Meclis traducir español
3,258 traducción paralela
Temel olarak savunarak meclis üyesi cinayetinden kurtulmak istiyordur.
Dice haberlo dejado mucho antes del asesinato del concejal, lo cual es la base de su defensa.
Pekâlâ, şu meclis üyesi Adrian Clay'in cinayeti ile ilgili olduğunu farzediyorum, şu karışmadığıma yemin ettiğim cinayet hani.
Bueno, imagino que por el asesinato de ese concejal, Adrian Clay, con el que les juro que no tuve nada que ver.
- Başsavcının asistanı sana siyahi meclis üyesinin öldürülmesiyle ilgili dava açmış.
El ayudante del fiscal que le está acusando del asesinato del concejal negro ha sido asesinado.
Meclis üyeliği için yarışırken.
Para cuando se presentó a concejal.
Şeytanın yoldaşı olduklarını kabul ettiklerinde meclis ifşa edilene kadar, diğer büyücüleri ele vermeye zorlanıyorlar.
Una vez que admiten ser consortes del diablo, son obligados a denunciar a otros hechiceros hasta exponer a su secta.
Albany'den meclis üyesi bir bayanın olduğunu göreceksin.
Encontrarás alguna concejala de Albania.
Sırasıyla dünyadaki en gereksiz üç meslek : Avukatlık, meclis üyeliği ve doktorluk.
Los tres oficios más inservibles del mundo son, en este orden, abogado, congresista y médico.
Canlı yayında, meclis üyesi Jeremy Jamm'in hükümet skandalını açıklayacağı basın toplantısındayız.
Estoy en directo en una rueda de prensa, donde el concejal Jeremy Jamm hablará sobre el escándalo de gobierno que nosotros hemos llamado "Twitter Watergate"
Meclis üyesi Dexhart'a iki farklı kadın tarafından cinsel taciz davası açıIdı, bir tanesi ilk kadının davasında yargıçtı.
El concejal Dexhart está siendo demandado actualmente por acoso sexual, por dos mujeres diferentes, una de las cuales fue la jueza en el juicio de la primera mujer.
Fielding Meclis Üyeleri davasında işlenen rüşvet suçlarını başarılı bir şekilde dava etti.
Ha procesado con éxito cargos de soborno para el caso del concejal Fielding
Haftaya meclis toplantısı var... İnsanlar nasıl MC'den kurtulacağını konuşuyor.
En la reunión del ayuntamiento de la semana que viene... hay gente que habla de deshacerse del club.
O vakte kadar, bu meclis Konsey'in idaresine geçecek.
Hasta entonces, el aquelarre quedará bajo la tutela de este Concejo.
Neden meclis beni seçti ki?
¿ Por qué querría el aquelare que los tuviera?
Ne yazık ki, bu meclis çok zor dönemlerden geçiyor.
Me temo que este aquelarre ha caído en su peor momento.
Meclis, Salem'den, Sorgu ve Hüküm Mahkemesi'nin zulmünden uzaklaşıp güneye gitme kararı aldı.
El aquelarre decidió huir al sur lejos de Salem y la persecución de la Corte de Oyer y Terminer.
O narsist sürtüğün kendini meclis uğruna öldüreceğini gerçekten düşünüyor musunuz?
¿ En serio creen que esa perra narcisista se suicidará por el aquelarre?
Kırsal bölgelerde elinde yabalarla çalışan meclis üyelerimiz var.
Tenemos legisladores de distritos minoritarios en las puertas con horquillas.
Yanında ABD Meclis Polisi var. Yani ofisinde güvende.
La policía del Capitolio ya ha estado con él así que está seguro en su despacho.
Neden Meclis Polisi eşliğinde seyahat ediyor?
¿ Por qué viajó con la protección de la policía del Capitolio?
Ama Meclis Polisi korumasıyla, Senatör'e saldırmak oldukça zor.
Pero con la protección de la policía del Capitolio el senador es un blanco difícil.
Meclis Polisi size karşı yapılan tehditleri araştırıyor.
La policía del Capitolio está investigando amenazas contra usted.
Meclis Polisi az önce aradı.
La policía del Capitolio acaba de llamar.
3 ay kadar önce siyah bir Dallas belediye meclis üyesi Adrian Clay bir otoparkta vurulmak suretiyle öldürülmüş.
Hace tres meses Un concejal negro de Dallas, Adrian Clay, fue acribillado a tiros en un parking.
Aynı tarz silah 3 ay önceki siyahi Texas meclis üyesi cinayetinde de kullanılmış.
El mismo tipo de arma usada en el asesinato del concejal negro de Texas hace tres meses.
İki numaralı kurban Daniel Bukowski, meclis üyesi cinayeti için Güneyli Aryanlar'ın yöneticiliğini sürdürüyormuş.
La víctima número dos, Daniel Bukowski, fue procesado por liderar a los Arios del Sur. por el asesinato del concejal.
Temel olarak savunarak meclis üyesi cinayetinden kurtulmak istiyordur.
Afirma que lo ha dejado mucho antes del asesinato del concejal, lo cual es la base de su defensa.
Pekâlâ, şu meclis üyesi Adrian Clay'in cinayeti ile ilgili olduğunu farzediyorum şu karışmadığıma yemin ettiğim cinayet hani.
Imagino que es sobre el asesinato de ese concejal, Adrian Clay, con el que juro, no tenía nada que ver.
Başsavcının asistanı sana siyahi meclis üyesinin öldürülmesiyle ilgili dava açmış.
El ayudante del fiscal que te acusaba del asesinato del concejal negro ha sido asesinado.
Artık Meclis Üyesi Knope değil, çünkü hayatımın o kısmı sona erdi.
No es concejala Knope, porque ese capítulo de mi vida ha terminado ya.
Meclis Üyesi olmak istedim, ve oldum ve ben de, ben de şöyleydim, whoo!
Quería ser concejal, y lo fui, y yo estaba como...
"30 gün sonra, artık bir Pawnee Meclis Üyesi olmayacağım."
En 30 días, ya no seré concejala de Pawnee.
"Ben bir meclis üyesinden fazlasıyım."
Soy más que una concejala.
Ama 30 günlüğüne daha sizin Meclis üyenizim, ve kalan her saniyemi sizin için ve bu harika şehir için çalışarak harcayacağım.
Pero sigo siendo vuestra concejala durante 30 días más, y mi intención es invertir cada segundo que me queda en trabajar por vosotros y por esta gran ciudad.
Meclis yeniden finanse etti ama sonra 2005'te durdurdu. Anlaşılan Claypool o yılda yaşıyor.
El congreso le quitó los fondos y luego lo cerró en 2005, el cual es, claramente, el año en que vive Claypool.
- O zaman Meclis seni durdurdu.
Y entonces fue cuando el congreso te cerró.
Karsten'ın emlak yolsuzluğu taslakları yaptığını iddia edecek bir meclis üyemiz bile var. Bu iddiaya rüşvetçilik ve şantaj yaptığı, çivi tabancası bulundurduğu da dahil.
Tenemos a un Consejal alegando que Karsten tenía un verdadero esquema de corrupción estatal, que implica sobornos, extorsión y pistolas de clavos.
Belediye meclis üyesi olmak istiyorsunuz.
" ¿ Quieres ser un concejal.
Ulusal meclis yaptığı açıklamada bu dosyayı en ince detayına kadar incelenmesi için özel bir komite kurulacağını ve şüpheli Ji Dong-chul'un kısa bir süreliğine sorgulanabileceğini -
El Buró ha mandado al país específico... a investigar más de este asunto. Ji Dong Cheol, frente a ser el presunto sospechoso... después de una investigación...
Meclis başkanı efendim onu evime getirdi.
El señor Ministro en Jefe lo trajo a mi casa.
Meclis başkanını kaçırdı.
Secuestro al Ministro en Jefe y comenzó a huir.
Benim personelim Meclis başkanını kurtarmak için peşinden gitti.
Mis trabajadores corrieron detrás de él, para salvar al Ministro en Jefe.
Efendim, Jai ve Meclis başkanını bulduk.
Señor, encontramos a Jai y al Ministro en Jefe.
Meclis başkanını Devlet Hastanesine getirmişler.
El señor Ministro en Jefe fue llevado al Hospital City.
Kendi içinde ayrılmış bir meclis bile bundan iyidir.
Una cámara dividida en sus ideas sería mejor que esto.
Meclis'teki tüm dostlarım adına söylemeliyim ki artık sabrımızı nihai sonuna getirdin.
Puedo hablar por todos mis colegas del Congreso cuando digo que hemos llegado al final de nuestra paciencia contigo.
SARANGANİ VİLAYETİ Meclis üyesi olarak, Manny'nin en iyi işi halka bir hastane sözü vermekti.
Una de las promesas de Manny como congresista fue asegurar a la gente que les daría un hospital.
Meclis üyesi olmak o kadar k olay bir iş çıkmadığında kendini araştırmalarına, okumalarına ve akşam geç saatlere bilgisini geliştirmeye adadı.
Cuando el ser Congresista no resultó tan fácil como el creía que iba a ser, se encontró a sí mismo dedicando más tiempo al estudio, investigando, leyendo, y pasando noches en vela aprendiendo.
Köy okullarındaki öğretmenliğinden 25 yıllık meclis temsilciliğine kadar...
Su primer trabajo de maestro, y 25 años de asistente en el ayuntamiento.
Meclis Üyesi Santos...
Congresista Santos.
Noel alışverişine çıkacak bir meclis üyesi lazım mı? Gizli bir hayran mı?
¿ Un admirador secreto?
1 3 Mayıs 201 3'te Manny ikinci kez meclis üyesi olarak seçildi.
Manny fue re-elegido en el Congreso para un segundo mandato.