Nezaket traducir español
1,548 traducción paralela
Bu görev kaba kuvvet değil, nezaket gerektiriyor.
Esta misión no exige fuerza, sino sutileza.
Bir tür mesleki nezaket.
Es como una gentileza profesional.
Nezaket gereği.
Hay que ser cortés.
Profesyonel nezaket.
- Cortesía profesional.
Bu hayatta ne olursa olsun nezaket, cesaret ve özveri içinde her zaman olduğu gibi birbirinize bakacağınızı bilmek bizi gururlandırıyor.
Nos llena de orgullo saber que no importa lo que pase en esta vida ustedes tres se cuidarán mutuamente con dulzura, valentía y desinterés...
Bu nezaket niye?
¿ Por qué tan amable?
Fakat burada profesyonel nezaket geleneğimiz vardır.
Pero aquí tenemos una tradición de cortesía profesional.
Dekana seni seçmesini söyleyen o ve bunu bana nezaket olsun diye yaptı.
Él dije al rector que la reclutara sólo para hacerme cortesía.
- Nezaket gösterisi...
- Es una muestra de decencia...
Bütün canlılar için sevgi ve nezaket olacak.
Y va a haber tanto amor y cariño en el mundo para todos los seres vivos.
Nezaket nedir bilir misin?
¿ Alguna vez oíste hablar de cortesía?
Beyler, bu bir nezaket telefonudur.
Señores, ésta es una llamada de cortesía.
Nezaket nerde kaldı çocuklar?
¿ Y esos modales, chicos?
Bu insanlık ve bu nezaket... Ne?
La humanidad y la bondad... ¿ qué?
Allah, nezaket ve iyilikte herkesten daha üstündür.
Dios es el tipo más gentil, el tipo más amable...
Üzgünüm, Milton'daki nezaket kurallarını çok yavaş öğreniyorum.
Voy a ver si la Srta. Hale se encuentra bien. La envié a casa en un carruaje con el Dr. Donaldson.
Nezaket icabı giyiyorum. Yarın çöpe atacağım.
Me los pondré pero por cortesía los tiraré mañana.
Bu hayatta ne olursa olsun nezaket, cesaret ve özveri içinde her zaman olduğu gibi birbirinize bakacağınızı bilmek bizi gururlandırıyor.
Nos llena de orgullo saber que no importa lo que pase en esta vida, que los tres van a cuidarse entre si con cariño, valentía y consideración como siempre lo han hecho
Tüm bu nezaket neden peki?
¿ Por qué tanta cortesía?
Eğer bir ünüm varsa Albay Protheroe, böyle söylemeniz de büyük nezaket.
Mi reputación, Coronel, si es que la tengo - que amable en sugerirla - no está acá ni allá.
Çin hükümeti uzun zamandır oraya bir ziyarette bulunmak istiyordu ve şimdi Japon hükümetinden özel izini aldılar. Bakan yardımcısının bu seyahatiyle, nezaket ziyareti olarak bu gerçekleşiyor.
Con el permiso especial del gobierno, el viaje del Subsecretario a Japón se ha podido hacer realidad en forma de visita de cortesía.
Baban nezaket gösterip bana son bir kadeh şarap önerdi.
Tu padre fue tan amable de ofrecerme una última copa de vino.
Şimdi lütfen birisi nezaket gösterip de suratıma vuracak mı?
Bueno, ¿ alguno me hace el favor de golpearme en la cara?
Kızıma gösterdiğiniz nezaket için minnettarım.
Estoy muy agradecido por la amabilidad que le demostró a mi hija.
Her neyse, buraya sana nezaket dersi vermeye gelmedim.
Como sea, no vine a enseñarle modales.
Profesör Flemming bir nezaket örneği gösterip, bize bir saatini ayırdı. Masanın arkasında sıraya girerseniz kitabınızı imzalatabilirsiniz. Sonra da onları kasaya götürüp, satın alabilirsiniz.
Ahora, el Profesor Fleming ha sido tan amable de darnos 1 hora pónganse en fila junto a la mesa, para firmar su libro y luego pasen por caja para pagarlo.
- Nezaket gösteriyordum.
Soy educada.
Kimden söz ettiğini anladı. Nezaket gösterdi.
Sabe exactamente de quien hablas, y es tan gentil
- Arkadaşın, nezaket kurallarını öğrenmesi gerekiyor.
- Su amigo necesita una lección de modales.
Nezaket icabı söylenen yalanlar.
Mentiras que hablan de nuestra amabilidad.
Ve... ve, eğer bir çeşit nezaket ve itibar yaşadıysan hayatında, o zaman, muhtemelen, senin seyirci kitlen ben olurdum.
Y... si tú hubieras llevado una vida más o menos decente y respetable, entonces sería posible que yo te escuchara. Pero no ahora...
Stevie, Genç Nezaket ödülünü almaya hak kazandı!
Stevie ha sido elegido para recibir el premio a la cortesía adolescente.
Uluslararası Nezaket Birliği onu Kibar Adam ilan edecek.
La asociación internacional de la cortesía le otorgará un galante.
Bayanlar ve baylar, dostlar ve ailem, saygın nezaket meslektaşlarım, beni onurlandırdınız
Damas y caballeros, amigos y familiares, estimados colegas de la cortesía. Me honran.
Onur konuğumuzu sunmadan önce nezaket hakkında birkaç kelime söylemek istiyorum.
Antes de llamar a nuestro invitado de honor, me gustaría decir unas palabras sobre la cortesía.
Bayanlar ve baylar, dostlar ve ailem, saygın nezaket meslektaşlarım, beni onurlandırdınız.
Damas y caballeros, amigos y familiares, estimados colegas de la cortesía. Me honran.
Çünkü onlara biraz nezaket öğreteceğim.
Díganme y le cantaré las cuarenta.
Neden o ayı-lokmasını yuttuktan sonra konuşmuyoruz, Bayan Nezaket.
Te voy a decir algo, señorita Modales... ¿ Por qué no tragas de una vez ese bocado tamaño oso y después hablamos?
Nezaket gösterecek değilim.
No puedo andarme con sutilezas.
Ben korna çalmadan 30 saniye yeşil ışıkta beklemenin ortak bir nezaket kuralı olduğuna inanırım
Creo que es la cortesía común que esperar 30 segundos en un semáforo en verde antes de tocar la bocina.
Uzatacağım, ama ekmeği uzatmadan 30 saniye beklemenin ortak bir nezaket kuralı olduğunu düşünüyorum
Lo haré, pero creo que es la cortesía común que esperar 30 segundos antes de pasar por los rodillos.
Nezaket gibi bir şey var.
Hay algo llamado gracia...
Nezaket gereği, itirazlarına rağmen oldu demem gerekir.
Para ser cortés, puedo decir que fue en contra de sus objeciones.
Dumbledore nezaket kurallarını unutmanı istemez, değil mi?
A Dumbledore no lo gustaría que olvidaras tus modales.
Sanırım kötüyüz dediğimde nezaket gösteriyordum.
Creo que fui amable cuando dije que éramos... malos.
Etrafında uyuyan kadınları, aslına bakarsanız, tüm nezaket kurallarını hiçe sayarak ut yerindeki zevk dalgalarının onu kendinden geçirmesine izin verdi.
Sin ninguna consideración por las otras mujeres a su alrededor o decencia en general, las palpitantes explosiones de sus zonas bajas invadieron su mundo.
Bu bir nezaket ziyareti.
Ésta es una visita de cortesía.
Gitmeniz büyük nezaket.
Qué amable de su parte asistir.
- Sadece nezaket.
- Sólo estoy siendo cortés.
Mesleki nezaket icabı.
Cortesía profesional.
Hayır, nezaket icabı soruyorum.
- No, sólo estaba siendo amable.