Mıt traducir español
41,322 traducción paralela
Yani bunun tanıtımının temeli gıdalardan yeterince besin almadığınız, doğru beslenmediğiniz ve bu besin takviyelerini alarak bunu "telafi edebileceğiniz" fikrine dayanıyor.
El cuento, se basa en la idea que no puedes obtener suficientes nutrientes de la comida, entonces puedes "recompensarlo", al consumir estos suplementos.
Hayır baba, canımı acıtıyorsun.
No, papá, tú me estás lastimando.
Kraliyet Majesteleri'mizi vurulmasıyla ilgili kanıt getirdiğini farkındayım.
Soy consciente de que trajo pruebas concernientes al tiroteo del nuestra Alteza Real.
Ama sapıtırsa, herkesin % 100 dahil olmasına ihtiyacım var.
Pero ahora está en el banquillo, necesito a todos los demás en el juego, al cien por ciento.
Güzel, belki odada dolaşır ve bazılarımızın ne kadar büyük yalancılar olduğu hakkında ufak sohbetler ederiz, tıpkı yalancı Rosa gibi.
Mola, quizás podamos dar vueltas y hablar de cómo algunos son unos pedazos de mentirosos que mienten constantemente como un montón de mentirosos, Rosa.
- Ayrıca koltuk ısıtıcılı ve benim de gerçekten soğuk bir kıçım var.
- Además, tengo encendida la calefacción del asiento... no tengo un culo muy caliente.
Üç yolcu, ve bir tıbbi yardım takımı hazır olduğundan emin ol.
Tres pasajeros. Y que se aseguren de que haya un equipo médico preparado.
Bilirsin birkaç yıl önce ruhsal girdaba destek vermek için, Devils Tower'a tırmanırken, Lakota halkının kabile lideriyle karşılaştım.
Hace algunos años, estaba escalando la Torre del Diablo para un estimulante chapuzón en el vórtice espiritual, cuando me encontré con el líder tribal de la nación Lakota.
Ajan Savino bir ajan ekibiyle Kirk'ün evinden aldığımız her kanıtı... en ince ayrıntısıyla inceliyor.
El agente Savino dirige un equipo de agentes y rastreamos cada trozo de evidencia que confiscamos de la residencia de Kirk.
Ailesini tanımıyorum ama tıbbi hikayesini okudum
Yo no conozco a la familia, pero leí la historia médica.
İşi bittikten sonra da tırnaklarımı yapacak.
Después me arreglará las uñas.
Ayrıca şu anda güvenlik kameralarıyla... kayıt altına alındığımızı bilmelisiniz.
También deberían saber que estamos siendo grabados por cámaras de seguridad.
Happy, hastaneden daha yakın tıbbi bir yer bulmam lazım.
Oh! Feliz, necesito algo médico Más cerca que el hospital.
Sly, bunu sevmeyeceksin ama Bryce'ın videosundakine tıpa tıp benzeyen bir yarasa bulmak için fotoğrafik hafızana ihtiyacım var.
Uh, Sly, no estás Va a gustar esto Pero necesito tu foto Memoria para arrancar un murciélago Que se ve exactamente como La del video de Bryce.
Hayatımda hiç halata tırmanmadım veya inmedim.
Jamás he trepado ni bajado por una cuerda.
Bu yüzden kömürü parlatıp kıymetli olduğunu söylüyorlar. Bu çok ilginç, çünkü Whitby'nin en eski jet satıcısının tanıtım yazısında diyor ki :
Es interesante porque tengo aquí la publicidad de la tienda que vende esto más antigua de Whitby y dice :
Bıraktığımızda sağdan direksiyonlu Ford Mustang'e ülkemizi tanıtıyordum.
Hace poco, yo estaba en el Ford Mustang de volante a la derecha, mostrándole las vistas alrededor de nuestro país.
Yakın tıraşım, karanlıktan sonra,
Mi casi caída al vacío fue un recordatorio de que, al caer el sol...
- Hayatını iki kat zorlaştırmak için gözlüğümü tırmandım.
- ¿ Lo está? - Y para dificultar más las cosas... Pisé mis anteojos
Tamam, motor kaynıyor ve tıkılıp kalmış durumdayım.
"Bien, el motor está hirviendo y estoy atascado"
Sağ. Yeniden yakıt aldım, bu yüzden şimdi 31 kilometre için iyiyim.
Bien, tanque recargado, puedo hacer otros 50 km
Sen çocuklarla ilgilen, ben de Seyyah Rick ile ısıtıcıyı, nasıl tamir edebilirizi, konuşayım.
Instala a los niños. Voy a hablar con Rick el Peregrino sobre... la calefacción.
Bundan sonraki bütün Şükran Günlerimi, tıpkı bu gecedeki gibi kutlayacağım. - Çeviri : OfGeN -
Quiero que todo Acción de Gracias del resto de mi vida sea como este.
Bense, geçmiş zamanda birkaç dolar kazanmak için, elimden geldiğince tıngırdatmaya çalışırdım.
Yo, conseguía arañar un par de dólares al día haciendo de músico.
Çok fena tırsmaya başladım.
Estoy empezando a acojonarme un poco.
Yeni bir kulüp tanıtımı için geç saatlere kadar çalıştım da.
Estuve trabajando hasta tarde promoviendo un club nuevo.
Ön kayıt yaptım bile.
Ya me he preinscrito.
Bir Şeker için Ağıt'a dönüyor olay. - Şeker mi şaka mı?
Es un Día de "Vines" y rosas.
Tanıtımcıyım.
Soy promotora.
Kanıt oluşturan bir şey bulamadım.
No pude encontrar pruebas.
Programınızda o kayıtı görünce, başka birine de bunun olduğuna inanamadım.
Cuando vi el vídeo en tu programa, No podía creer que esto le había pasado a alguien más. Vete al infierno.
Üç kere tıklatmadan kapıyı açmayışımın sebebi de budur.
Lo sé. Es por eso que nunca abro la puerta sin golpear tres veces.
- Kanıtın var mı? - Evet.
- ¿ Tienes pruebas?
New York'u, FBI ve S.W.A.T.'ı ararım.
Llamaré a los SWAT del FBI en Nueva York.
Carl'da muhtemelen I.T.P. olduğunu da unutmayalım.
Por no mencionar que Carl seguramente tiene PTI.
Taş safra kanalını mı tıkamıştı?
¿ Uno se quedó atascado en el conducto biliar?
Ay sadece bir uydudur. İnsan yapımı uyduların içinde besleyici roketleri için her zaman biraz yakıt olur.
La luna es un satélite, satélites artificiales siempre tienen un poco de combustible la izquierda en sus cohetes de refuerzo,
Tanıtımla ilgili bize yardım edebilir misin?
¿ Crees que puedas ayudarnos con la publicidad? Puedo llamar.
Oyuncak ayı şurubunu tercih ederim ama mikrodalgada ısıtılacaksa plastik şırıngaya da razıyım.
Prefiero el vasito en forma de osito de peluche, pero estoy más que dispuesto a aceptar la jeringuilla de plástico si está ligeramente calentada al microondas. Lo siento.
Kendimi hocama tanıtıyordum ama sanırım küçük bir karışıklık olmuş.
Entonces, me estaba presentando a mis profesores, y creo que ha habido un pequeño malentendido.
Aslına bakarsanız ben Dr. Quinn, ben tıp insanıyım.
De hecho, soy la Dra. Quinn, y soy médico.
Tanıtımı severdi.
¿ De acuerdo? Él adoraba la publicidad.
Kendi suçumun kanıtını koruyarak kaseti neden saklamalıyım?
¿ Por qué guardaría la cinta, conservando la evidencia de mi crimen?
Ordudayken gönüllü oldu. Afganistan ve Irak'a çoklu dağıtım için.
Cuando estuvo en el ejército, se ofreció para varios despliegues en Afganistán e Irak.
Tırmanabilmemiz lazım.
Deberíamos poder escalar hasta ella.
Burada gelmiş geçmiş tüm konuştuklarımı kayıt altına almadığını nereden bileceğim?
¿ Cómo sé que no tienes un archivo con cada conversación que yo he tenido ahí dentro?
Burada tıkılıp kaldığımıza inanamıyorum.
¿ Sabes? , no puedo creer que estemos apartados aquí.
Ve tip 1 interferonların salınımını harekete geçiriyor sonunda da T-hücrelerini aktive edıyor.
Y estimula la liberación de interferones de tipo 1, activando finalmente las células T.
Bunlar için bir kanıtın var mı?
¿ Tienes alguna... alguna prueba de todo esto?
- Hiçbir kanıtımız yok Raimes.
No tenemos pruebas, Raims.
Kanıtımız yok.
No tenemos ninguna prueba.