Lezzet traducir español
445 traducción paralela
Lezzet katar. Hala biftek isteyelim diyorum.
Aún creo que debíamos pedir chop suey.
Lezzet istiyorsan Kaliforniya portakalını denemelisin. Ama kokuya gelirsek evet, Florida portakalının kokusu daha iyi.
Las naranjas de California tienen mejor gusto, pero las de Florida también son buenas.
- Bu sadece bir lezzet. - Ben bu kadar şeyi yemek zorunda mıyım?
Compadre, esto es solo un aperitivo.
Eğer benim mutfağıma girecek olursanız, ağzınızı sulandıracak bir lezzet hazırlarken beni izlemenize izin vereceğim.
Si me siguen hasta Ia cocina... verán cómo cocino un manjar que Ies tentará.
Nadide bir lezzet kabul ediliyor.
Está considerada una exquisitez.
Paris ve orada geçen günün yarattığı lezzet.
París es el plato del día.
Ama sonra, tabii ki, kişisel lezzet meselesi.
Pero, claro, es una cuestión de gusto personal.
Cennetten bir lezzet.
Una corriente del paraíso.
Saflık ve masumiyet. Arzuma lezzet katıyorlar.
Pureza, inocencia exquisiteces para mi lujuria.
Çok alışılmadık bir lezzet değil mi?
Es un sabor muy inusual, ¿ verdad?
Sadece bir Rahip, diğer bir Rahibe bu sırrı aktarabilir, size tüm söyleyebileceğim şu kadar ki... içinde ökseotu ve istakoz var, istakoz gerekli değil... ama iyi lezzet veriyor.
La receta se ha transmitido de los labios de un druida a oreja de otro druida. Lo único que puedo decirte es que contiene muérdago y bogavante. El bogavante no es necesario, pero le da buen sabor.
Dünyayı Lezzet Dondurmaları ve Wimpy Burgerlerle kaplayacağım.
Plagaré el mundo de restaurantes de comida basura.
Gerçek lezzet.
Truly Delicia.
Bazı hayvanlar arasında ayaklar bir lezzet olarak görülür.
Los pies estén considerados un manjar entre ciertos animales.
Zevkine göre lezzet katılmış bir aşk
Amor al gusto de tus deseos
Lezzet katması için arasına soğan ve domates de dizilmiş, et kızarana dek defalarca çevrilmiş, suyu akmış.
Esos son cortes meticulosamente seleccionados empalados con cebollas y ajos para el sabor y girados una y otra vez sobre una llama descubierta hasta que la carne se chisporrotea y el jugo se consume.
Gurmeler bunu olağanüstü lezzet olarak tanımlar.
Los gourmets lo aprecian como una delicia excepcional.
Tütünün acılığıyla heyecan verici lezzet deneyimini mahvedeceksin.
Arruinarás una gran experiencia gustativa con la amargura del tabaco.
Millet, öyleyse lezzet şöleninin tadını çıkaralım.
Todo el mundo, hemos disfrutado de una fiesta de comida cocinada.
Alışılmadık bir lezzet, öyle değil mi?
Tiene un sabor muy especial.
Bu cehennem iyi bir lezzet.
Es un buen anticipo del infierno.
Bio-dinamik patatesler ve arındırılmış lezzet.
Patatas biodinámicas y harina sin blanquear.
Lezzet önemsiz bir hal aldı, tat tamamen görmezden gelindi insanın ruhani zihni için bu ölüm yemeği kurtarıcı haline geldi.
Sabor y paladar no significan nada aquí. Lo que vale es cierta mentalidad "espiritual" en este banquete de la muerte.
Domuz pastırması lezzet katıyor.
Las tripas de cerdo le dan mucho sabor.
Beş lezzet ağız tadını kaçırır.
Los cinco sabores son insípidos al gusto.
Tek istediğimiz, onlara bir parça fikir ve lezzet vermek.
Queremos darles un bocado.
Baştan çıkarıcı bir lezzet ısmarlayın... ve sinemanın entelektüel anlamını düşünün.
'Despues del festín...''... Disfruten de nuestra oferta intelectual en el cine'
Özenle elde edilmiş bir lezzet.
Es un sabor especial. Pero pruébenlo.
" Özenle elde edilmiş bir lezzet.
"Es un sabor especial. Pero pruébenlo".
Yerel bir lezzet.
Una especialidad local.
Biraz lezzet vericilerden al.
Adquiere experiencia.
Ama lezzet açısından, benim tercihim...
¿ Y qué me dices del sabor?
Oh, Kirsty. Kirsty, karmaşanda olgunluk, acılarında lezzet var.
Oh Kirsty, hay confusión en tu alma eres tan lasciva en tu dolor.
"Ben Vincent Thompson, dünyanın çedar peyniri şampiyonuyum Uluslar arası alanda 42 ülkeyle yarıştım ve çedar ödülümü lezzet, yapı, görünüm ve renge bağlı olarak kazandım."
"Yo, Vincent Thompson, soy el campeón del mundo del queso". "En un concurso internacional, mi queso ganó el primer premio, basándose en sabor, textura, aspecto y color".
Sana beni hatırlatacak bir lezzet.
Un sabor para que te acuerdes de mí.
Büyük bir Burger King, alışveriş merkezleri, binbir lezzet...
Un Burger King, centros comerciales, heladerías...
Dünya'daki Hazar denizine ait bir lezzet.
Una delicadeza del Mar Caspio de la Tierra.
Biraz saygı General, Buraya lezzet testi için gelmedim.
Con todo el debido respeto general, no estoy aqui para una prueba de calidad.
Senin aldığın lezzetten farklı bir lezzet alıyorum ben.
Eso sabe diferente para mí que para Ud.
Dediklerine göre siz, son derece iyi bir lezzet sahibiymişsiniz.
Afirman que es usted un hombre de buen... gusto.
Onur konuğum, Herr General Franze Otto Dietrich Düsseldorf'tan size özel bir lezzet.
Para mi huésped de honor, Herr General Franze-Otto Dietrich, una especialidad de Düsseldorf :
Biraz lezzet versin.
Su condimento.
Ne yaptın? - Ben lezzet kattım.
- Yo... le añadí lo delicioso.
- Ama o sihirli lezzet, baba.
- No, es magicamente delicioso, papi.
Şuna bir bak, bir parça lezzet bak şuna, gerçek İngiliz koyunu.
Fíjate qué maravilla. Auténtico cordero inglés.
'Büyülü lezzet.'
Mágicamente...
O müthiş Billy Crystal lezzet katmazsa tabi ki.
A menos que la presente el encantador Billy Crystal.
Çocuklar, 29.yıl şovumu kaçırmayın Figuran Mel`in klipleri şova harika bir lezzet katacak.
¡ Chicos! ¡ Tienen que ver la gran gala de mi 29º aniversario! Podran ver secuencias como :
Lanet haftanın her günü lezzet testi yapar gibi kullanırım o Amsterdam malını.
A mí que me hagan la prueba del sabor con la de Ámsterdam... cuando se les antoje.
bu iğrenç şeylerden nasıl lezzet alabilirsin?
¿ Cómo podría gustarte esa cosa horrorosa?
Lezzet katması ve bağırsaklarını temizlemesi için de organik katkı maddeleri ilâve ettim.
Para hacerlo delicioso y hermoso y sabroso.