Kıpırdamıyor traducir español
170 traducción paralela
Aziz guru, hayatına mal olacak korkusuyla adamlarım kıpırdamıyor.
Amado guru, nuestros hombres no avanzarán si te cuesta la vida.
Hiç kıpırdamıyor.
No parece que se mueva nada.
Korkuları yemiş doymuşum artık. Korkunçla, senli benli olmuş kanlı düşüncem : Kılım kıpırdamıyor.
Estoy saciado de espantos, y el horror, tan familiar para mis criminales pensamientos, ya no me sobresalta.
Fasulye sırığı yerinden kıpırdamıyor! Tek bir tanesi için bile ölüyor, ama parmağını bile oynatmıyor!
Tan mayor y no quiere moverse, se muere de ganas y no puede hacer un esfuerzo.
- Yaprak kıpırdamıyor.
- Nada.
Amma biri var ki yerinden kıpırdamıyor. "
" Solo hay una que ocupa su sitio.
- Kıpırdamıyor.
- Está inmóvil.
Hiç kıpırdamıyor.
No se mueve nada.
Bu şey kıpırdamıyor.
Esto no se mueve.
Kıpırdamıyor.
No se fue.
Hiçbir şey kıpırdamıyor.
No se mueve nada ahí abajo.
Bazı insanlar görebiliyorum ama onlar da kıpırdamıyor.
Veo algunas personas, pero tampoco se mueven.
Hala hiçbir şey kıpırdamıyor efendim.
No se mueve nada todavía, señor.
Tetsu kıpırdamıyor.
Tetsu no se irá.
Kıpırdamıyor, lanet!
¡ No se está moviendo, maldición!
Adam o olmadan kıpırdamıyor bile.
ÉI no se mueve sin consultárselo.
Uyandırmaya çalıştım Bay Burke, ama kıpırdamıyor.
He intentado despertarla, pero no hay manera.
Doktor, kıpırdamıyor.
No se mueve.
- Hiç kıpırdamıyor mu?
¿ Y no se mueve? No.
Dudaklarınız... kıpırdamıyor.
No mueves los labios.
- Hayır, yerinden kıpırdamıyor.
- No, no está haciendo nada.
Kılı kıpırdamıyor dudakları bile oynamıyor gözünü zor kırpıyor.
Ni siquiera babea, ni mueve los labios, apenas pestañea.
Kıpırdamıyor, şu lanet şey kıpırdamıyor bile...
¡ Sigue ahí! ¡ Esa maldita cosa sigue ahí!
- ABD Deniz Memelileri Komisyonunu bile. Kimse kıpırdamıyor.
al ministerio de pesca de canada incluso a la oficina de pesca maritima de E.U.A. todos dicen que no tienen autoridad para ordenar la caza de esa orca.
İki gündür kıpırdamıyor.
No se ha movido por dos días.
İki kıpırdamıyor.
Dos no se mueve.
Frank, kıpırdamıyor.
Frank, no se mueve.
Neden kıpırdamıyor?
¿ Por qué no se mueve?
Kıpırdamıyor.
Estarse quieto.
Kız'ın kılı kıpırdamıyor.
No se mueve.
Nino kıpırdamıyor. Siktir.
Nino no se mueve.
Merhaba. Yaprak kıpırdamıyor.
Ningún cliente.
Sadece seninle konuşacakmış ve yerinden kıpırdamıyor.
Sólo quiere hablar con Vd.
Arkadaşlarınız bize ateş ediyor, sizin kılınız bile kıpırdamıyor, tutmuş bana kemer yüzünden bağırıyorsunuz.
¿ Cómo puedes estar tan tranquilo? Tus amigos nos dispararon lo suficiente para destruir medio Europa... ¿ y a ti te preocupa que me ajuste el cinturón?
Kıpırdamıyor.
Así. Pero es que no... ¡ Ay!
- Donuk duruyor. Çenesi kıpırdamıyor.
- Mira, no se le mueve la mandíbula.
Gözetlediğimiz çıplak adam kıpırdamıyor mu diyeceğiz?
¿ Y decimos que el tipo que espiamos no se mueve?
Şuna bak! Onu uzaklaştıyor ama o yerinden bile kıpırdamıyor.
Mira eso. ¿ Ves cómo lo empuja y él no se mueve?
Kıpırdamıyor!
- 12... 11... ¡ Vamos!
Kıpırdamıyor.
Se va a mover.
- Kimse kıpırdamıyor, değil mi?
- Que nadie se mueva, ¿ entendido?
Bizimki kıpırdamıyor bile.
El ni pestañea. - Pequeño bravo- -
Kollarım kıpırdamıyor.
No puedo mover los brazos.
Hiç kıpırdamıyor!
¡ No nos movemos!
O salaklardan gitmelerini rica ediyorum ve biri bile kıpırdamıyor.
Les pedí a esos idiotas que se fueran y ahí siguen.
Bu kıpırdamıyor.
- Ese no se está moviendo.
Herkes yere yatıyor ve hiç kıpırdamıyor.
"¡ Todos al suelo!"
- Serenity kıpırdamıyor.
Serenity no se mueve. Lo sé.
Yerinden kıpırdamıyor.
No irá a ninguna parte.
Kıpırdamıyor.
¡ No se cae!
Kıpırdamıyor.
No se mueve.