English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ O ] / Oksijen

Oksijen traducir español

4,108 traducción paralela
Bir grup varil var. Oksijen, asetilen falan.
un grupo de cilindros... oxigeno, acetileno
10.000 metre oksijen fiili olarak bitmiş, sıcaklık - 34.
30.000 pies, virtualmente no hay oxígeno, temperatura por debajo de 34.
Oksijen eksikliği beynin hayal görmesine neden olabilir.
Bueno, la falta de oxígeno puede hacer que el cerebro alucine.
Ama daha fazla oksijen kullanmalı, ve tıkandığında bize söylemeli.
Pero debe usar más oxígeno y debe llamarnos en cuanto se congestiona.
Oksijen yakıyorsun ve biz bunu yapmak istemiyoruz...
Quemas el oxígeno, y no queremos que hagas eso.
- Oksijen yakıyorsun.
Quemas el oxígeno.
Oksijen yüzde 6'ya indi.
O2 a seis por ciento.
Oksijen yüzde 2'ye düştü.
O2 hasta un dos por ciento.
Oksijen yüzde 1'e düştü.
O2 bajo a uno por ciento.
Kırmızı çizgideyim, oksijen tankımın basıncı düşük.
- Estoy en línea roja. Mi presión del tanque de O2 es baja.
Tankında oksijen kalmadı ama hala takımının içinde var. - Anladım.
Tu tanque se quedó sin oxígeno, pero todavía lo tienes en tu traje.
Bunu parmağınıza takıp, nabız ve oksijen seviyesi değerlerinizi alacağız. - Düzgün nefes aldığınızdan emin olalım. - Tamam.
Le ponemos esto en el dedo, tomamos su pulso y nivel de oxígeno para ver su respiración.
EPO ya da sentetik EPO kaslara oksijen ileten alyuvarların üretimini teşvik ediyor.
El EPO o E-P-O sintético... estimula la producción de glóbulos rojos que oxigenan los músculos.
Sadece vücudunuzun, * Jonathan Vaughters Eski Takım Arkadaşı * akciğerlerinizden kaslarınıza daha fazla oksijen taşımasını sağlıyor.
Simplemente le permite a tu cuerpo llevar... Jonathan Vaughters Excompañero... más oxígeno de tus pulmones a los músculos.
Oksijen kaybediyoruz!
¡ Perdemos oxígeno!
Adamlarımızın giysilerine oksijen pompalanmalı.
Pero nuestros chicos necesitan oxígeno en sus trajes.
Oksijen sol yarımküre, kritik düzeyde.
Oxígeno principal del hemisferio izquierdo en niveles críticos.
Raleigh...... oksijen seviyen kritik durumda.
Raleigh, los niveles de oxígeno son críticos.
Unutma, eğer oksijen maskesi aşağı inerse... -... önce avukatına takacaksın. Unutma.
Recuerde, si salen las máscaras de oxígeno, póngasela primero al abogado.
O kadar yüksekte olmanın iyi yanı çok fazla oksijen olmaması.
La ventaja de la altura es que hay menos oxígeno.
Muhtemel beyin hasarı, oksijen yoksunluğu, nefes yetmezliği...
Posible daño cerebral por falta oxígeno, hipoxia...
Oksijen besleme boruları ne durumda?
¿ Que hay del tubo de alimentación de O2?
Irwin, enerji ve oksijen seviyeleri nedir?
Irwin, Necesito los niveles de energía y de O2.
İçindeki sıvı akciğerlerini koruacak, oksijen çıkarımını artıracak. Bu doğada daha kolay nefes almanı sağlayacak.
El fluido aumentará tu extracción de oxígeno y te permitirá respirar más cómodamente.
Oksijen çıkarım seviyen düşüyor.
Tu extracción de oxígeno está al mínimo.
Oksijen tanklarınıza tutunsanız iyi olur. Bayanlar baylar, çünkü şimdi karşınızda, Henry ve Harriet.
Es mejor que se aferren a sus tanques de oxígeno, damas y caballeros, porque a continuación, tenemos a Henry y Harriet.
Oksijen maskesi lazım.
Necesito una bolsa de reanimación.
Bir kişilik fazlalık bile oksijen yetersizliği sonucu ölüm demek.
Significa una sola persona más la muerte por falta de oxígeno.
10 yerine dokuz kişi olduğu için bir yıldan bir kaç hafta fazla dayanan oksijen yavaş yavaş biter.
Y luego, finalmente, fue el suministro de oxígeno, varias semanas ya comieron había servido un año porque sólo nueve en lugar de diez personas en los bienes de transporte aéreo y marítimo a su fin.
Bunu oksijen yetersizliği takip eder ve her şey biter.
Lo que siguió fue la falta de oxígeno. Y luego se acabó.
Fazla oksijen yok.
No hay mucho oxígeno.
Kıpırdamayın ve çok oksijen harcamayın.
Quédense quietos y traten de conservar el oxígeno.
Hidrojen, helyum, oksijen, demir. Neon, nitrojen, silikon, mağnezyum. Ve sülfür.
hidrógeno, helio, oxigeno, fierro... neón, nitrógeno, silicio, magnesio... y azufre.
Nitrojen, hidrojen oksijen, karbon.
Nitrógeno, hidrógeno... oxígeno, carbono.
Tamam, oksijen akışı başladı.
Oxígeno fluyendo.
- Oksijen değerleri düşüyor.
- Presión de oxígeno disminuyendo gradualmente.
Oksijen değeri tehlikeli seviyeye ulaştı.
Su nivel de oxígeno está en rojo.
Oksijen verilmeye başlandı.
Oxígeno fluyendo.
Oksijen sızdırıyoruz.
Hay una fuga de oxígeno.
Bunlar mürekkebin sıkıştırılması, oksijen kapasitesi ve çıkış basıncıyla ilgili şeyler.
Mucho de esto tiene que ver con compresión de tinta, capacidad de oxígeno, presiones de expulsión.
Hayır lütfen, lütfen Trevor. Başınızın üzerindeki oksijen maskelerini dolgun dudaklarınıza yerleştirin.
Coloque la máscara de oxígeno sobre su boca hablador.
Ama bazen, bilemiyorum, sanki sen helyum soluyorsun ben oksijen.
- Sí. - Pero a veces siento, no sé que tú respiras helio y yo oxígeno.
İçeride yalnızca 7 dakikalık oksijen var.
Hay solo siete minutos de oxígeno ahí.
Motor sekiz saat gidiyor ve arkasında oksijen tüpünüzü taşımak için özel aparatı var.
Tiene motor para ocho horas y una rejilla de acero integrada para el tanque de oxígeno.
Mürettebata oksijen temini kapalı. "Ecam" ı kapat.
"Oxygen crew supply" en "off".
Haklısın, belki ikinizi de vurarak biraz oksijen tasarrufu ederim?
Tiene razón, ¿ Tal vez pueda ahorra algo de oxígeno disparándoos?
Oksijen filtreleme de arıza şimdi seviye 4 ve yükseliyor.
Falla del filtro de oxigeno en el área 3. El nivel cuatro esta subiendo.
oksijen mevcuttur.
Reduciendo las funciones disponibles.
OKSİJEN YOK
NO HAY OXÍGENO.
- Hayatta kalanları aramayı başlatıyorum. - Oksijen yüzde 5'e düştü.
O2 hasta cinco por ciento.
Biraz daha oksijen ver, o bize canlı lâzım!
¡ Oxígeno, la necesitamos viva!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]