Oreo traducir español
253 traducción paralela
Bu sabah birkaç paket Oreo'yu silip süpürdüm.
Me comí toda una fila de Oreos Dobles esta mañana.
Balıkçılık turnuvasına katılabileceğimi sanmıyorum.
Oreo que no debo participar en el torneo de pesca.
Beni daha fazla kızdırabileceğinizi sanmıyorum.
Oreo que ya no puede sacarme de quicio.
Mm, Sanırım öyle.
- Oreo que sí.
Tutun. Sanırım onları duyuyorum.
Oreo que los oigo.
- Hey, kremalı kara bisküvi gidiyor.
- ¡ Eh, la galleta Oreo se larga! Tranquilo.
Bir Oreo kurabiyesi gibi.
Como una galleta Oreo.
Bana kremalı kurabiye mi getirdin?
¿ Una galleta Oreo para mí?
Oreo mu yiyorsun?
¿ Son de chocolate?
Biliyor musun, oreo benim de dünyada en sevdiğim kurabiyedir.
Sabes, que las galletas que mas me gustan son las de chocolate
Oreo bisküvisi var mı?
¿ Tiene pedazos con "Oreo"?
Snout genellikle gece saatlerinde yemek alemleri düzenlerdi.
Trompa solía ir a las competencias de comilonas Tarde en la noche... Galletas Oreo, queso derretido,
Yukka çiçeği, barbekü ve Oreo kurabiyeleri. Twins'i Mariners'a. A's'ı Royals'a.
Los Indians, a los White Sox, los Twins, a los Mariners, los A's, a los Royals y los Angels, a los Rangers.
Bu ne? The Oreo cizgisi mi!
¿ Qué es esto?
The Oreo!
La línea Oreo!
Oreo line!
La línea Oreo.
Oreo kurabiyeleri.
Galletas oreo.
Erimiş yer fıstığının içine... kurabiyeleri döküyoruz,
echamos las galletas oreo sobre la manteca derretida,
Bu beyaz gibi yaşayan zenciye mesajımızdır.
Un mensaje a la galletita Oreo.
Bende sadece fındık var.
- Sí. Tengo el llenno de oreo.
Buckman yukarıda Oreo yiyor.
Buckman de comer una Oreo en la cocina.
Burada başka insanlar bira içip, pizza yiyip, çikolatalı gofret fiyatını tartışacak ve bir zamanlar burada olduğumuzdan haberleri bile olmayacak. 50 yıl sonra onlar da geberip gömülecek ve yeni nesiller bu kahrolası gezegende ne yaptıklarını merak ediyor olacaklar.
Y aquí habrá otra gente tirada, bebiendo cerveza, comiendo pizza, quejándose del precio de las Oreo y ni siquiera sabrán que estuvimos aquí alguna vez. Y dentro de otros 50, esos imbéciles serán huesos y polvo y todas las demás generaciones de imbéciles, intentando adivinar qué mierda hacen en este puto planeta, ¡ y estarán todos bien jodidos!
Oreo'nun o iki sert kurabiye arasında yumuşak bir kreması olduğunu biliyorsun, değil mi?
¿ Conoces cómo una Oreo tiene esa suave crema entre dos galletas duras?
Bir keresinde şekerleme makinesine saldırmıştı. Yanlış ürün verdiği için.
Una vez atacó una máquina expendedora, cuando salió un Twinkie en vez de un Oreo.
- Birlikte olmak daha önemli. Haydi Pembeli!
Oreo que lo más importante es que estemos juntos.
Sanırım onu dinlemelisin.
Oreo que deberías escucharla, Michael.
Sanırım kendince güçlü duyguları var...
Oreo que no estaría equivocada si dijera que, a su manera posee sentimientos tuertes- -
- Sanırım bu kadar.
Oreo que eso es todo.
Bir kutu Oreo bisküviyi elma suyuna batırmayı önerirdim ama belki o dönem bitmiştir. - Ford?
Sugeriría una caja de galletas remojadas en jugo de manzana pero quizá ya no toque.
İyi haber şu ki... ... eğer sabah bunu içersem, akşam kurabiye yiyebilirim.
La buena noticia es que si empiezo el día con esto, por la noche puedo comer galletas Oreo.
Joey ağzına 15 tane Oreo tıkıştırıyor.
Joey se metió 15 Oreos a la boca.
Sanırım beni anladı.
Oreo que me creyó.
Neyse, bence birisiyle görüşüyor.
Oreo que tiene un rollete.
Söylerim. Sanırım söylerim.
Oreo que sí.
Oreo bisküvi gibi.
Como si fuera una galletita Oreo.
fiyat hala biraz yüksek ama sırtını yere getirebiliriz.
Creo que el precio sigue un poco inflado... pero oreo que podemos llevarlo a su piso.
Sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum, bu çok gülünç.
Me gustaría dejar constancia de que lo oreo ridículo.
- Hayır, sanırım olmaz. Bu eğlenme kategorisine girebilir. Hala eğlence ambargosunun içinde değil miyiz?
- No, no lo oreo pero eso caería dentro de la categoría diversión ¿ y no estamos aún en medio del embargo de diversión?
Şey, tatlım şurada sos kalmış sanırım.
Cariño, oreo que tienes salsa de barbacoa justo...
Bu gece bana verdiğin ceketler arasında sanırım en iyisi bu.
De todas las chaquetas que me has dado esta noche, oreo... sí, esta es la mejor.
Çikolata ve sütüm olmadan uyuyamam.
Sólo es que no puedo dormir sin mi leche y mis galletitas Oreo.
Pit ekibine ne ödüyorsun oreo ve jelibon mu?
¿ Con qué les pagas a tus mecánicos? ¿ Con galletas y dulces?
İlk önce ona nasıl Oreo yeneceğini öğretiyordum.
Primero, intenté enseñarle cómo comer galletas.
Chris, Oreo yemenin yolu önce onu döndürmek sonra ikiye ayırmak ve yalamak.
Chris, para comer una galleta, debes torcerla, separarla y lamerla.
Dondurmalı pastaları var.
Tiene Oreo helado y pastel.
Biraz süt ve kurabiye ister misin?
¿ Quieres algo de leche y galletitas Oreo?
- Hayalet kurabiye sever mi?
¿ Al fantasma le gustan las Oreo?
Meadow, o karabaşla benim yüzümden ayrıldığını sanıyor.
Meadow cree que no sigue saliendo con la galleta Oreo gracias a mí.
- Oreo amblemi olan bir şapka takıyor. - Neden?
Es una gorra con el logo de Oreo.
Rezervasyonunuz var mıydı?
- Oreo que sí.
Hey, haydi.
La línea Oreo!