Kacak traducir español
15,298 traducción paralela
Yani... Sen çıkacak mısın?
¿ Entonces saldrás?
Yarın bir gemi Pentos'a doğru yola çıkacak.
Un barco que sale mañana hacia Pentos.
Sadece biriyle çıkacak.
Solo tendrá que enfrentar a uno.
20. yılında şartlı tahliye kuruluna çıkar. Ne diye çıkacak?
Podrá pedir libertad condicional en veinte.
Onu yakalamamıza yardım etmeyeceksen hemen burayı terk etmelisin Luke yoksa işler iyice zıvanadan çıkacak.
Si no vas a ayudarnos a vencerlo, tienes que irte ahora mismo, Luke, antes de que empeores todo.
Ve onu hayatının sonuna dek hapse tıkacak bilgilere sahibim!
¡ Y tengo las pruebas necesarias para enviarlo a prisión por el resto de su vida!
- Hayır, kefaletle çıkacak.
- No, va a salir bajo fianza.
Ekvador'da bir şeyler oluyor, bilgiler biraz eksik ama bir ayaklanma çıkacak gibi.
Algo está pasando en Ecuador. La información es incompleta... pero parece que se aproxima un levantamiento.
İlki Kuzey Amerika'yı yıkacak. İkicisi tüm insanlığı silecek.
La primera destruirá Norteamérica, y la segunda barrerá con toda la humanidad.
- Merhaba. Acaba Salome Miller Kaçıncı sırada çıkacak?
Hola. ¿ Me puedes decir cuando va Salome Miller?
Buradan çıkacak.
Así que se acerca aquí.
Hem para nereden çıkacak?
¿ Y de dónde saldrá el dinero?
"Hakikat seni yıkacak."
"La verdad te destruirá".
Şimdi alt katın yazıcısından çıkacak yahu.
Va a irse a la impresora de abajo.
Caleb Angelo akşam yemeğine çıkacak ve onlar senden onu öldürmeni istiyorlar.
Caleb Angelo estará saliendo de una cena, y quieren... que lo mates.
Kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor!
- ¡ mi corazón se volvía loco!
- Duruşmaya çıkacak mıyım?
¿ Van a ponerme ahí?
Hayır, çıkacak.
¡ Sí, él tiene qué!
Sonra sonsuza kadar hayatımızdan çıkacak.
Y entonces él estará fuera de nuestras vidas para siempre. ¿ Está bien?
Ama ondan önce, Kraliçe Margaery kefaret yürüyüşüne çıkacak.
Pero antes de eso, la reina Margaery hará su caminata de penitencia.
Demirden giyinmiş düşmanlarımı öldürüp taştan evlerini yıkacak mısınız?
¿ Matarán a mis enemigos con sus trajes de hierro... y derribarán sus casas de piedra?
Buradan çıkacak bir kapı bulmamız gerek.
Tenemos que encontrar una puerta para salir de aquí.
- Ateşiniz çıkacak, hanımefendi.
- Le dará fiebre, señora...
Şarkının sonunda çıkacak.
Saldrá cuando termine la canción.
Deniz çok dalgalı ve öğleden sonra fırtına çıkacak.
La mar está muy picada y esta tarde habrá tormenta.
Uçak burada karardığında uçak nasıl karaya çıkacak?
¿ Cómo se supone que un avión aterrice? ¿ Cuando está bien oscuro aquí?
Ocean airlines, tüm uluslararası uçuşlarda sichuan mutfağı sunuyor Önümüzdeki ay Hong Kong'dan çıkacak.
Ocean Airlines ofrecerá cocina de Sichuan en todos los... vuelos internacionales fuera de Hong Kong el próximo mes...
Kimsenin siklemediği ufacık bir yerde küçük bir savaş çıkacak ve mağlup olacak tarafın birazcık yardıma ihtiyacı var.
Va a haber una pequeña guerra, en un pequeño lugar que a nadie le importa una mierda y el bando que va a perder necesita un poquito de ayuda.
Arthur bu işten cebinde 30 bin sterlinle çıkacak.
Bien, Arthur saldrá de esto con 30.000 libras.
Yaşamaya mecbur kaldığım bu hayat yakında ortaya çıkacak. Peki tanrı ne yapmamı istiyor?
Y esta vida que me ha sido forzada que pronto saldrá a la luz ¿ qué quería Él que yo hiciera?
Eğer buradan canlı çıkacak kadar şanslı olursak Efendi Bruce bu sana ders olsun.
Sí, Amo Bruce, tuvimos suerte de salir de esta vivos, permita que esta sea una lección para usted.
- İsyan çıkacak.
Habrá una protesta.
- Sahtekâr köpek! - Sıkacak Ellen!
- ¡ Perro fraude!
- Sahtekâr köpek! - Sıkacak Ellen!
- ¡ Jugo de Ellen!
Ama yukarı nasıl çıkacak?
¿ Pero cómo va a subir las escaleras?
Kaçak Fransız parfümü?
¿ Perfume francés?
Georgia'da kaçak bir köle gibi dolanamazdım.
No podía ir por Georgia con el aspecto de un esclavo fugitivo.
SICAK GELİŞME KAÇAK LUKE CAGE YETKİLİLERCE ARANIYOR... kaçak ve polis katili şüphelisi Luke Cage yakalanmıştı.
ÚLTIMAS NOTICIAS LA POLICÍA TRAS EL FUGITIVO LUKE CAGE... Luke Cage, el fugitivo esposado.
Kaçak olarak, çünkü pasaportumuz yok.
Ilegalmente. - ¡ Porque no tenemos pasaportes!
Adamlarıyla beraber acımasızca öldürüldüğünde Bay Chang Washoe kasabasında kaçak bir fahişenin peşindeydi.
El Sr. Chang estaba persiguiendo a una puta huida en Washoe City cuando él y sus hombres fueron abatidos a sangre fría.
7 helikopter ve 12 polis arabası tarafından takip edilen kaçak bir ünlüyü yakalamak için uyguladığımız protokol ne?
¿ Cuál es el protocolo, para una celebridad fugitiva armada siendo perseguida por doce vehículos de Policía y siete helicópteros?
- O da mı kaçak?
¿ Es un fugitivo?
Bu akşam dışarı çıkacak mısın?
¿ Vas a salir esta noche?
Sonra ne yapacağım? Onu bir kaçak olarak yaşamaya mı zorlayacağım?
¿ La hago vivir como una fugitiva?
Ayrıca hâlâ kaçak olduğunu...
También nos hemos enterado de que...
Kaçak var!
¡ Tenemos a un fugado!
- Ya da kaçak yolcu gibi filikada.
- O de polizón en un bote salvavidas.
Kaçak sorunumuz var.
Lo que tenemos aquí es un fugitivo.
Aynen, dışarıdan kaçak mal getirttiğin bir adamın olduğu söylentisini yay. - Sigara, tek kullanımlık telefon...
Sí, intenta que se difunda que tienes una conexión en el exterior que te da acceso a contrabando, cigarros, teléfonos desechables...
Kaçak malları düşürdü.
Sacó el contrabando.
... O, Amerika'da yeni hayatına başlıyor. Kaçak olarak.
Está comenzando su nueva vida en EE.UU... como fugitivo.