Lılar traducir español
12,583 traducción paralela
Asıl katil, evcil uzaylılarından birisi yani.
Lo que significa que alguna de tus mascotas alienígenas es el verdadero asesino.
- Çözülüp geri dönmüş olmalılar. - Nasıl? Sormadım.
- Bueno, deben de haberlo descongelado y devuelto. - ¿ Cómo?
Evet, Asgard'lılar genelde sarhoş olmazlar.
Sí, bueno, los Asgardianos pueden aguantar generalmente la bebida.
Asgard'lılar güçlülerdir, değil mi?
Los Asgardianos también son fuertes, ¿ no?
Marshal gezgin asker. Zanlıları yakalamama yardım eder. Nasıl öldüğünü anlat.
Este es Marshal, un soldado nómada que me ayuda a capturar a los acusados.
- Hayır, sınıfın en başarılılarına yakınım.
No, estoy cerca de ser el primero de mi clase.
Haberin olsun, kocaman ve kıllılar. Bilhassa da soldaki. Yani yapman gereken şey, nasıl desem sıkıştırarak ağzının içine almalısın.
Te aclaro que son grandes y peludas, en especial la izquierda, así es que creo tendrás que apretarlas un poquito para que te entren.
Burada olmalılar. Merlin bize neler olacağını söylüyor ama nasıl olacağını söylemiyor.
Merlín nos dice lo que ocurre, pero no cómo ocurrirá.
Zengin doğmuşlar, aileleri kökenli başarılılar, eğitimliler, playboy hayatı... yaşayan beyaz erkekler.
Eran ricos, de familia con mucho dinero desde hace tiempo, exitosos, educados, hombres blancos vividores.
Geliyorsanız, Ross'un onun için yanlış bir seçim olduğunu bütün arkadaşlarının sıkıcı zavallılar olduğunu ve çıkması gereken asıl kişinin ben olduğumu ona hissettirin.
Si vais, hacedle entrever que Ross es la persona equivocada para ella que todos sus amigos son unos perdedores y que debería salir conmigo.
"22 yıl önce." Burada olmalılar.
Hace 22 años. Tienen que estar aquí.
Çocukken sana verilen kimyasallar, bu farklıları ortadan kaldırmak bu kısımları gelişmeye zorlamak insanların hayatının ilk birkaç yılında edindiği benzer tecrübeleri yaşatmak içindi.
Los químicos con los que fuiste tratado cuando eras un bebé estaban destinados a superar esas diferencias y provocar un crecimiento explosivo de ambos, similar a lo que los humanos experimentan en sus primeros años de vida.
Bu arada yerel ve federal soruşturmacılar beraber çalışarak kazanın nasıl olduğunu belirlemeye çalışıyor.
Mientras tanto, investigadores locales y federales están trabajando juntos para determinar la causa del accidente.
Kapıları açılıyprum.
Voy a abrir las puertas.
Zararlı yazılım programcılarının çoğu öyle. Haksız mıyım?
La mayoría de los programadores de malware lo son. ¿ Cierto?
Bazıları hızlı arabalara veya kadınlara takılır.
Para algunos hombres son coches rápidos y mujeres.
ve şimdi senin şişmiş kılıfla Sarkissian ların içinde hiçbir yolumuz yok.
Y con tu tapadera descubierta, no tenemos manera de llegar a los Sarkissians.
- L-bow lar nerede? - Onu öldürürüm.
- ¿ Dónde están los dos L-bows?
Bir kişinin karakterini nasıl yargılarız?
¿ Cómo juzgamos el carácter de una persona?
Yatılı okuldayken, Votan'ların saldırısı sırasında uğradığım taciz yüzünden...
El abuso que sufri cuando fui... atacado por Votans en mi colegio-internado...
Saldırıların yarısı önderlik etmediğim, tanımadığım adamlar tarafından yapılıyor.
La mitad de los ataques rebeldes los han llevado a cabo hombres que no dirijo o que no conozco.
Şimdi uygulama kısmına geldik, bu saldırıları olmadan önce nasıl tanımlayıp engelleme kısmına.
Ahora sobre el ejercicio... aprender como identificar y detener un ataque antes de que suceda.
Patlayıcıların planları dairene nasıl geldi?
¿ Cómo acabaron las huellas de los explosivos en tu apartamento?
Bu gece müzedeki yeni İnka bölümünün açılışı için smokininizi hazırladım ve ayakkabılarınızı boyadım.
Tiene el esmoquin y he sacado brillo a sus zapatos para la gala... de la nueva exposición inca del museo.
Tüm hücre kapıları aynı anda açılınca güç dalgalanması yaşandı.
La sobretensión fue causada por todas las celdas abriéndose al mismo tiempo.
Bay Colby, 1993 yılında yönetim kurulu toplantılarına katıldınız mı?
Sr. Colby, ¿ asistió usted a las reuniones de la junta ejecutiva durante 1993?
Benim yanımdaki polisleri öldüren adamlar gerçek polis değilse beni iki kez bulmayı nasıl başardılar?
Si esos tíos que mataron a los agentes que estaban conmigo... Si no son polis de verdad, entonces, ¿ cómo me encontraron dos veces?
Bunda başarılı olursanız daha ciddi görevler de alırsınız. Kakashi, bundan önce pek çok göreve çıktığını biliyorum yani bu tarz bir görev sıkıcı gelebilir ama yine de başarılar.
se les darán misiones más importantes. ¿ de acuerdo?
Büyük olasılıkla sana evinde saldırdılar
Lo más probable es que se abalanzaron en su casa.
S.H.I.E.L.D.'ın tarihe nasıl yön verdiğini kazara keşfetmeye başlamıştım. Böylece beni kaptılar.
Empecé a descubrir sin darme cuenta cuanto de esa historia... había ayudado a cambiar S.H.I.E.L.D.... así que me cogieron.
Köleliğin, Roma İstilasından bile önce bulunduğunu biliyor muydun? Buna rağmen İngiltere'deki köle ticaretinin gerçek mahkumları... 16.Yüzyıl ortalarına kadar gerçek anlamda varolmadılar.
Sabes, la esclavitud existió incluso antes de la ocupación romana, aunque los auténticos pioneros del tráfico de esclavos... realmente no surgieron hasta mitad del siglo XVI.
Sağlayıcılar aracılığıyla şifre sistemiyle bilgilere ulaşamaz mıyız?
Pero vamos a ir por "la puerta trasera", con los proveedores.
Bilmiyorum, bilmiyorum nasıl yaptılar. Ben...
No sé, no sé cómo lo han hecho.
Ayrılıkçılar Kursk'deki Sovyet füze rampasını kaçırıp Birleşik Devletler'e kıtalararası balistik füze fırlattılar.
Los separatistas habían tomado un depósito de misiles soviéticos... y lanzó un misil intercontinental a los Estados Unidos.
İntikamcıların tesisine başarılı bir şekilde girip çıkmak kolay iş değildir.
No es fácil infiltrarse en un edificio de los Vengadores.
- Peki, Chip, Fluke'ları nasıl yoldan çekti?
Entonces, ¿ cómo hizo Chip para hacer perder a los Fluke?
- Sıralama katılımcılarımız başlamaya hazır.
Los participantes de la rueda de reconocimiento están listos.
Bazı insanlar kilise gruplarına, destek toplantılarına, diğer şeylere katılıyor. Ama ben burada oturmayı seviyorum.
Algunos están en grupos religiosos o de alcohólicos anónimos, o lo que sea, pero a mí me gusta hacer pesas.
Bu çocuklardan bazıları bayılıyor.
Hay quienes les gusta esa mierda.
- Siz Amerikalılar nasıl diyorsunuz?
¿ Cómo lo dicen ustedes los americanos?
Acılarımız karşılık vermekten kaynaklanıyor.
Nuestro sufrimiento proviene de la resistencia.
Suda da gümüş nitrattan izler var ve Abbie ile Abyzou'u Gonda'ların evinde nasıl görebildiğimizi açıklıyor.
Y hay rastros de ello en el agua, lo cual explicaría por qué Abbie y yo... brevemente vimos la forma de la espalda del Abyzou en casa de Gonda.
- Borsacılar nasıl konuşur bilirim.
¿ Qué? Sé cómo hablan los inversionistas.
Hoşuna gitse de, gitmese de... Mikaelson'lar konusu açılınca senden de bahsediyorlar.
Nos guste o no, cuando uno se refiere a la Mikaelsons, se están refiriendo a usted, también.
Bu telepatik piç kuruları insanların anılarına yerleşiyorlar. Sonra onları kullanarak çoğalıp yayılıp, gezegenleri ele geçiriyorlar.
Estos cabrones telepáticos se insertan en los recuerdos y los utilizan para multiplicarse y expandirse y tomar planetas.
Cromulon'lar, daha az gelişmiş yaşam formlarının yetenekleri ve gösteri sanatçılığıyla beslenir.
El cromulón se alimenta del talento y el sentido del espectáculo de formas de vida menos evolucionadas.
Katılımcıların rızası dışında gerçekleşir.
Todos los participantes están obligados.
Başarılarını daha yeni öğrendim ben de. Flirk Birk Meydanı'ndaki yürüyüşünden sürmekte olan eroin bağımlılığına kadar.
Acabo de enterarme de sus logros, desde la Marcha de la Plaza de Flirk Blirk hasta su batalla en curso contra su adicción a la heroína.
Vay canına! Şu yirminci yüzyıl kalıntılarına bakın.
¡ Miren estas antiguas reliquias del siglo XX!
Bu fotoğrafları nasıl aldılar bilmiyorum.
No sé Cómo llegaron estas otras fotos.
Biliyorsun, üçümüz yüz yılı birlikte çalışarak ve... Mikaelson'lar olduğumuza inanarak, kaçarak geçirdik ve babanı biliyordun.
Sabes, nosotros tres pasamos 100 años trabajando juntos y huyendo juntos, creyendo que éramos los Mikaelson, y conoces a tu padre.