân edilsin, bütün çıkışlar bloke edilsin, bina da kapatılsın.
Una orden de emergencia, bloqueen las salidas, cierren el edificio.
Savunma Bakanıyla birlikte tüm diğer Bakanlar böyle bir af ilânının Avusturya için yeni bir tehlike yaratacağı düşüncesindeler.
Todos somos de la opinión de que amnistía representa... un nuevo y gran peligro para la nación austriaca.
Derhal ilân edilmesini istiyorum!
La amnistía será dada inmediatamente.
Macaristan'da sıkıyönetimi kaldırıp Af mı ilân ettiniz?
¿ Acabo con el estado de sitio y dio amnistía a los húngaros?
Beyler, Ana Kraliçe alenen bana hakaret etti. Af ilânını önemsiz bir formalite olarak görüyor bizleri düşman görüyor. Bu hakaret hepimize yapılmıştır.
¡ Su Alteza, madre de Franz, nos ofendió públicamente... no reconoce nuestra amnistía y nos considera enemigos!
Ziyaret ilân edildi ; yapılacak demektir.
La visita se anunció, por lo tanto, debe ocurrir.
- Doğal olarak aşkınızı ilân edeceksiniz.
Por supuesto va usted a repetir su declaración.
Geçen ay beni görmeye geldiğinde söylediklerini düşününce, dünya aleme ilân etmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Después de lo que él me dijo cuando vino a verme el mes pasado. No es bueno hacer público éso.
Gazeteye ilân verebilirsin.
Podría poner un aviso en el periódico.
Amerika'da otoyol kenarlarında büyük ilân tahtalarında... şöyle yazıyor : "Sen de Pepsi nesline katıl."
La promueven en los EE.UU. como parte de la generación...
İşimize dönmemiz gerektiğini söyleyen bir el ilânı gördüm.
Vi una circular para que volviéramos a trabajar. Es mentira.
Arabanızda adamlarım Paris'te isyan başlatılmasına yol açan bir ilân buldu.
¡ Entonces porque se encontró dentro de su carro una proclama... pidiéndole al pueblo que se rebele en la ciudad de París!
Arabadaki el ilânı eski bir ilândı.
El texto confiscado es de una proclama que no ha sido fijada.
Ve Sayın Başkan köle, efendisine karşı elini kaldırıp öldürdüğünde ve efendisinin ailesini öldürdüğünde efendisinin köpeğini ve domuzunu öldürdüğünde ancak o zaman köle ayağa kalkıp özgürlüğünü ilân edecektir.
Y, Sr. Presiente... cuando el esclavo levante la mano contra su amo y lo mate... y haya matado a la familia de su amo... al perro de su amo, al cerdo de su amo... sólo entonces podrá erguirse y declararse libre.
- Ne yapmamızı istiyorsun, savaş ilânı mı?
¿ Qué quiere? ¿ Que declaremos la guerra?
Uçma kursu ilânınızı gördüm. Başvuruda bulunacaktım.
He visto el anuncio de clases de vuelo y querría apuntarme.
- Affedersiniz. Uçma kursu ilânınızı gördüm, başvuruda bulunacaktım.
He visto el anuncio de las clases de vuelo, me querría apuntar.
Uçma kursu ilânınızı gördüm, randevu alacaktım.
He visto el anuncio de las clases de vuelo y querría apuntarme.
Aleme ilân ederdi, varlıklı bir adam yaşar burada.
Como diciendo, aqui vive un rico
Ceset bulunmaksızın yasal olarak ölüm ilân edilebilir. - Ama birine karşı dava açılacaksa, cesedin bulunması iyi olur.
Se puede declarar a un hombre legalmente muerto sin el cuerpo del delito pero si realmente quiere crear un caso contra alguien ayudaría si encontrara el cuerpo.
Kanıt o kadar güçlüydü ki, aksini iddia etmek hemen hemen olanaksızdı. Yapmamız gereken ilk şeyin aynı anda tüm başkentlerde ortak bir bildiri yayınlanması elimizdeki bilginin ilân edilmesi işlenen suçun korkunçluğunun ifade edilmesi ve olanca nefretle kınanması olduğuna karar verdik.
La evidencia era tan extensa, difícilmente se podría dejar de darle crédito, y decidimos que una de las cosas que debemos hacer era hacer una declaración conjunta en cada una de nuestras capitales al mismo tiempo, declarando cuál era nuestra información
Askerî marşlar çalıyordu. Gazetenin ekini gördüğümde neredeyse yuvarlanıp düşecektim. İmparatorun ABD ve İngiltere'ye savaş ilân ettiğini yazıyordu.
No había música sonando marcial y yo casi se cayó cuando vi el periódico adicional diciendo que el emperador había declarado la guerra en Estados Unidos y Gran Bretaña.
Ardından politik şahitliğinin ikinci bölümünde yeni hükûmeti ilân etti.
Y luego se anunció en la segunda parte del testimonio político, anunció un nuevo gobierno.
Buradaki ilân dünya çapında duyulacaktır!
Éste es un buen sitio para Solan, aquí puede anunciarse internacionalmente.
Ben de sizi karı koca ilân ediyorum.
Los declaro marido y mujer.
Majesteleri, Prens Iemitsu'yu ne zaman yeni Shogun ilân edecek? Lütfen açıkça cevap verin.
¿ Cuando nombrara su Majestad al Príncipe Iemitsu como nuevo Shogun?
Öyleyse neden onu Shogun ilân etmiyor?
¿ Entonces por que no nombrarle Shogun?
Sen döner dönmez, savaş ilân edeceğim.
Tan pronto como regreses, declarare la guerra.
Prens Iemitsu, Majestelerinden özür dileyecek ve Majesteleri de onu yeni Shogun ilân edecek.
El Príncipe Iemitsu se disculpara ante su majestad. Y su majestad le nombrara como el nuevo Shogun.
Baba bugün senin isteğinin aksine Üçüncü Shogun olarak ilân edildim.
Padre. A pesar de tus deseos, Fui nombrado hoy como tercer General del Shogunato.
Haftasonu tatilcilerine acilen en yakındaki polis merkezi yada askeri üsse haber vermeleri emredildi. Sivil savunma yetkilileri acil durum ilân etti.
A los vacacionistas de fin de semana se les ordena reportarse inmediatamente a la más cercana estación de policía o instalación militar.
Acil durum ilân etmişler.
Algo serio pasó en el pueblo.
.. kır yaşamına ilân-ı aşk etmem utanç verici geliyordu.
Conociendo los duros veranos o la realidad de cultivar.
İnsanlar ne düşünür şimdi? Biyolojik olarak yaşadığını ilân et, Poultney Dab!
¡ Que buena propaganda para la vida biológica es usted, Poultney Dab!
Gazetedeki ilân yanımda.
He traído el anuncio del periódico.
Şu an "Bayan Sömestr" olarak ilân edilmek üzereyim çünkü.
Estoy a punto de ser coronada Miss Primavera.
Sizi karı koca ilân ediyorum.
Ahora los declaro marido y mujer.
Kendimi fitil tenekesi ilân ediyorum Springfield'ın 200. yıldönümü için tıkır tıkır, fıkır fıkır bir gün olsun!
Me declaro conocedor sobre el día del bicen-cen, ti-ten, rin-tin-nario de Springfield.
Kim seni Tanrı ilân etti, küçük adam?
¿ Quién te hizo Dios, hombrecito?
George, Yankee Stadyumunda Kar Lastiği Günü mü ilân edilmesini istiyorsun?
¿ Sugieres un Día de los Neumáticos de Nieve en el estadio Yankee?
Majeste, dünkü Bakanlar Kurulunda görüşülen ilk konu, Majestelerinin ön görmüş olduğu... Macaristan için Genel Af İlânı idi.
El hecho que generó problemas en el Congreso... fue la amnistía que Vuestra Majestad cedió a los húngaros.
İlân etmem mi?
¿ Una declaración?
"... sıkıyönetim durumu ilân etti.
"... se ha declarado un estado de sitio.
Suçlunun olmadığı boşanma kavramının tek anlamı,.. ... mahkemelerin suçluyu ilân etmeye alet olmamalarıdır.
La cuestión del divorcio es que la Corte no asigna culpas.