Marıno traducir español
1,919 traducción paralela
Denizden korkmuyorum.
- No me asusta el mar.
- Gerçek isminin onu açık denizde ararken bize pek faydası yok.
Su nombre no nos va a ayudar a encontrarle en alta mar.
Eğer öğretiye uyarsanız, denizler sessiz kalacak ve fırtınalar gelmeyecek.
Si lo haces, el mar permanecerá tranquilo y la tormenta no vendrá.
Yamaçlarda hiç yiyecek yok. Ve ailenin, anne sütten kesilmeden buz tutmuş denize ulaşması gerekiyor.
No hay comida en las pendientes y la familia tendrá que cruzar el mar congelado antes de que se acabe la leche materna.
Denizde çok rahat görünüyor. Ama ebediyen yüzmesi mümkün değil.
Parece estar cómodo en el mar, pero no puede nadar indefinidamente.
Binlerce kilometrekarelik açık okyanusta yollarını nasıl bulduklarıysa, hâlâ çözülememiş bir gizem.
Todavía no sabemos cómo encuentran el camino... a través de miles de kilómetros de mar abierto.
Açık okyanusta, bu balık sürüsünün saklanabileceği bir yer yok.
Aquí, en el mar abierto, no hay lugar donde esconderse.
Ama bu savunma güneş yıldızına karşı pek etkili değil gibi.
Pero parece que no funciona contra la estrella de mar girasol.
Bilgisayar başındaki bazı ince boyunluların imana gelip kızıl denizi ikiye ayırmasını bekleyecek kadar vaktimiz yok.
No esperaremos a que venga un burócrata a partir el Mar Rojo.
Çünkü hizmetkarlar silah taşımaz,... ve şımarık küçük çocuklar gibi davranmazlar.
Porque las sirvientas no llevan armas, Y no se comprotan como si fueran pequeñas niñatas.
Bilmem. Deniz seviyelerinin yükseleceği gün için yeni bir Nuh'un gemisi mesela.
No lo sé, tal vez construyendo un arca para cuando suba el nivel del mar
Bayım, okyanusa bu kadar yakınken tahtalar verniksiz dayanmaz.
Señor, no puede dejar la madera así estando tan cerca del mar.
Ve ponpon kızlara kızmak için 3 paragraf kullanman bence gereksiz.
Y creo que tres Párrafos enojados sobre un mar de botas no son necesarios.
Keşke, hiçbir şey anlamadığın halde, amatörce bilimle uğraşmak yerine zengin bir ailenin şımarık oğlu gibi davranıp karı kız peşinde koşsaydın.
Si tan sólo fueras un típico chico rico persiguiendo mujeres alrededor del mundo en lugar de aficionarte con ciencia que no entiendes.
Mar.. Marci. Bir daha düşündüm de neden bana olayı anlatmıyorsun?
Marcy, pensaba en que, ¿ por qué no me cuentas del caso?
Yani artık siz de şımarık kaba amerikan vatandaşını oynamayı bıraksanız da... otelin keyfini çıkarsanız?
Así que, ¿ por qué no deja de actuar como estadounidense malcriado y disfruta de su estadía?
Denizdeki gizemli titreşimler beni buraya getirdi bir değil, iki cinayeti çözmek için.
Y las vibraciones místicas del mar me trajeron hasta aquí para resolver no uno sino dos asesinatos.
Ben küçükken, yazları geceleri yüzerdik. Bir havuzda tabii. Okyanusta değil.
Cuando era pequeño, en el verano solía nadar por la noche, en una piscina, no en el mar.
10000 yıl önce denizin derinliklerinde kayboldu... ve artık ben buldum. Artık kayıp değil.
10 mil años atras desaparecio en el mar y ahora la encontre, ya no esta perdida.
Belki şımarıkça gelebilir ama yalnız yemek yiyemiyorum.
Se podría decir que soy un mimado. No puedo comer solo.
Bir şey dışında ne karaya ne de denize benziyordu. O şeyse çok şaşırtıcıydı.
De algún modo no es ni tierra ni mar sino algo intermedio.
Montana'da denizyıldızlarına otopsi yaptığını zannetmiyorum.
No te imagino haciéndole la necropsia a muchas estrellas de mar en Montana.
Bir demet denizyıldızından başka bir şey yok.
No, nada, sólo una panda de estrellas de mar.
Seramik paslanmadığı için derinlere dalış için çok iyidir.
La ceramica no se oxida, es buena para bucear en el mar.
Ruslar da imzaladı. Ama balıkçı teknelerini Bering Denizi'nde balık olmayan bölgelerde tespit ettik.
También los rusos y nosotros marcamos sus rastreadores de pesca en áreas del Mar de Bering que eran considerados no aptos para la pesca
Şımarık, yoksul bir sıçan olmayacağım.
No me convertiré en una rata pobre y mimada.
Belki biri kayığı bağlasaydı "Açık Deniz" filmindeki çift gibi yüzmek zorunda kalmazdık.
Es posible si alguien habría atado el bote, Nosotros no hemos estado nadando como la pareja de mar abierto.
Bu yağmur yağdığı zaman, gemiler geriye dönmez.
Cuándo cae esta lluvia, el barco no puede volver desde mar.
İspanyollar nehirden çıkan balığı yemez! Sadece okyanus balığı yer.
Los españoles no comen pescado de río, sólo de mar...
Şımarık mı?
¿ Fresca? Eso no tiene sentido.
Addis Ababa, Etiyopya'nın denize kıyısı olmayan başkenti.
Adis Abeba en la capital de Etiopía que no tiene salida al mar.
Buradaki deniz yaşam dolu. Ama ben bu yaratıkları görmek için gelmedim.
El mar aquí está lleno de vida, pero esas criaturas no son por lo que he venido.
Akarsular kayaları aşındırmakla kalmıyor aynı zamanda onları alüvyon hâlinde dağlardan denizlere taşıyor.
Los ríos no sólo erosionan la roca, también la transportan de las montañas al mar en forma de cieno.
İrlanda Denizi hacminde su kütlesini durduracak hiçbir şey yoktu.
Una masa de agua del volumen del Mar de Irlanda no tenía nada que la retuviera.
Böyle bir durum gerçekleşseydi o zaman deniz oksijen ve besin kaynağı olmaktan çıkardı.
Si eso fuera a ocurrir, el mar no administraría más oxígeno y nutrientes.
Zira sistem durunca oksijen artık yüzeyden dibe doğru taşınamaz olmuş.
Una vez el transportador se habia parado, el oxígeno ya no era transportado a la profundidad del mar de la superficie.
Deniz ve kara arasındaki bağlantı gizemini koruyordu.
Pero la unión entre la tierra y el mar no está clara.
Gemilerle saldiramayiz, çünkü deniz Roma'nin kontrolü altinda.
No podemos atacar en barcos porque Roma controla el mar.
Ama çocuklar zarar gördüyse yemin ediyorum çocuklara zarar verdilerse Hamhımların ne denizde ne de karada kaçabilecekleri hiçbir yer olmayacak.
Pero si han sido heridos... Les prometo... que si los han herido... no habráun lugar sobre mar o tierra... donde puedan esconderse los culpables.
Jean-Do, seninle okyanusun dibine batmak dert değil, çünkü aynı zamanda benim kelebeğimsin.
Jean-Do, a mí no me molesta que me arrastre al fondo del mar porque Ud. también es una mariposa.
Sevmez misiniz havasını Deniz kenarının?
¿ No le encanta el clima? Junto al mar
Bayan Gençlik Saç Spreyi yarışması başlamak üzere.
♪ Las olas en el mar ni el sol en el cielo ♪ ♪ Piénsalo si quieres, no pregunto por qué ♪
Ailemizi sevgili İsa yoluyla koruyoruz. Onun şarap içmesini ve bizim onun yanında olmamızı sağla.
♪ No se para un río cuando fluye hacia el mar ♪
# Yamaçtan inen çığı # # asla durduramazsın #
♪ Porque no puedes parar las olas en el mar ♪ ♪ O la Iluvia al bajar ♪ ♪ Pueden tratar de parar ♪
Üşümüyorum. Hem esintilere alışmam gerekiyor. Artık, denize aşık bir adamın karısıyım.
No tengo frio, tengo que acostumbrarme con el viento, ya que soy mujer de un apasionado por el mar.
Pampinea çok fazla şımarık değil... Hoşgörülü olduğu kadar da savurgan.
Pampinea no es tan malcriada si no mas bien extremadamente consentida.
Tanrılar, bir kılıç yarasıyla ya da denizde boğularak ölmeme izin vermez.
Los dioses no permitirán que me mate una espada o me trague el mar.
Bir gemi varmış Yüzen denizde Çok yükü varmış Çok ama çok Ama çok değilmiş Benim aşkım kadar
Hay un barco que surca el mar navegando profundo de cargado que va pero no tan profundo, como yo te sé amar.
Deniz engin Ne geçebiliyorum karşıya Ne de kanatlanıp uçabiliyorum
El mar es inmenso no lo puedo cruzar sin alas para volar.
- Hayır, denizkestanesi gibi.
No, como el erizo de mar.
Denizci gibi yaşamak isteseydin,... Mersey Ferry için kaydını yaptırmaz mıydın?
Si querías una vida en el mar ¿ por qué no en el transbordador Mersey?