English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ K ] / Kazın

Kazın traducir español

4,364 traducción paralela
Altın yumurta yumurtlayan kazına biraz saygı göster, Johnno.
Oh! Un poco más de respeto por tu gallina de oro, por favor, Johnno.
Bu kazın yandan yemişi.
Es un ganso de mierda.
Dünyanın kazıntıları sadece.
Apenas las raspaduras de la tierra.
Bu sınırlarımız boyunca buraya, buraya ve buraya hendek kazın.
Cavad trincheras a lo largo de estas zonas, aquí, aquí y aquí.
Kafaya tek kurşun. Hafızalara kazınsın.
Un solo disparo a la cabeza.
Ailesi elinden alınmış birinin aklına kazınmış bir hatıra gibi kalıcı ya da evladının reddine karşı kişinin ruhuna kazınmış bir şüphe olabilir.
Puede ligarse al recuerdo incrustado en la mente a fuego de un padre perdido demasiado pronto. O incrustarse en el alma como una duda sobre uno mismo por un rechazo infantil.
En iyi göz kuklanın içine kazınan ruhlardan olurmuş.
Si eres capaz de hacer un muñeco con ojos perfectos, entonces ganarás un alma.
- Bu oyunda kazıklanmayacağım, sen de kazıklanmamalısın. - Tak-tak.
No tengo vela en este entierro, y tú tampoco deberías.
İyi kazık attın bugün.
Vaya manera de engañarnos hoy.
Bu insanları bütün eyaleti kazıklayıp hayatın boyunca elde edebileceğin paradan daha fazlası için soyacağız.
Vamos a timar más dinero a esa gente del que harías en toda tu vida desplumando al Estado.
Kirli bir polissin ve sabah olduğunda günahlarını kazıp çıkaracağım.
Es usted un poli corrupto y cuando llegue la mañana, voy a desenterrar tus pecados.
Girişim'i durdurursam hastalığın da kökünü kazırım.
Voy a parar la Empresa... y a extirpar la enfermedad. ¿ Qué dices, Oliver?
Hepiniz çantamdaki kazıkları alın.
¡ Los demás, coged las estacas de mi bolsa!
Yukarıdaki kız cesedi bulunca,... o kişiye kazığı batırın.
Cuando la chica de arriba averigüe quién es el muerto... tendréis que atravesarle el cuerpo con la estaca.
- Kazın.
Dig'em.
Ve şimdi kilisenin bu ortaçağ hurafelerinin kökünü kazımasının tam zamanı.
Y es hora de que la Iglesia se deshaga de de estas supersticiones medievales.
Çavuşum, onların günahları ne olursa olsun, bunu her kim yaptıysa..... onu bulduğunu yerden kazıp çıkaracağım ve asayişi sağlayacağım.
No me importan los pecados de mi sargento, quienquiera que hizo esto, voy a desenterrarlos para verlos apaciguados.
Adamlarınız neden o kadar büyük bir mezar kazıyorlar?
¿ Por qué sus hombres cavan una tumba tan grande?
Seni sürekli geriye döndüren bir kaz kafalı varken yeni bir başlangıç yapmanın ne anlamı var?
¿ Cuál es el sentido de un nuevo comienzo si siempre hay un idiota que te vuelve a hundir?
Tanrım Tanrım ismini kalbinize kazısın çünkü kalbiniz kırılınca onun sözleri kalbinize girer.
Señor todopoderoso, Dios... escribe su nombre sobre tu corazon porque... cuando tu corazon se rompa, su palabra entrará.
Beni 20 dolar kazıklamak için kullandığın ve haftalardır yumurtladığın atasözleriyle aynı yerden geliyor.
Los mismos proverbios que has estado escupiendo durante semanas... uno de los cuales usaste para sacarme 20 dólares.
Üç, zaafları. Gümüş, ultraviyole ışını ateş, kalbe tahta bir şey saplanması. Kazık ya da mermi fark etmez.
Tres, debilidades, plata, rayos UV, fuego, madera al corazón estaca o bala, no importa.
Bizim Choocha altın yumurtlayan bir kaz... her sabah bir altın yumurtluyor.
Nuestro Choocha es una gallina de oro. Cada mañana pone un huevo de oro.
Sen de 3. Vlad'sın Wallachia prensi, Basarab Hanedanı'nın 2. oğlu Vlad Tepes olarak da biliniyorsun Kazıklı Vlad, Drakula.
Y usted es Vald Tercero, príncipe de Valaquia, segundo hijo de la Casa de Basarad, también conocido como Vlad Tepes,
Sonuçta bana kazık atacağını biliyorum.
Sé que al final me vas a fregar.
Kendi mezarını kazıyorsun.
Estás cavando tu propia tumba.
Her şeyin Smit'in fikri olduğunu,.. ... sonra seni öldürmeye ve kazıklamaya kalktığını,..
Dile que fue idea de Smit y que intentó matarte, que intentó traicionarte y que ahora estás asustada.
Kendi mezarını kazıyor olmayı umut etti.
Pensó que era una tumba y esperaba que fuera la suya.
Hayır, olmaz sahanın her bir yeri kaz pisliği olmuş durumda.
Bueno, no podemos... el campo está lleno de mierda de gansos.
Kafamı kazıtabilirsin, beni arabanın arkasına sürükleyebilirsin ya da zaten bedavaya yaptığım başka bir şey yapabilirsin.
Puedes afeitarme la cabeza, arrastrarme detrás de un carro, o lo que sea, que ya lo he hecho antes de gratis.
Epey sert çarpmış olmalı. Kendi çit kazığına çarpmış ve sırtını delmiş.
A mí me parece que debe haber sido golpeado muy fuerte, fue empujado de nuevo en el poste de alambrado, atravesando su espalda.
Kazı alanını terk edin.
Abandonen la excavación.
Megatron'un yeni ilgi alanı olan tarih öncesine ait iskeletleri kazıp çıkarması ve Decepticon saflarında olan belli bir bilim adamını düşünürsek...
Con el aparente nuevo interés de Megatrón en la excavación de esqueletos prehistóricos y un cierto científico de vuelta a las filas Decepticon...
Eğer öyleyse, parçaları takmak için geri dön ve tavan KP3'ünü kazırlayın.
- Si es así, vuelva a colocar las piezas del techo cuando el KP3 está lista.
Carl'ın bize kazık attığını düşünmeyip de onun selametini düşünen insanlardan olmamızdan ötürü kıvanç duyuyorum.
Me alegra que seamos la clase de personas que se preocupan por la seguridad de Carl en lugar de pensar que nos estafó.
Sadece Cyrus ve ben... Lambanın nerede gömülü olduğunu biliyorduk Sanırım Lambayı kim kazıp çıkarttıysa... ya Cyrus yaptı ya da kimin yaptığını biliyor.
Cyrus y yo éramos las únicas dos personas que sabíamos donde estaba enterrada la botella, así que supongo que quien excavara en la tierra también tiene a Cyrus o sabe quién lo tiene.
Bu çubuklara takılmasaydım kaldırımdan kazırdınız beni.
Si estas barras no me hubieran atrapado... sería una mancha en el suelo ahora mismo.
Deliği kapatmak için Zemo'nun yakınındaki dev kayayı bile kazıp çıkartamadık!
Esa roca gigante cerca de la puerta era nuestra mejor solución. Pero no encontramos la forma de alzarla.
Onun küçük bir kaz gibi ses çıkarışını, sana olan bakışını görüyorum.
Veo en la manera que el te mira, la manera en que graznea por ti como un pequeño cisne.
Başaramasaydım tekrardan engeli koyacağını biliyordum ama başarırsam bana kazık atmasını istemedim.
Yo sabía que iba a volver en si, no lo vengo superando, pero si lo hice, - No quiero que me atornillen de nuevo.
Tüm o kazık hazırlama zamanımın boşa gittiğini düşünmekten nefret ediyorum.
¡ Odio pensar que afilar estacas fue perder el tiempo!
Tahta kazığın da hazır mı, her ihtimale karşı?
¿ Y no tendrás también estacas, por si acaso?
Camın oradan uçan şey bir kaz mıydı?
¿ Era un ganso el que acaba de pasar volando por la ventana?
Büyümemin aşamalarını kazıyordu.
Marcaba mi crecimiento.
İsimlerini açıklamak istemiyorum..... ama bazı meslektaşların, kazığın tepesine oturmamak için her şeyi yapacak.
No quiero revelar ningún nombre, pero algunos de tus colegas harían cualquier cosa por estar encima del montón.
Eşlerimle beraber hepsini arazi mühendisinizin kazıklarını söktüğüm tepeye gömdük.
Mi esposa y yo los enterramos en la misma colina de donde saqué sus estacas para la vía.
Belki kafalarını kazığa geçirilmiş halde geri getirmeliydim. Merhaba millet.
Tal vez debería haber traído sus cabezas en una pica.
- Daha önce kaz avladın mı?
- ¿ Has cazado gansos antes?
Annemin işi buydu. Bu yüzü belleğinize kazıyın çünkü rüyalarınıza girecek efendim.
- Recuerde este rostro, porque lo atacaré en sus sueños, Señor.
.. benim insanlarımın kalıntılarına rastladığında.. .. her zaman kazı çalışmalarını durdurdun mu?
¿ paras de excavar cada vez que encuentras basura de mi gente?
Kazın, kazın, kazın.
¡ Cavar!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]