Oculus traducir español
58 traducción paralela
Oculus Reparo.
Oculus Reparo.
Bak hayatım, yuvarlak pencere.
Mira, cariño, el "oculus".
Kod adı "oculus".
Cuyo nombre en código es "oculus".
İkimiz de onu Oculus'u çalmak için gönderdiğini biliyoruz.
Ambos sabemos que la enviaste a robar el óculo.
Oculus ne?
¿ Qué óculo?
Oculus'u istiyorum.
- Quiero el óculo.
Pa kenbe ex oculus.
Pa kenbe ex oculus.
Oculus öğretisi yeniden düzenlendi.
El compromiso Oculus ha sido racionalizado.
Hiç kimseye Oculus çatlağı hakkında hiçbir şey söyleme.
No le digas nada a nadie sobre la brecha del Oculus.
Benim adım Steve, Oculus müşteri hizmetlerinden arıyorum.
Mi nombre es Steve, del Servicio al Cliente de Oculus.
Şu anda, aslında odanda bilgisayarın başında cihaz kafanda, travmaya girmiş bir şekilde oturuyorsun, dostum. - Siktir oradan.
Ahora mismo, usted está realmente en su habitación, frente a su ordenador, llevando el aparato Oculus, pero está en un trance comatoso, amigo mío.
Butters, Oculus müşteri hizmetleriyle konuştum, dediler ki sanal gerçeklik cihazını takıp bu dünyada mahsur kalan benmişim.
Butters, he hablado con Atención al Cliente de Oculus, y me han dicho que soy yo quien lleva el aparato y que he olvidado que estoy - en una realidad virtual.
Oculus müşteri hizmetlerine ulaşmaya çalışıyoruz.
Estamos intentando llamar a Atención al Cliente de Oculus.
Oculus müşteri hizmetleri, ben Steve.
Sí, amigo mío. Atención al Cliente de Oculus. Soy Steve.
İçinizde birinin sanal gerçeklik cihazını takıp sanal dünyaya gidip, arkadaşınızı bulup onu bağlantı noktasına geri dönmeye ikna etmesi gerekiyor. Bunu deneyebilir misin, dostum?
Parece que uno de ustedes tendrá que ponerse el aparato Oculus, entrar en el mundo virtual y convencer a su amigo de que vaya a un punto de entrada. ¿ Podría hacerlo usted, amigo mío?
- Oculus cihazını sen satın aldın, Kyle.
Tú compraste el aparato de - Oculus, Kyle.
Sizden Oculus sanal gerçeklik cihazı alıp almadığımı söyleyebilir misiniz?
¿ Puede decirme si yo he comprado un aparato Oculus ahí?
Başından beri burada, sırayla Oculus sanal gerçeklik cihazını deniyorduk.
Llevamos aquí desde el principio, poniéndonos por turnos el aparato de Oculus.
Butter, Oculus sanal gerçeklik cihazı müşteri hizmetlerini ne zaman aradın?
Butters, ¿ cuándo llamaste a atención al cliente de Oculus?
Birlikte, Oculus cihazıyla oynarken.
Cuando jugábamos con el aparato de Oculus.
- O oculus donanımı CTO'ya gönderilmiş.
El equipo Oculus es para el CTO.
Şefin olarak o oculus'u bana vermeni emrediyorum.
Como tu superior, te ordeno me des ese Oculus.
Liderlik. Oculus ya da iWhack gibi yeni aygıt platformlarında öncü arayüzlerde çığır açmak endüstri olark hayatta kalmamızı sağlayacak.
Interfaces pioneras de vanguardia a través de nuevas plataformas de dispositivos como Oculus y iWhack serán la clave de nuestra supervivencia como industria.
Çift Göz'ün çok güçlü olduğu yaygın bir yanlış kanının eseri.
Es un error común pensar que el Oculus tiene todo el poder.
Oculus Keşif odamız. Geçmişe, şimdiki zamana ve geleceğe en büyük penceremiz.
La cámara de visión del Óculo, nuestra más poderosa ventana hacia el pasado, el presente y el futuro.
Oculus sadece Yüksek Konseyin emrine amade en büyük sırrıyla birlikte.
La existencia del Óculo solo es conocida por el Alto Consejo. incluyendo su más grande secreto :
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor istediğimiz gibi şekillendirmemize de yarıyor.
el Óculo no solo nos otorga una ventana en el tiempo, sino también la habilidad de darle forma como nos convenga.
Dünyayı kurtarabilecek tek kişinin Savage olduğunu öğrendiğimiz andan beri Oculus'u seni manipüle etmek için kullanıyorduk. - Bu imkânsız.
Desde el momento en que nos dimos cuenta que solo Savage podría salvar al mundo, hemos usado el Óculo para manipularte.
Druce bana Oculus denen bir şey gösterdi.
Druce me mostró algo llamado el Óculo.
- Zaman Efendilerinde Oculus adlı bir şey var, onunla hem geleceğe bakabiliyorlar hem de geleceği şekillendirebiliyorlar.
- Los Amos del Tiempo tienen algo llamado el Óculo, que les permite no solo observar el futuro, sino manipularlo a su antojo.
Eğer bizi kontrol etmek için şu Oculus denen şeyi kullanıyorlarsa o zaman onu yok etmeliyiz.
Si el Óculo es lo que están utilizando para controlarnos, entonces tenemos que destruirlo.
Druce bana Oculus'un bizi Başlangıç Noktasında kontrol edemediğini söylemişti. Muhtemelen Başlangıç Noktasının zamanın dışında var olduğundandır.
Bueno, Druce me dijo que la habilidad del Óculo para controlar nuestras acciones no funciona en el Punto de Desaparición, probablemente porque el Punto de Desaparición en sí mismo existe fuera del tiempo.
Gideon, rotamızı Oculus Kaynağı'na çevir.
Gideon, establece curso hacia la fuente del Óculo.
Oculus hakkında bildiğimiz her şeyin üzerinden geçtim ve birkaç yuvarlak fizik hesaplamalarının da yardımıyla şansımız olduğuna karar verdim.
Ya... ya he revisado todo lo que sabemos sobre el Óculo, y con ayuda de algunos cálculos físicos "al reverso del sobre", he determinado que sí tenemos una oportunidad.
Captain, Başlangıç Noktasının yanındaki Oculus Kaynağı'na ulaştık.
Capitán, hemos llegado a la fuente del Óculo en el extremo del Punto de Desaparición.
Captain Hunter'ın tarifine göre Oculus devasa bir zaman bilgisayarı. Muhtemelen kaynağın altındaki zayıflaştırılmış süpernovanın gücüyle çalışıyordur.
Basándonos en la descripción del capitán Hunter, el Óculo es una enorme computadora temporal, seguramente impulsada por una supernova a escala reducida y contenida en el fondo de la fuente.
İyi iş çıkardın. Destek ekipleri gelmeden Oculus'a gidelim.
Tenemos que llegar al Óculo antes de que lleguen los refuerzos.
Oculus'u yok edebilmek için güvenlik sisteminin devam etmesini sağlamam gerek.
Tendré que mantener contacto con el seguro para destruir al Óculo.
Ray cebimde, Mick de burada kalmaya karar verdi. - Oculus'u yok edebilmemiz için birinin orada kalması gerekiyordu. - Neden?
Ray está en mi bolsillo y Mick decidió quedarse.
Oculus yok olduğu için gösterebileceğim bir şey yok.
No hay datos de la línea temporal debido a la destrucción del Óculo.
Gideon, Oculus'ın yok olduğunu doğruladı.
Gideon ha confirmado que el Óculo ha sido destruido.
Oculus yokken zaman kontrolümüz altında değil.
Sin el Óculo, el tiempo ya no está atado.
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor...
El Óculo no solo nos da una ventana dentro del tiempo,
- Bizi kontrol etmek için Oculus'u kullanıyorlarsa o halde onu yok etmemiz gerek.
- Si el Óculo es lo que están usando para controlarnos, entonces tenemos que destruirlo.
Oculus'u yok ettiğimiz için zaman çizgisi belli değil. Yani Savage'ın izini kaybettik.
La línea temporal no está clara debido a que destruimos el Óculo, lo que significa que Savage está perdido en la historia.
Oculus'u yok ettiğimiz için Zaman Efendileri artık bir tehlike oluşturmuyor.
Los Amos del Tiempo ya no serán una amenaza, debido que destruimos el Óculo.
Oculus'un mu var?
¿ Te dieron un Oculus?
Sanal gerçekçilik severler!
¡ Jugadores de Oculus Rift!
Oculus Frink... ya da Froculus sizlere tamamlanmış bir sana gerçeklik deneyimi sunar.
¡ Gloivick! El Oculus Frink... o Froculus... le proporciona una experiencia completa de realidad virtual.
Oculus'u yok edebilmemiz için birinin orada bulunması gerekiyor.
Alguien tiene que quedarse para destruir el Óculo.
Eski ortağınız, oculus patladığında ortaya çıkan zaman enerjisiyle ölmüştü.
Tu antiguo compañero fue asesinado cuando el Óculo explotó en una descarga de energía temporal.