English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ M ] / Mecburen

Mecburen traducir español

412 traducción paralela
Mecburen burada kalacak, başka nereye gidebilir ki?
Tendrá que quedarse, ¿ a dónde podría ir?
Çok uzun zamandır buradayım ki mecburen burayı sevmek zorunda kaldım.
Siento dejar este sitio, he vivido mucho tiempo aquí.
Anlayacağın "mecburen burada kaldım" durumu söz konusu.
Al parecer, no tengo adónde ir.
Harika. ve etraftaki tek kadın ben olacağım, yani mecburen popüler olacağım.
Maravilloso. Y siendo la única mujer aquí, gozaré de mucha popularidad.
Sizi kardeş gibi sevdim ama polisi ararsanız mecburen size vururum.
Si lo hace, profesor, aunque sienta un afecto fraterno me veré obligado a golpearle.
Ve ben mecburen bu kalkanı parçalamak zorunda kaldım.
Tenía que destruir ese escudo.
- Mecburen.
- No pudo evitarlo.
Yaşananlar o anki şartlar sebebiyle mecburen olmuştur, davalı suçsuzdur.
Inocente, debido a las circunstancias.
Mecburen yeni şeyler öğreniyordum.
Y me obligaba a aprender a hacer cosas nuevas.
Bazıları güzel oldukları için mutludur, bazılarıda sadece zengin oldukları için mecburen mutlu olmak zorundadırlar.
Son felices, constantemente Algunas de ellas son felices porque son guapas Y algunas tienen que ser felices porque no son nada mas que ricas
Mecburen hotele kapanmış, senaryoda ufak tefek değişikler yapıyordum.
Estaba recluido en mi hotel, haciendo reescripciones de última hora
Onunla mecburen evlendiğimi söyledi.
Me dijo que me casé con él porque Owens me abandonó.
Evinizin anahtarını mecburen verdiğiniz birini tanımıyor musunuz?
¿ Da usted la llave de su apartamento a alguien que no conoce?
Süreç, mecburen yavaş.
Será un proceso lento, señor.
Sonu, mecburen trajedi.
Esto terminará en tragedia.
Mecburen maaşınız da kesilecek.
Por supuesto, dejará de recibir su salario automáticamente.
Artık iki kişi kaldık. Mecburen sihirbazlık yapacağız daha zor bir iş.
Así que ya sólo quedamos dos... y tenemos que continuar con los trucos.
Devam etmek için para lazım mecburen birini doğuya gönderdik.
Tuvimos que enviar a alguien al Este a buscar mas dinero para pode seguir.
Mecburen. Eğer oraya yine gidersem beni asarlar.
Si volviera de nuevo, les gustaría verme colgado.
Mecburen yarın buluşacağız, ilk pazarı izleyen gün normaldir.
Nosotros las encontramos adorables, a la fuerza, porque sólo ha pasado el primer domingo.
Araya biraz kırgınlık giriyor... mecburen.
Siempre hay alguien que causa un poco de dolor al otro, por desgracia.
Buradaysan, mecburen görürüm seni.
Si vienes, no podré evitar verte. Muchas gracias, nena.
Mecburen içkiyi bırakacaksınız Bay Dillert.
- Tiene que dejar de beber.
Mecburen bazı vasıflarınızda değişiklikler yapacağız.
Naturalmente tenemos que cambiar ciertas características de su persona.
Mecburen.
Debo hacerlo.
O profesyonel bir asker ama ben mecburen oldum. Bana celp gönderdiler.
El Capitan es militar de carrera, Yo no pedí venir, me lo ordenaron.
Ama 15 gün önce, savaş ilan edildi, Ben de mecburen asker oldum.. Vatandaşın Gustav Rudin ile ringe çıkacaktım..
16 días antes de estallar la guerra, tenía que boxear con Gustav Rutting, un compatriota suyo.
Dışarısı çok soğuk, mecburen içeri girmeliydim.
Hace frío, habrá que calentarse.
Biz zengin değiliz ve seyahat ederken mecburen...
No somos ricos, y mientras viajemos nos veremos obligados...
- Mecburen döneceğiz, kaçırdık herifleri. Neyse yarın sabah olsun da ben onlara gösteririm.
Los hemos espantado, pero ya los apañaré mañana.
Ceza olarak mükemmel bir eser yaratmaya mecburen bana yardım edeceksin.
Para castigarte... Colaborarás conmigo en una obra extraordinaria.
Zaten önümüzdeki pazartesi mecburen gidecektin.
- Debes irte antes del lunes, de todos modos.
Mecburen görüyorum Kid.
Una apuesta compulsiva, Kid.
Mecburen söylediğim zamanlar hariç.
Excepto cuando tienes que decir algo para quedar bien.
Amerikalılar değişmediyse, mecburen ötekiler değişmiş demektir. Yani Ruslar ve yardakçıları revizyonist olup çıkmışlardır. Bunlarla Amerikalılar al gülüm ver gülüm anlaşabilmektedir.
Así que, si ellos no cambiaron, son los rusos y sus amigos que se volvieron revisionistas, que se entienden con los americanos.
Bu yüzden Pekin'den binlerce kilometre uzakta ideallerimizi arıyoruz mecburen.
Por eso tenemos que buscar nuestro ideal en Pekín.
Orada mecburen sizin adınıza ifade vermesi yine bir tesadüf müydü?
Y otra vez fue coincidencia que él testificara a su favor?
- Mecburen doktorun görüşü doğru.
- Me veo obligado a coincidir con él.
Benzin bittiğinde, mecburen duracak.
No puede tardar en pararse. No le puse gasolina...
Mecburen samuray oldum.
Tuve que convertirme en uno.
Artık Herbert'in mecburen inişe geçeceğini herkes biliyor gerçi.
Aunque es sabido que Herbert va a tener que descender.
Yine de, fabrikanın çıkarları bakımından... üretim sürecimizde... o insanlarla her gün mecburen... temasa geçiyoruz.
Sin embargo, por el interés de la fábrica, nuestra actividad productiva... nos obliga a mantener contacto diario... con estas personas.
Mecburen açtım.
La tuve que abrir.
" Kazanmaya nazaran kaybetme olasılığı sonsuz olmuyorsa hiç çekinmeyin. Her şeyinizi riske atın. Mecburen oynayacaksınız.
"Cuando hay infinito y no hay infinidad de probabilidades de perder, no hay que dudarlo, hay que darlo todo y así, cuando hay que apostar, se debe renunciar a la razón..."
Mecburen.
Bueno, hay que hacerlo.
Ben de mecburen zemine oturdum. Görevli, aydınlatma için yakıt olmayabileceğini söyledi. Elbette ortada bir savaş varsa, yakıt sıkıntısı da olacaktı.
Un encargado de la alarma dijo que no había gas pero por supuesto durante algún tiempo no habría guerra, al margen de que hubiera o no hubiera gas.
Ayrıca bir sürü de mangır vermeleri lazım, mecburen.
Además, tienen que darnos pasta para gastos.
Mecburen kalacağız.
Estaremos contentos de hacerlo.
Mecburen ikisini de salıverecekler.
A los dos los pondrán en libertad.
Mecburen Komiser!
- Cohetes necesitan una buena jugada. - Tenemos que hacerla, teniente.
Mecburen dinliyorum.
Siempre se queja.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]