English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ K ] / Kalın

Kalın traducir español

36,039 traducción paralela
Onları affetmeyin! Kızgın kalın!
¡ No los perdonen!
- 3 tuşuna basmıştım. - Lütfen hatta kalın.
- ¿ Cómo que equivocado?
Nasıl içeri gireceğimizi biliyorum. Plana sadık kalın.
Sé cómo entrar.
Ne kadar da kalın kafalı ve özverilisin.
Qué aburrido y abnegado.
EMCON'da kalın.
Permanezca en silencio.
Kershaw ve Bring, siz başka mahkum ihtimaline karşı burada kalın.
Kershaw y Bring, quédense aquí... por si vienen más presos.
- Hoşça kalın.
- Adiós.
Hoşça kalın.
Adiós.
Bu yüzden bir arada kalın.
Así que... manténganse unidos.
Virüse maruz kalındıktan sonra ilk belirtilerin görüleceğini bildikleri anda e-postanın gönderilmesi için mükemmel şekilde zamanlanmış.
Perfectamente tiempo para enviar el correo electrónico al igual que sabían los primeros síntomas golpearían después de la exposición al virus.
Okulda yaptığımız, resmin tersine gözüktüğü şey mi bunlar? Ve haşere ilacı kalıntısı halojenür buharından oluşmuştur bu da basitçe bu teneke parçasını devasa bir fotoğraf kağıdına dönüştürmüş. Evet.
Esas cosas que hacen en la escuela, donde las imágenes venir al revés?
Yani başka bir deyişle "Hoşça kalın."
En otras palabras, adiós.
Kalın bir sisin içinde dolaşıyorum sanki.
Es como si hubiera estado en una neblina.
Senin şu hayran kalınan güçlü kadın olduğunu sanmıştım. Fakat hayatına bir bak.
Pesaba que eras una mujer increíble, poderosa, pero mira tu vida.
Bütün kalın kafalılara görev vermişler.
Todo lo que tienen son cabezas de chorlitos de turno.
Hoşça kalın Bayan Chen.
Adiós, Sra. Chen.
Ateşli bir ölüm için kalın. "
Quédese por la fogosa muerte ".
Ve bu adamın cebindeki şişlik yaklaşık 4,4 cm kalınlığında ki bu da mantıklı çünkü para kâğıdı için belirlenen uluslararası standart 0,10922 milimetre kalınlık.
Y el bulto en el bolsillo de este tipo es aproximadamente 1,75 pulgadas de espesor, lo cual tiene sentido, ya que la estándar internacional para el papel moneda es, 0043 pulgadas de espesor,
400 adet 100 dolarlık leva banknotu 4.36 santimetre kalınlıkta olmalı... -... ki bu da tahminime yakın.
400 $ 100 billetes de lev sería 1,72 pulgadas de espesor, que es justo sobre mi estimación,
- Olduğunuz yerde kalın!
- ¡ Quédense donde están!
Siz bu küle ve kemik kalıntılarına DNA testi yapıp kim olduğunu ve Prometheus'un neden onun kalıntılarını sakladığını bulun.
Bueno, ya tengo que irme, así que ustedes tendrán que hacerle las pruebas de ADN a estas cenizas y fragmentos de hueso para averiguar quién era esta persona y por qué Prometheus está guardando sus restos.
Az kalsın dev bir kaya parçasının altında kalıyordu.
Una roca gigante casi lo aplastó.
- Tetikte kalın.
Permanecer en estado de alerta.
Koordinatlar için beklemede kalın.
Esperen por las coordenadas.
Ve sen maestro, bana kalıpların dışında şarkı söyleyebileceğim bir yer bulmalısın.
Y, maestro, tienes que encontrar un lugar para que cante fuera de la jaula.
Eğer kalırsan soloyu hissetmemi sağlayacaksın.
Si te quedas, me sentiré menos sola.
Serbest kalışının koşulları gayet açıktı.
Los términos de tu liberación fueron muy claras.
Bana kalırsa sen ve küçük arkadaşın Archer'ı son gören kişilersiniz şey olmadan önce, puf diye kaybolmadan önce.
Por lo que sé, tu amiguita y tú sois las últimas personas en ver a Archer justo antes de que... ¡ poof! Desapareciese.
Evet, ama eğer o mikrofonu ellerseniz ekibe Tom Chandler'ı tutukladığınızı Nathan James'in kontrolünü aldığınızı söylemek zorunda kalırsınız.
Sí, lo estoy, pero si se pone en ese micrófono y le dice a la tripulación que ha arrestado a Tom Chandler y que está tomando el control del Nathan James, va a tener que capturar a muchos más
Sonra da üç adamdan daha fazlasına el koymak zorunda kalırsınız.
que solo a esos tres hombres.
... şu bölgesel sınırları kalıcı hale getiriyorlar.
haciendo permanentes esas fronteras regionales.
Bence kalıpların dışında düşünmemiz lazım burada.
- Hay que ser creativos.
Kalıpların dışında önümüzdeki sene düşün, Benim çocuğum mezun olduktan sonra.
Sé creativo el año próximo, cuando mi hijo se haya graduado.
Ve siz de buna güçle cevap vermek zorunda kalırsınız.
Y entonces tendrá que responder con todas sus fuerzas.
Sly, sen teröristin e-postasını takip etmeye çalış ve Cabe, sen de bir ip ucu bulma ihtimaline karşı onunla birlikte kal.
Sly, intenta realizar un seguimiento de correo electrónico del terrorista y, Cabe, se quedará con él en caso de que se obtiene una ventaja.
Aynı yaşta benim yaptıklarımın yanında bu adam melek kalır.
Sí, junto a mí a esa edad, que era un santo.
- Yanımda kalır mısın?
¿ Te quedas conmigo?
Çığlık atabilirsin ama o zaman da polislere her şeyi anlatmak zorunda kalırsın. Hikâyeyi de büsbütün kaybedersin.
También podrías gritar, pero tedrías que contarle todo a la poli y eso arruinaría todo tu artículo
Bu annenin kampanya oranlarını düşürüp senatör seçilme şansına mal olabilir ve sende başka bir aile skandalının ortasında kalırsın.
Esto podría arruinar las encuestas de tu madre, costarle su candidatura al Senado y ponerte en el centro de otra crisis en la familia Morrison.
Hapın etkisi geçerken normale dönmek için Xanax alıyorum. Bu da beni uyuşturuyor. Diri kalıp gazete okumak için kahveye ihtiyacım oluyor.
Y cuando bajo, tomo mi Xanax para sacarme del ácido, y luego que me deja cansado, así que entonces necesito el café para mantenerme despierto y leer mi diario.
Belki Mets playoff'ları kazanır. Veya playoff'lara kalıp kalamayacaklarını görürsün.
Tal vez los Mets ganen los playoffs, o si lo hacen será en los playoffs.
Sam, tedavinin kalıcı olmadığını biliyorum. Fakat işe yaradı. Demek ki yine yarayabilir.
Sam, sé que tu tratamiento se disipó, pero si funciono, significa que va a funcionar de nuevo.
Kalıpların dışına çıkmanın zamanı geldi.
Es hora de romper el molde.
Biz doğruların peşindeyiz, kim bize kızıyor ya da kim serbest kalıyor önemli değil.
Perseguimos la verdad sin importar a quién enoje o si deja a alguien en libertad.
Brian da kadınlara saldırmakta ve onların tişörtlerini ya da önüne ne gelirse çalmakta özgür kalır. Dur. İşte.
Mientras tanto, Brian está libre para golpear a una mujer y robar sus camisas o cualquier otro trofeo... para.
Sessiz kalırsam, ortağımın Flushing'i cehenneme çevirmesini seyredebilirim.
Si guardo silencio, puedo observar a mi socio hacer caer un infierno en Flushing.
Neden burada kalıp yarısını bana vermiyorsun, herkes kazançlı çıkar.
¿ Por qué no te quedas aquí? Me pagas la mitad... Todos ganamos.
- Olduğunuz yerde kalın.
Quédense donde están.
Öyle bir şey işte. Ama benim uzmanlık alanımın biraz dışında kalıyor.
Algo así, solo que este tipo de trabajo escapa ligeramente de mi alcance.
En azından bunu yapayım. Joe'yu seviyorum ama belli bir noktadan sonra bir adamın kendi evi olmalı kendime ev bulana kadar da seninkinde kalıyorum.
Es decir, quiero a Joe, pero en algún momento, un hombre necesita su propio espacio y hasta que consiga el mío, ocuparé el tuyo.
Benimle oynadın. Bu fırsat sadece bir kere gelir, bir daha benle oynamaya cüret edersen bir blogun kalırsa, buna şükredersin.
Jugaste conmigo, pero solo puedes hacerlo una vez y la próxima vez que te cruces en mi camino de esa manera, tendrás suerte si te queda un blog.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]