Kötülük traducir español
3,438 traducción paralela
İyilik var, kötülük var.
Sí. Existe lo bueno y lo malo.
Kötülük girip hanene girince bu durumda dükkânına girince ağzına sıçıp bırakıyor.
Y cuando el mal llega y entra en tu casa, en tu tienda de bicis, y convierte lo maravilloso en mierda
Gay olmak, arınılması gereken bir kötülük mü?
¿ Y el desorden es ser homosexual?
Gerekli bir kötülük.
Un mal necesario.
Yani olay şu bir gerekli kötülük diğerini izler ta ki hangisinin gerekli hangisinin uygun olduğunu fark edemeyene dek.
Mira, la cosa es... Un mal necesario lleva a otro hasta que un día no puedes distinguir entre uno necesario y otro que es simplemente conveniente.
O kadar kötülük ve acının seni ne kadar iyiliğe sürüklediğinden ilham al.
Cuan inspirado estabas de tanta maldad y dolor podrían destinarse a tanto bien.
Kötülükten korkmuş, kötülük yapanları cehenneme yollayan iyilik yanlısı bir tanrı yaratmışlar.
Tenemos miedo al diablo, creamos un Dios benevolente que mande a los malos al infierno.
O ev, kötülük kaynıyor.
Ese lugar es el maligno.
Sir Elton, Bayan Edna. Bir kadına yapılabilecek en büyük kötülük değil mi?
Osea, esto es probablemente la peor cosa que le puedes hacer a una mujer, ¿ estoy en lo cierto?
Saf kötülük.
Pura maldad.
Deneyleri saf kötülük, çalışmaları, iğrenç.
Sus experimentos son pura maldad, sus trabajos abominaciones.
Büyük bir kötülük görmüş.
Él fue testigo de un gran mal.
Daveti reddedersen, kendine kötülük etmis olursun.
Si rechazas la invitación, te vas a quejar solo a ti misma.
Anax Principle demesinin nedeni buydu. Saf kötülük. Bunu biliyordum ama üzerinde çalışmaya devam ettim.
Por eso le llamó el principio Anax... pura maldad... y yo lo sabía pero seguí trabajando.
Örnek olarak, özellikle hedefini bulmak için donatılmış Vishnu tarafından kullanılan kötülük silahları verilebilir.
Un ejemplo son las armas incendiarias esgrimidas por Visnú, las cuales están equipadas especialmente para encontrar sus objetivos.
Her birimizin içinde hem iyilik hem de kötülük vardır.
Dentro de cada uno de nosotros está la capacidad Para ambos, bien y mal
Şu an takıma büyük kötülük yapıyorsun Moran.
Estás siendo un mal compañero, Moran.
Bayan Harmon gibi hoş bir kadının köpeğini mikrodalgaya koymuş gibi yapmak şeytanice, bildiğin kötülük.
Una mujer encantadora como la señora Harmon... Hacerla creer que tú freíste a su perro. Eso es malvado... simplemente malvado.
Kötülük ya da öfke nedir bilmeyen masum ve güzel ruhlar.
Inocentes, preciosas almas, quienes no sabían de maldad o ira.
Büyü düpedüz kötülük.
Es pura maldad.
Sırf kötülük olsun diye.
Él lo hace por razones puramente malvadas.
Evet ama süper güçlerini kötülük için kullanmış olursun.
Sí, pero eso sería usar tus súper poderes para el mal.
Olmaz. Kötülük yaptım.
Cometí el mal.
Kötülük.
El mal.
Problem burada zaten. Seni kırmamak için yalan söylüyorlar. Ama kötülük ediyorlar.
Y eso es un problema, porque muchas veces la gente te miente para proteger tus sentimientos, y así no te hacen ningún favor.
Büyük yaratıcımız Yüce İsa adına her türlü kötülük bulaşmış ruhu çıkaracağız.
En el nombre de nuestro Señor, Jesús Cristo. Vamos a expulsar a todo espíritu maligno...
Ben insanlar kötülük yapınca bilirim.
Yo sé cuando las personas han sido malas.
Bazı insanlar onu kötülük için kullanabilirler.
Y peligroso. Algunas personas les podrían utilizar para mal.
Zamanıdır artık. Bunda ne kötülük var?
¿ Qué hay de malo en eso?
O kıza ve bana kötü davrandın. Kendine de kötülük ettin.
Fue mala con ella, y conmigo, pero fue peor consigo misma.
Bir kötülük yapacağımı düşünüyor o.
- Él piensa que le cause problemas.
Bu Segurra kötülük peşinde.
Segurra está en el negocio de las propiedades.
Bu insanlar bize tek bir kötülük dahi yapmadı!
¡ Esta gente no nos hizo nada!
Ya da kötülük.
- Algo malo. - ¡ Santo cielo!
Edgar'ın kötülük tarafının olduğunu bilirim, fakat hepsi buradadır.
Sé que hay algo tenebroso respecto a Edgar, pero está todo acá arriba.
Yeni bir kötülük boy gösterdi.
Un nuevo mal surgió.
Bu durum, bu kötülük, bu tehdit gözardı edilemez, ve bunlara tölerans tanınamaz.
Esta situación, este mal, esta amenaza, no puede ser ignorado, y no será tolerado.
İçinde sadece dehşet ve kötülük kalmış!
¡ Eres malvada y espantosa por dentro!
Bize yine günlük ekmeğimizi ver. Biz nasıl bize kötülük yapanları affettikse sen de bizim günahlarımızı affet.
Danos hoy nuestro pan de cada día, perdona nuestras ofensas como también perdonamos a quienes nos ofenden.
Ama yaşadığımız yüzyılda, sanılanın aksine kötülük daha radikal olduğunu kanıtlamıştır.
Pero en nuestro siglo, el mal ha demostrado ser más radical de lo que antes se pensaba.
" Kötülük uğursuz bir şey olmalıdır.
" Se supone que el mal es algo demoníaco.
Kötülük hem sıradan hem de radikal olamaz.
El mal no puede ser banal y radical a la vez.
Kötülük sadece aşırı olabilir.
El mal es solo extremo.
Bir kötülük yok yani.
No es malo.
Günah işlemememize öncülük et ve bizi çevreleyen kötülük içinde doğru yoldan sapmamıza izin verme.
No nos dejes caer en el pecado ni desviarnos en la oscuridad que nos rodea.
Kötülük peşinde.
Nada bueno.
Dosyalarda belki bir ipucu bulabilirim. Bana kötülük yapmak isteyen birini.
Puede haber alguna conexión, alguien que arreste o algo por el estilo.
İnsan böyle günlerde dünyada kötülük olduğunu unutuyor.
Un día como hoy te hace olvidar que hay cosas malas en el mundo.
Kötülüğü biz mi getirmişiz? Kötülük asıl burada!
¡ El mal estaba aquí!
Ve içinde sadece saf kötülük var.
Es un caparazón,... y lo que contiene es pura maldad.
Varlığın benimleyken kötülük beni korkutamaz. Senin asan, senin desteğin beni rahatlatır.
Tu vara y tu cayado me inspiran confianza.