Içinde traducir español
123,982 traducción paralela
"Huzur içinde yat." yazmıyor.
Eso no es "Descanse en paz" en inglés.
Galahad, acı ve üzüntünün olmadığı yerde, huzur içinde yat.
Galahad, descansa en paz donde el dolor y la pena han desaparecido.
Ve zaten Mon-El içinde kostüm yapmam gerekiyor.
Y ya estoy a tope con tener que hacerle un traje a Mon-El.
Fakat fareler elektriklendi ve çatı katı alevler içinde.
Solo que las ratas están electrificadas y el ático está en llamas.
Beyin ölümü birkaç saat içinde gelir.
La muerte cerebral está a solo unas horas.
Bırak kendi günahlarının içinde boğulsun.
Déjala ahogarse en sus propios pecados.
Ama belki yardım aramak içinde gelebilir.
Pero quizá venga a buscar ayuda.
O derinin içinde, canavar gibi duruyorsun.
Con esa piel, luces como un monstruo.
Bunların içinde ne var?
- ¿ Qué hay aquí?
Seninle olmak, her gün kalbimle anlaşmazlık içinde olmak anlamına gelir Mxyzptlk.
Estar contigo significaría pelear contra mi corazón todos los días, Mxyzptlk.
Hayır, hayır çünkü 20 dakika içinde DEO'da olmamız gerek.
No, no, no, porque tenemos que llegar al DOE en veinte minutos.
Önemli olan babamız ve hala içinde iyilik var.
Lo que importa es nuestro padre y todavía hay bondad en él.
Alex, 20 saniye içinde gemi evrenin öbür ucunda olacak.
Alex, en veinte segundos, la nave estará al otro lado del universo.
Hepsi 23 saat 15 dakika içinde.
Era broma... Todo en 23 horas y 15 minutos.
Eğer herhangi bir harekette bulunursak, galaksilerarası büyük bir çatışmanın içinde sonuçlanabileceğimizden endişe ediyorum.
Soy consciente de que si hacemos algún movimiento, podríamos acabar en un conflicto intergaláctico mayor.
Burada geçirdiğin zaman içinde oldukça hayalperest olmuşsun.
Te has vuelto bastante imaginativo en el tiempo que llevas aquí.
Beş dakika içinde motorlar kalkış için hazır olacak Majesteleri.
En cinco minutos los motores estarán listos para el despegue, majestades.
Ve hepsi mükemmel bir uyum içinde hareket ediyordu.
Y todos se estaban moviendo perfectamente sincronizados.
Annem oğlunun evinden... kanlar içinde ve çılgınca sürüklendiğini gördü.
Mi madre vio a su hijo arrastrado, sangrando y delirando en su casa.
36 saat içinde onu serbest bırakacaksın yoksa kız kardeşin ölür.
Lo liberarás dentro de las próximas 36 horas o tu hermana morirá.
Ve bulduklarında, sen acı içinde olacaksın.
Y cuando lo hagan, vas a pasarlo muy mal.
Ve her ne kadar mücadele içinde olsada masada yemek olduğundan hep emin oldu ve bana üniversiteye gitmem için yeterince para kazandı.
Y aunque siempre estaba en conflictos, él siempre se aseguró de que había comida en la mesa y consiguió suficiente dinero para que fuese a la universidad.
Senin içinde bir şey görüyor.
Ve algo en ti.
Birkaç dakika içinde bu gemi ve içindeki herkes yok olacak. Bunu istemezsin.
En unos minutos, esta nave será destruida y todos en ella.
2 gün içinde, aynı saatte gel.
Vuelva en dos días, a la misma hora.
3 hafta içinde yönetim kurulu toplantımız var.
Tenemos una reunión de la junta en tres semanas.
1-2 yıl içinde emekli olur belki.
Puede que se retire en un año o dos.
Köye gittiğinde ağaçların içinde... kör bir nokta inşa etmiş.
Cuando llegó a la aldea... construyó un escondite justo en el lindero de los árboles.
Bak, bunu şirket içinde yapmak istemiyordum.
No quería hacer esto allá.
- Evet, sanırım dördünün içinde en uygunu o. - Dur diğerini okuyayım.
Sí, creo que tiene sentido... de entre las cuatro.
İnançlılara Tanık'ın güvende olduğunu ve içinde büyüdüğünü gösterme fırsatın var.
Una oportunidad para mostrarles a los fieles que el Testigo está seguro y que crece fuerte en tu interior.
Tanık zaman dışında sedir ve çam evi içinde olmuş.
El Testigo, concebido fuera de su tiempo en una casa de cedro y pino.
Bu kadar kısa süre içinde bu acil durum toplantısına gelmeniz, Amerikan halkına, güvenliklerinden benim kadar endişe ettiğinizi gösteriyor.
El que estén en esta reunión de urgencia con tan poca antelación les demuestra a los estadounidenses que nos preocupamos por su seguridad.
Eğer bir çocuksan ve içinde birazcık büyü varsa, bu yer, dünyadaki en iyi yerdi.
Este era el mejor sitio en el mundo para estar si eras un niño y tenías un poco de magia en tus huesos.
Ve içinde karanlıktan başka bir şey kalmadı.
Y no dejó nada salvo oscuridad.
Beş yıl boyunca bir evin içinde beraber tutsak olmamızın ardından, yine buradayız... birlikte bir evin içinde tutsağız.
Después de cinco años de estar atrapados en una casa juntos, aquí estamos... atrapados en una casa juntos.
Son beş yıl içinde bir çok insana ihanet ettim, Elijah.
He traicionado a mucha gente durante estos cinco años, Elijah.
Senin içinde çok daha iyisi var.
Hay demasiada bondad en ti.
Bu şey, bu şehrin içinde bulunan şey.
Es esa cosa, la cosa que vive dentro de esta ciudad.
Hepimizin içinde bulunan.
Dentro de todos nosotros.
O, senin içinde.
Está en ti.
Benim içimde yaşayan, senin içinde yaşıyor.
Lo que vive en mí vive en ti.
Sanirim... Mikaelsonlar isin içinde.
Déjame adivinar... los Mikaelsons están involucrados.
ne komik olacak kafanin içinde.
Qué divertido será estar en su cabeza.
Kafamin içinde hissediyorum.
Puedo sentirlo en mi cabeza.
Fakat bunu tedavi etmenin bir yolunu biliyorum ikjimiz içinde.
Pero tengo una manera de arreglarlo para ambos.
İçinde hala biraz iyi tarafı var.
Todavía hay algo de bondad en ella.
İçinde bir telekinetik engelleyici var. Başka bir kriz geçirmesini önler.
Está equipada con un amortiguador telequinético, lo que le impide tener otro episodio.
İçinde misin? Evet.
- ¿ Participaste?
İçinde o kadar var zaten.
Solo pequeñas cantidades, es todo lo que hay allí.
İçinde gizlediğin bayağı bir canavar varmış.
Menudo monstruo el que tienes escondido dentro.