Numune traducir español
737 traducción paralela
Sadece bir numune lütfen. "
Sólo una muestra, por favor ".
İyi akşamlar. Lafınızı böldüğüm için kusuruma bakmayın ama bu parlak numune, uzun mu yuvarlak mı kare mi yoksa dikdörtgen mi kıvırcık istediğinden pek emin durmuyordu. Ben de hepsinden getirdim.
Buenas noches, perdón por meterme en sus asuntos privados pero este magnífico ejemplar no sabía si querían una lechuga larga, cuadrada u oblonga, así que traigo variado.
10 pound karşılığında bir numune alındı.
Recibí un espécimen, £ 10.
Güzel bir numune, değil mi Toddy MacFarlane?
Un hermoso espécimen, ¿ verdad, Toddy MacFarlane?
Bize bir numune getirmesini istedim.
Le pedí que nos trajera un espécimen.
Yeni 45 dolarlık numune.
Un modelo de 45 pavos.
Bu sadece bir numune, hanımefendi.
Bueno, sólo era una muestra, señora.
- Gel numune.
- Venga, espécimen.
- Bil bakalım kimi, numune?
- ¿ A quién será, espécimen?
Tamam numune.
Venga, espécimen.
Bir altın damarı buldum, Brade'den bir numune aldım % 64 altın vardı.
Pero sólo tú dejaste plomo confederado. No soy el único que tiene balas como ésas. ¿ Por qué has huido al vernos?
Canyon City'e gidiyorsan numune üzerinde olmalı. Üzerimde.
Encontré una veta, le lleve una muestra a Brade.
Şu numune kızağı sanırım.
Supongo que eso es el cartucho portaobjetos.
Ara hizalama bölümü. Numune kızağı burası.
La sección de alineación intermedia.
Çok güzel bir numune.
Magnífico ejemplar.
Birkaç numune lazım. Birkaç numune getir.
Necesito muestras.
Numune toplamak için yanıp tutuştuğunu biliyorum, ama Nemo'dan iyilik yapmasını istemiyor.
Sé que ansiaba recoger muestras, pero no quiere pedirle favores a Nemo.
Bir kadınla bir erkek görüşüyor ve birbirlerinden hoşIanıyorsa, Broadway'deki iki taksi gibi küt diye çarpışmalılar, oturup da şişedeki iki numune gibi birbirilerini analiz etmemeliler.
Cuando un hombre y una mujer se miran y se gustan, deberían juntarse, unirse entre sí como un par de taxis en Broadway, no pasar el tiempo analizándose entre ellos como dos insectos en un tarro.
Dün gece yağmurda numune çantasıyla defalarca çıktı.
Anoche salió varias veces, bajo la lluvia, con su maletín de muestras.
Bir numune hazırlamalısın.
Debes ser un ejemplo.
Ama okyanusun dibinde olduğumuz süreceAtlanti ve numune almak için iyi bir fırsatımız olacaktır. Ondan sonra.
Pero cuando el proceso el fondo del océano termine, tendremos una buena oportunidad para obtener muestras de Atlanti.
Şimdi, hangi numune?
Ahora... ¿ De qué especie habla?
Düşmanım bir numune gibiydi.
Mi enemigo parecía inmortal.
Bu yapacağım son şey olsa da, bundan bir numune alıp Edinburgh'a götürmeliyim.
Me llevaré un espécimen a Edimburgo aunque sea lo último que haga.
Elimize bir numune geçene kadar, emin olamayız.
Pero no estaremos seguros hasta que atrapemos uno.
Şimdi de içeride göreceklerinize dair bir numune.
Ahora, para darles una pequeña demostración de lo que verán dentro...
Bak ne kadar ilginç bir numune.
Mira que muestra tan interesante.
Yanımda bir numune var.
Tengo una muestra aquí.
Hukuk firmam, Philadelphia'nın en önemli bankasını temsil ettiğinden... ona numune göndereceğimi düşünürdü.
Y como mi bufete representa a uno de los mayores bancos de Filadelfia, pensaba que podía enviarle muestras.
- Numune götürelim o zaman.
- Una muestra, entonces. - ¿ Una muestra?
- Numune mi? Ama nasıl böyle devasa bir yaratığı bu yayladan çıkarabilirsin ki?
¿ Cómo bajar a una criatura gigantesca de esta mesa?
Numune çantam yanımda değil de... Burada bir tane olacaktı.
A ver..., disculpe perdí mi muestrario, pero por aquí tengo algo que le va a interesar.
Bana bir numune verdiniz. Bir broşürünüz de var. İşte oldu.
Me ha dado una muestra y ahora me va a dar el prospecto.
O çok güzel bir numune.
- Es un espécimen precioso.
Ücretsiz numune olmaktan yoruldum.
- No quiero ser una muestra gratuita.
Aslında, ilk müşterilerimizden para almayız, buna da iş hayatında "numune" deriz.
Es que solemos regalarlo al primer cliente. Es lo que llamamos una promoción de ventas.
Onlar... numune.
Son... muestras.
Hepsi numune.
Son todo muestras.
Bundan iyi bir numune olur.
Ése será un buen espécimen.
Alfa 177 gezegeninde numune toplama görevi.
Misión de recolección de especímenes en planeta Alfa 177.
Sturgeon, Spock'a bir numune gönder.
Sturgeon, lleve una muestra al señor Spock.
Hayvanat bahçesine numune sağlamak için mi?
¿ Para mantener la demanda de ejemplares del zoo?
Bu sizi şiddetli ve tehlikeli yapıyor bu ise bizim numune ihtiyacımıza uymuyor.
Eso les convierte en una especie demasiado violenta y peligrosa.
Yalnızca numune.
- ¿ Y esto, qué es?
Evet. Numune getirdiniz mi peki şeyinizden ve şeyinizden?
¿ Ha traído una muestra de...
bilmiyorum. Kaplardan birinin içinde numune vardı.
Hay una muestra en una de las cajas de contención.
Bir numune ihlali oldu ve Charlene numune kasasında kilitli kaldı.
Charlene está atrapada en la bóveda de muestras.
- Sadece numune. - Numune istemiyoruz.
- Sólo una muestra.
Laboratuvar için biraz numune alabilir miyim?
¿ Me da unas pruebas para el laboratorio?
- Numune mi?
Ve a por ellas.
Numune çantam da içindeydi.
Y encima mi maletín iba dentro.