Otobüs traducir español
6,114 traducción paralela
Chandigarh otobüs durağı?
¿ En la estación de autobuses de Chandigarh?
Reckong Peo otobüs durağı.
El Bus Reckong Peo.
Reckong Peo otobüs durağı mı?
¿ Bus Reckong Peo?
Otobüs durağına kadar gelebilirsin.
Puedes acompañarme hasta el bus.
Gençsin... zannediyorsun ki aşk otobüs gibidir.
Uno es joven, piensa que el amor es como los buses.
Dostum, otobüs durağındayım.
Compañero, estoy en la parada del autobús.
Otostopla en yakın otobüs durağına gittim. Tanrı'ya şükür üzgün suratlı tatlı bir bilet satıcısı acıdı da bilet verdi.
Hice autostop hasta la estación de autobús más cercana y un dependiente lindo con ojos tristes se apiadó de mí y me dio un billete, gracias a Dios.
Bugün şehirde bir otobüs bombalandı.
Hoy estalló una bomba en un autobús de la ciudad.
Etmezsiniz. Otobüs fabrikası iflas ettiğinden beri buralara pek kimse gelmez.
Desde que la fábrica de autobuses se declaró en quiebra, nadie viene aquí.
Banliyöde yaşıyorsun. Burada metro, taksi, otobüs adını verdiğimiz şeylerimiz var.
Aquí tenemos cosas llamadas metros y taxis... y autobuses.
Ve tuvaletler otobüs terminalinden alınmış gibiler.
Y los baños parece que son los de una estación de autobús.
Aslında yarınki otobüs için biraz para biriktirmeye çalışıyordum.
Justo estaba repartiendo folletos para juntar dinero para el autobús de mañana.
Uzlaşmaya varıldı. Ertesi gün istediğim oldu ve otobüs durağına doğru yola çıktık.
Y así, con el objetivo alcanzado, al día siguiente, hicimos lo yo que quería y nos dirigimos a la estación de autobuses,
Otobüs durağı, Byron Koyu'na seyahat eden güzel insanlarla doluydu.
Que estaba llena de personas buena onda viajando a Byron Bay.
Sally Ann'de kullanabileceğin kupon ve otobüs kartı vereceğiz.
Te daremos un vale descuento para Sally Ann, y un billete de autobús.
Verdim bile... Polisler bütün havaalanları ve otobüs garlarında Brian'ın fotoğrafıyla dolaşıyor.
Ya lo hemos hecho y tenemos varias patrullas con la foto de Brian en todas las estaciones de autobús y en los aeropuertos.
Burada kalman gerektiğini biliyorum yakınlarda tren ya da otobüs durağı var mı?
Sé que debes quedarte, pero ¿ hay alguna estación de autobús... -... o de tren que...?
- Bob Dylan'ın otobüs bileti.
- Boleto de autobús de Bob Dylan.
Yani otobüs bileti enerjiyi Claire'den alıp bisküvi kavanozuna aktaracak.
Así que el boleto de autobús transferirá la energía de Claire al barril de galletas.
Bob Dylan'ın otobüs bileti mi?
¿ El billete de bus de Bob Dylan?
Pencereden sürekli dışarıyı izlerdim. Otobüs bekleyen liseli çocuklara bakardım.
Solía quedarme mirando desde mi ventana... observando a los chicos del instituto que esperaban el autobús.
27'nci güzergâhtaki eski otobüs durağı mı?
¿ La vieja parada del autobús 27?
O otobüs durağı meselesinde ben de seni hatırlıyorum.
También te recuerdo de... la parada del autobús.
Otobüs onu oraya götürecek.
¿ Por qué hiciste eso? ¿ Cómo puedo dejar que mi hermano se convierta en un palo de golf?
Ah o otobüs.
El autobús.
Otobüs şoförü deli gibi kullanıyordu. - Ama ceketimi şu şekilde kapatırsam...
Sí, el conductor del autobus estaba conduciendo como un loco, pero si mantengo la chaqueta cerrada así...
Ne kadar çabuk yaparsa otobüs o kadar çabuk işlevsel hâle gelir.
Entre más pronto lo haga, más pronto tendremos al avión operando.
Coulson otobüs için bu şeyin daha retro bir versiyonunu istiyor.
Coulson quiere una versión "retro" de esto para el avión.
Otobüs turlarınız sizi doğruca Templar kartelinin bölgesine götürüyor.
Un viaje en autobús te lleva a través del territorio del cartel templario...
Otobüs soruşturmanızı kapatıyorum.
Cerrare su investigación de los autobús.
Yolcuların yanında her otobüs 6 ton taşıyabilir.
Además de los pasajeros, cada autobús carga 6 toneladas.
Ülkedeki iki otobüs gerekli olanın hepsini kaçırabilir. Üstüne kokain, meth ve silahlar ya da ne geçirmek isterlerse onun için yer var.
Dos autobuses en este país podrían cargar lo que quieran... y aun así tener espacio para cocaína o metanfetamina o pistolas... o cualquier otra cosa que quieran traer.
- Beni otobüs işine sokan sendin biliyorsun.
Tú fuiste quien me metió en esto de los autobuses.
Otobüs teorisi.
Esa teoría del autobús.
Otobüs güzergahı.
La línea del bus.
- "Otobüs güzergahı" dediler mi?
- ¿ Dijeron línea de autobús?
- "Otobüs güzergahı" dediler.
- Dijeron línea de autobús.
Bir işin içinde olup olmadıkları belli olmayan Caza'ya bir gezi yapmak istediğini söylüyorsun. Sonra sana bir takım bulalım ki böylece yeniden otobüs işine girebilesin.
Me pides que vaya contra Caza, quién puede o no estar involucrado... y asignarte un equipo, así puedes derribar autobuses otra vez.
Üzerinde kimlik yoktu, aslında hiçbir şey yoktu sadece Nebraska'nın dışından aldığı bir otobüs bileti.
No tenía identificación, nada encima, en realidad, salvo un pasaje de bus desde Nebraska.
Yani ona kasabanın dışına otobüs bileti satmadın?
Lo siento. Entonces, ¿ no le vendiste un pasaje de bus fuera de la ciudad?
İkisi de O'Neill Otobüs İstasyonu'nda çalışıyormuş.
Ambos trabajaban en la estación de autobuses O'Neill.
Senden motorun arıza yaptığını duyurmanı ve diğer otobüs gelene kadar yolcuların beklemeleri gerektiğini söylemeni istiyoruz.
Escuche, necesitamos que pretenda que hay algún problema con el motor y anuncie que un segundo bus viene para seguir el viaje.
Başka bir otobüs çağırdım ve şu an yolda.
He llamado a otro bus para que sigan su viaje.
Yedek otobüs geldi millet.
Aquí viene el bus de respaldo amigos.
Bu yüzden otobüs sizi saat 9'da Sektöre geri götürecek.
El autobús te llevará de vuelta al Sector a las nueve en punto.
Yüz bin dolar nakit. Bir de Şikago'ya otobüs bileti.
$ 100.000 en efectivo... y un billete de autobús a Chicago.
Evet. Otobüs gezisi ile ilgili konuşmaya gelmişti.
Sí, él... vino a hablar conmigo del viaje en autobús.
- Otobüs şöförü.
- El conductor del autobús.
DC Limuzin ve Otobüs Kiralama.
Alquileres de limusinas y autobuses de DC.
Missouri Otobüs ve Limuzin Servisi.
Autobuses y limusinas de Missouri.
Otobüs numarası herhâlde.
La A41, supongo.