English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Inatcısın

Inatcısın traducir español

584 traducción paralela
Çok inatçısın, biliyor musun? Bilmiyormuş gibi davranıyorsun.
Obstinado, finge que no lo sabe.
Oh, keçi gibi inatçısın.
Eres tozuda como una mula.
Korkusuzsun ve inatçısın ve...
Está completamente loco, Capitán.
Rahatsız edecek kadar inatçısın.
Está siendo exasperantemente testarudo.
İtiraf edemeyecek kadar inatçısın, o kadar.
Eres demasiado testarudo para admitirlo.
Talbot geleneği inatçılığı ve duygularını göstermemeyi de içerir. Bu durum, sıklıkla da çok üzücü noktalara varır.
La tradición también insiste... en que los Talbot son obstinados, poco expresivos... y eso frecuentemente se ha llevado a extremos desdichados.
Çok inatçısınız.
Terco hasta el final.
Çok inatçısın.
¡ Cabeza de mula!
Bu kadar inatçı olduğunuz için utanmalısınız.
Deberíais estar avergonzadas, de ser tan tercas.
İkiniz de gerçekten çok inatçısınız.
Mira que sois complicados.
- Çok inatçısın.
- Eso es injusto.
Karaya neredeyse hiç ayak basmıyordu... Ve bu işin becerilerimin ötesinde olduğunu düşünmeye başlamıştım ki onun rütbesinde birinden beklenmeyecek bir kafa karışıklığı... ve tabiatından kaynaklanan inatçılığının bileşimi sayesinde bir deniz felaketine karıştı.
Raramente ponía un pie en tierra... y empezaba a pensar que esta tarea estaba más allá de mi ingenio... cuando resultó convenientemente implicado en un desastre naval... resultante de una combinación de obstinación natural... y una cierta confusión mental... -
Senin yaratılışın, en inatcı katırın oğlu bir asker... fakat işte sen busun.
Puede que sea el soldado más terco, pero eso es lo que es.
- Sen de inatçı mısın?
- ¿ Tú eres obstinado?
- Gerçekten inatçısın, chérie ( sevgilim )?
- ¿ Insistes, chérie? - ¡ Sí!
İnatçısınız.
Testarudo.
İnatçısınız işte.
Eso es lo que eres.
Amma inatçısın ha.
Mira que eres terco.
Alt tarafı boks yapacaktın, ama hayır, yapar mısın hiç, seni inatçı.
Sólo tenías que boxear, pero no, no podías, cabezota.
Bay Williams, niçin Carol'ın annesi hakkında bu kadar inatçısınız?
Sr. Williams, ¿ por qué es tan obstinado con la madre de Carol?
- Keçi gibi inatçısın ama hiç korkmuyorsun.
- Eres obstinado, pero no tienes miedo.
- Tartışılmayacak kadar inatçısın.
- Eres demasiado terco para discutir.
Şunu söylemeliyim ki, çok inatçısın, Cary. Ve cesur.
Debo admitir, Cary, que eres muy terca... y muy valiente.
- Ayrıca inatçı mısın?
- Y es insistente, ¿ eh?
Evlenmeyeceğiz, ama sen dinlemeyecek kadar inatçısın!
¡ No nos vamos a casar, pero eres un cabezota y ni siquiera me escuchas!
Katır gibi inatçısın.
Eres un cabezota.
İnatçısınız fakat gururlu değilsiniz.
Obstinados, pero sin orgullo.
Çok inatçısın!
No seas cabezota.
Nasıl oluyor da ikiniz de böylesine inatçısınız.
No comprendo cómo podéis ser tan testarudos.
Çok inatçısın
Que si está usté loco.
Var olmanın bir amacı olduğuna inanman garip ve inatçı bir inanış.
Es tozuda y extraña tu fe eso de creer que la existencia tiene algún propósito.
Neden hepiniz bu kadar inatçısınız? Neden?
¿ Por qué sois todos tan testarudos?
Sen çok inatçısın, Travis.
Usted es un tonto, Travis.
Her zamanki gibi inatçısın. Öyle diyorsan.
Tú sigues siendo tan testarudo como siempre, si a eso te refieres.
Keçi gibi inatçısın.
Entérate, idiota.
- Çok güzel ve inatçısın.
- Hermosa y obstinada.
Sıcak ve gönlü bol bir kadın, ama inatçılığı beni korkutuyor.
Una calurosa y generosa mujer, pero me temo que muy terca.
Tanrım, çok inatçısın.
Eres un testarudo.
Çok inatçısın.
Eres demasiado terca.
- Sen de çok inatçısın.
. - Y usted es un viejo terco.
Hadisene, amma da inatçısın!
¡ Eres tan testaruda! ¡ Ya es suficiente!
Çok inatçısın.
Eres una cabezota.
Tanrım, ne inatçısın.
¡ Dios! Eres terco.
İnatçısın biliyorum, ama ben de öyleyimdir.
Sé que es terco, pero yo también lo soy.
Neden bu kadar inatçısın?
¿ Por qué eres tan terco?
11 Eylül günü birliklerimiz Stalingrad'ın batısında ve güney batısında Mozdok ve Volhovski bölgelerinde düşmana karşı inatçı bir direniş gösterdiler.
El 11 de setiembre, nuestras tropas libraron encarnizados combates, al Oeste y Sudoeste de Stalingrado, en la región de Mozdok y en el sector de Voljov.
Kızımın inatçılığı ve ve benim sportmenlik anlayışım... olmasaydı, yarış dışı kalmıştınız.
Si no fuera por la persuasión de mi hija... y mi instinto deportivo innato, usted no estaría en la carrera.
Çok inatçısın Bruno.
Eres muy testarudo, Bruno.
Oh adamım, inatçısın.
¡ Dios! Estás obsesionado.
Ne kadar inatçısın.
Eres verdaderamente testarudo.
Ben inatçıların içinde kalmışım.
Estoy rodeada de cabezotas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]