English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Inglaterra

Inglaterra traducir español

8,797 traducción paralela
Denizi aşıp İngiltere'ye gitmek.
Navegando a través del mar a Inglaterra.
Wessex Krallığı, İngiltere.
Reino de Wessex, Inglaterra.
Ah, İngiltere adasını çok yakın zamanda alacaktır.
Inglaterra recuperará su isla pronto, hijo.
Ama şartlar ne olursa olsun kabul etmeyecekleri şey İngiltere ile uzlaşma planı olacak.
Se harán poderosos. Pero nunca serán, bajo ninguna circunstancia, partidarios de un plan para reconciliarse con Inglaterra.
Kuzey İngiltere'den olduğunu sanıyoruz.
Creemos que nació en el norte de Inglaterra.
İngiltere Kraliçesi ters ilişkiyi onaylamıyor mu?
¿ La reina de Inglaterra no aprueba el sexo anal? No.
Reis Ingstad İngiltere'de çiftçilik yapmak için size terk etti.
El conde Ingstad los dejó para que cultiven en Inglaterra.
İngiltere'de cüceler yoktur.
No tenemos enanos en Inglaterra.
Şimdi, bu ittifak aracılığıyla İngiltere'nin çok daha büyük bir kısmını elde etmektense aranızdan hanginiz topraklarımızdan birkaç çiftçiyi koymayı seçecek?
¿ Quién preferiría sacar a unos granjeros de nuestra tierra, antes de ganar, debido a su alianza, una parte mayor de Inglaterra?
İngiltere'de çok falza seviştiğin için ihtiyacın mı yok?
¿ Has tenido tanto en Inglaterra que no lo necesitas?
Ve ilk başta bana İngiltere'den bahseden gezgin, bu şehirden de bahsetti.
Y el vagabundo que me habló primero de Inglaterra, también me habló de esta ciudad.
İngiltere için bana rehberlik eden oydu.
Fue él quien me guió hacia Inglaterra.
O yüzden gelip geldikten sonra... Mercia'yı ve İngiltere'yi bırakacağım.
Por lo tanto, después de que seamos victoriosos, renunciaré a Mercia e Inglaterra.
Sana devretmek istediğim şey yalnızca Wessex krallığı değil İngiltere Krallığı.
Y lo que intento que heredes no es solo el reino de Wessex, ¡ sino el reino de Inglaterra!
Onunla İngiltere ile uzlaşma karşı ya da benimle Herkes tarafını almak gerekir, diye... diyor.
Todo el mundo debe tener un lado, dice... con él en contra de la reconciliación con Inglaterra o conmigo.
Ve kusurlu bir adam, tüm dünyanın önünde duracak onun yerine, İngiltere ile ilgili bir adam ve mağfiret sunuyoruz.
Y en su lugar va a estar delante de todo el mundo un hombre imperfecto, un hombre que Inglaterra puede relacionarse con y ofrecer su perdón.
Aslında İngiltere'de geliştirdiğimiz bir projeydi ve herkes bayıldı. Ama hiçbir şey olacak gibi durmuyordu. Sonra dikkat çekecek bir biçimde...
Bueno, es un proyecto que en realidad desarrollamos en Inglaterra y le gusta todo el mundo, pero parecía que no pasaba nada y entonces, increíblemente.
Ingiltere kraliçesi için oynamaya.
Jugando para el reina de inglaterra.
İngiltere'ye karşı savaş,... artık Nassau'yu geri almak için savaş.
Una guerra contra Inglaterra y ahora una guerra para recuperar Nassau.
O zamandan beri kendimle barışmaya ikna olduğum zamanlar oldu. İngiltere'nin bir noktada bittiğini ve er ya da geç iyi adamların buna... karşı koyması gerektiğini anladığım gündü.
Desde entonces hubo ocasiones en las que fui persuadido de buscar la paz, pero ese fue el día en el que de alguna manera supe... que Inglaterra estaba dañada... y que tarde o temprano un buen hombre debía resistirse a ella.
İngiltere'de bir beyefendinin rüyası sadece kendisini ilgilendirir diye düşünüyorum.
Soy de la opinión de que en Inglaterra, los sueños de un hombre son algo estrictamente privado.
İngiltere'ye gelmiş ve kendisini üç beyefendi karşılamış, hepsinin de ismi John Hollyshoes'muş.
desembarcó en Inglaterra. y se encontró con tres caballeros, todos llamados John Hollyshoes.
Bay Norrell İngiltere'deki tek büyücü efendim.
El señor Norrell es el único mago de Inglaterra, señor.
İngiltere'de benden başka kimse büyü kitaplarına en ufak ilgi duymazdan önceydi.
Cuando nadie en Inglaterra tenía el más ligero interés en la magia, salvo yo.
Cehenneme açılan kapıyı aralayıp şeytanı İngiltere'ye davet ettin!
Abrió una puerta al infierno e invitó al diablo a Inglaterra.
- İngiltere tadı var.
Sabor a Inglaterra. Es verdad.
- Doğru, İngiltere!
Inglaterra.
Ve bir de bakmışsın İngiltere'nin Kralı bekâr olmuş.
Y voilá, el rey de Inglaterra sería soltero.
Papa'ya kendi adına hareket etmesi ve Kral'ın Katherine ile evlenmesini onaylaması için İngiltere'ye bir delege göndermesini isteyeceğiz.
Le pedimos al Papa que mande un enviado en su nombre y lleve aquí en Inglaterra el asunto de la validad del matrimonio del rey con Catalina.
Kardinal, İngiltere'deki, ihtiyacınız olan şeyi sağlayabilecek tek adam.
Es el único hombre en Inglaterra que puede obtener lo que necesitáis.
Aynen, İngiltere'de olduğumuza göre korkak olmak güzel bir şey.
Sí. Aunque siendo esto Inglaterra, tímido está bien, también.
- O kim? Benny Bloemhof, New England'daki en büyük spor menejeri.
Benny Bloemhof es el mayor agente de deportes en Nueva Inglaterra.
Koskoca New England'daki en büyük spor menejeri.
Es solo el mayor agente de deportes en toda Nueva Inglaterra.
- İngiltereden.
- Inglaterra.
İngiltere prenslerine benziyorsun.
Pareces el príncipe de Inglaterra.
İngiltere için korkuyorum.
Temo por Inglaterra.
İngiltere'de değil, Galler'de değil, İskoçya'da değil...
Ni en Inglaterra, ni en Gales, ni en Escocia...
İngiltere'yi paramparça edeceğini görüyorum.
Veo que hará trizas a Inglaterra.
Şu anda İngiltere'de ikimizin de idrak edebileceğinden daha fazla büyü var.
Ahora, hay más magia en Inglaterra de la que tú o yo podamos entender.
Sizin gayenizi benimseyeceğim ve İngiltere'de yine iki büyücü ve büyü üzerine iki fikir olmuş olacak.
Retomaré su causa, y entonces aún habrá dos magos en Inglaterra y dos opiniones sobre la magia.
Genel kanı, perilerin artık İngiltere'yi ziyaret etmediği yönünde.
La opinión aceptada es que las hadas ya no visitan más Inglaterra.
Biz de eve gideceğiz. Sen ve ben. İngiltere'ye döneceğiz.
Nosotros iremos a casa... tú y yo... de vuelta a Inglaterra.
Maine'de büyüdüm fakat Northwestern'den mezun olunca Indiana'nın büyük inek otlaklarından ve New England'ın ıstakoz alanlarından bıktım ve medeni insanların arasında biraz medeniyeti hak ettiğimi düşündüm.
Crecí en Maine pero cuando me gradué de Northwestern decidí que había tenido suficiente de los grandes pastos de vacas de Indiana y los campos de langostas de Nueva Inglaterra y merecía algo de civilización adecuada entre gente adecuadamente civilizada.
Daha sonra ise Andy bir dernekte çalışmak için birkaç aylığına İngiltere'ye gitti.
Desde allí, Andy fue unos meses a Inglaterra para trabajar para una ONG.
Sence İngiltere Kraliçesi oturup uşağına Porselen tabaklarını Colgate'le fırçalatıyor mu sence? Niye ki? Hayır, tabii ki fırçalatmıyor.
¿ Qué, crees que la Reina de Inglaterra anda ordenándole a su mayordomo que limpie la vajilla fina con Colgate?
Evet, burada yani İskoçya'da cadılıkla suçlanan kişi davada savunma avukatı hakkına sahiptir. Ne yazık ki bu ihtiyar mutlu İngiltere'de sunulan bir yarar değil.
Sí, bueno, aquí en Escocia, una acusada de brujería tiene derecho a un abogado defensor en el juicio, un beneficio... un beneficio que tristemente no se les ofrece a aquellas en la feliz y vieja Inglaterra.
İngiltere, 1777
INGLATERRA, 1777
Anlayacağınız bu İngiltere için de aynı, yani insanın kendi kolonileri ve sömürgeleri işte!
Verás, lo mismo pasa con Inglaterra con sus colonias y dominios.
Onların yasalarına, vergilerine ya da korumalarına ihtiyacımız yok ve Washington için olan görevime ta ki kralın son adamı İngiltere'ye doğru yola çıkana kadar son vermeyeceğim.
No necesitamos sus leyes sus impuestos o su protección. Y no abandonaré mi misión para Washington hasta que el último hombre del Rey haya regresado a Inglaterra.
Onu siz mi çağırdınız efendim?
- Pero... no se ha hecho nada igual en Inglaterra en... 300 años. ¿ Usted la convocó, sir?
Adi herife bak.
* ¿ Y estaba la Sagrada Oveja de Dios en... * * los plácidos pastos de Inglaterra? * ¡ Es un desgraciado!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]