Oren traducir español
365 traducción paralela
Doğru yol için dua etmeye sonsuz iyiliği ve merhametine güvenmeye.
Oren para que los guíe... confiando siempre en Su eterna bondad y misericordia.
Oren, sen onun metresinden başka bir şey değilsin.
Oren, se dice que no eres más que una puta de Kiyokawa.
Evi aradığımız sırada bulduğum Oren'in kaleme aldığı günlük.
Éste es el diario de Oren, que encontramos en su casa durante el registro siguiente.
Oren'in günlüğü ilginizi çekmiyor mu?
¿ No estás interesado en el diario de Oren?
Bundan böyle ismin Oren olsun.
Te llamarás Oren a partir de hoy, ¿ entendido? Te llamarás Oren.
Bayan Oren, yeni bir çağa giriyoruz!
¡ Señorita Oren, nos adentramos en una nueva era! ¡ Se avecinan buenos tiempos!
Oren, kimseyi içeriye alma.
Oren, no dejes que entre nadie.
Paniğe kapılmıştım ve Sensei de öyle... - Oren!
Bueno, era la primera vez que lo vi, al igual que para el Maestro.
Kıyafetlerimi getir.
¡ Oren! Date prisa y tráeme ropa limpia.
Kan püskürdü, Oren.
Estoy acabado. Oren.
Oren, ilk defa bir adam öldürdüm.
Oren... He matado a un hombre por primera vez.
Oren, yanımdan hiç ayrılma.
Oren, nunca te separes de mí.
Yanımdan hiç ayrılma, tamam mı?
Oren, nunca te separes de mí.
Zavallı Oren bu uğurda öldü.
La señorita Oren murió por ello.
Oren sama'nın öldüğünü biliyor muydun?
¿ Sabías que Oren ha muerto?
Oren'e gelince... Bu şekilde ölmesine müsaade ettiğim için son derece üzgünüm.
Lo de Oren es verdaderamente triste, algo que siempre lamentaré.
- Ben Oren değilim, Okei'yim.
No soy Oren, soy Ochie.
Kutsal Mikail'den, Hazreti Yahya'dan, on iki havariden, bütün azizlerden, ve Peder sizden yalvarıyorum ki benim için Yüce Tanrı'mıza dua ediniz.
Bienaventurado Miguel, Bienaventurado Juan, Los Santos Apóstoles, a todos los Santos, y a ti, Padre para que oren al Señor nuestro Dios por mi
Bağışlanmak için dua et.
Oren por el perdón.
İstediğin kadar dua et, anne, ama ben gidiyorum.
Oren todo lo que quieras, mamá, pero me voy a ir.
Dua edin!
¡ Oren!
Sonra da evimizin tanrısına dua et.
Luego, deberás orar al dios de este hogar. Y quiero... que oren contigo todos los jóvenes que vengan aquí.
Nora'yı ve kızları gelecek ay kiliseye gönderip... Gilliam, Reese, Snider, Campanella, Robinson... Hodges, Furillo, Podres, Newcombe ve Labine adlı beylerin... yani Brooklyn Dodgers'ın sağlıklı ve güçlü kuvvetli olması için... dua etmelerini sağlarsan sana müteşekkir kalırım.
Le agradecería que enviara a Nora y a las chicas a la iglesia durante el próximo mes para que oren por la salud y fortaleza de los señores Gilliam, Reese, Snider Campanella, Robinson, Hodges, Furillo, Podres, Newcombe y Labine conocidos como los Dodgers de Brooklyn.
Oren Trask'ın kızı yarın evleniyor.
La hija de Oren Trask se casa mañana.
Oren ve Barbara Trask.
Oren y Barbara Trask.
Oren ile dans eden kadının adı ne?
La mujer que está bailando con Oren, ¿ cómo se llama?
Oren Trask'mı? "Ekmeği satmadan önce dilimlersek ne olur?" diyen adam mı?
¿ Oren Trask? El que dijo : "¿ Y si cortamos el pan antes de venderlo?".
Oren, bunu görmek zorunda kaldığınız için üzgünüm ama bunun bizimle ilgisi yok.
Oren, siento que haya tenido que presenciar esto, pero no significa nada.
Oren, ben bunu hallederim.
Oren, ya estamos al tanto.
Oren, peri masallarına ayıracak daha fazla vaktimiz yok gerçekten.
Oren, no tenemos más tiempo para fantasías.
Oren, affedersin ama bir şey ima ediyorsan.
Oren, discúlpeme, pero si está insinuando...
Oren, bu basit bir yanlış anlama ve ben...
Oren, esto es un simple malentendido, y...
Dua et uçuşun kışın olmasın.
Oren porque su vuelo no sea en invierno.
Buraya ait değil Oren.
Eso no pertenece aquí, Oren.
Oren, kibritleri ve gaz yağları var!
¡ Tienen gasolina!
- Örgü ören kim?
- ¿ Quién hace punto?
- Takan için mi ören için mi?
¿ Para quién la lleve o quién la teja?
Muhteşem bir ülkedir. Ay ışığında gezilecek ören yerleri.
Un país precioso, con ruinas para ver a la luz de la luna.
Oren!
¡ Oren! ¡ Oren!
Oren!
Oren...
Oren mi?
¿ Oren?
Oren...
Oren...
- Oren!
¡ Oren!
Ağını benim gibi zavallı bir kozanın etrafına ören bir örümcek gibi.
Es como una araña, que teje su telaraña alrededor de la mosca, que soy yo.
Ağ ören bir örümcek gibi, dolaşıp duruyor.
Envuelve a los hombres como una tela de araña.
Tüm kenti ağ gibi ören bir casusluk şebekesi kurdu.
Ha creado una red de espías que se ha esparcido...
Çık çık güzel oğlum, kaderini ören kişi... o esrarengiz kadındır.
- Y ahora subo?
Ama huni ağ ören örümcek sekiz saniyede öldürebilir, sadece size bakarak.
Pero nuestras arañas matan en ocho segundos, con sólo mirarte fijo.
Senin gençlerden saçını ören var mı?
¿ Uno de tus chicos tiene rastas?
Örgü ören yaşIı kadın.
La señora que hacía calceta.
Burada Baban yapar diger insanlarin yasamini yasa ve ören onlari da!
¡ Tu padre aquí presente, arregla la vida de otra gente y también la arruina!