Ova traducir español
92 traducción paralela
Bak ne diyeceğim ; seni sabunla şöyle güzelce ova ova yıkasam cildin üç kat daha beyazlaşırdı.
''¡ Oye! Serías tres veces más blanca si te restregara bien. "
Tüm ova boyunca sürücülere, kazıcılara direk dikenlere ve tomruk kesenlere günde iki dolar ödenecektir. Ve Kızılderili bölgesine vardığımızda ücret üç dolar olacaktır.
En las llanuras, la paga de conductores, colocadores de postes y carpinteros es de dos dólares al día, y tres dólares en territorio indio.
Her sene, mayıs başında ova için ayrılırlar.
Cada año a principio de mayo, las cosechadoras parten a los arrozales
Jonas weather mevsimlik bi ova sakini 18 yasında.
Jonas Weatherby, el tejano, un habitante de la llanura.
Plank bizim diğer gercek sert ve acımasız ova sakini 22 lik ayağında pranga gibi lekeler.
Plank, el otro habitante de la llanura, que se encontró con la horca a los 22 años.
Vazgeçecek çok şeyim var, burası, ova...
Para mí representan mucho nuestro hogar, el valle...
Tepenin altındaki otlu, taşlı, likenli açık ova... bir mezarlıktan bile daha tenhaydı.
Había una llanura por debajo de las sierras. Hierba, piedras, líquenes... El valle era más espantoso que un cementerio.
Alnın bir ova.
Tu frente es una llanura.
Glen, "ova" demek, na "nın" demek, ve hurrich, hafızam yanıltmıyorsa, "porsuk ağacı" demek.
"Glen" es "valle", "na" es "del"... y "hurich", si no me equivoco, es "árbol de tejo".
Ova Yerlileri çok ilkel bir kabileydi...
Los indios de las praderas eran una tribu muy primitiva...
Hayır, başka bir şey.
Es ova cosa.
Bu ova çok sıcak olur.
Hace mucho calor en este lugar.
Yağmurun altında duruyoruz vıcık vıcık bir yol kenarındayız, yol, ufukta görünen ova üzerindeki iki sıra kaçınılmaz kavak ağacıyla birleşiyor.
Estamos en plena tormenta en una carretera repleta de lodo y rodeada de la inevitable doble fila de álamos.
Fakat doktor içinin ova değil de tohumlarımın tutunamayacağı kadar kayalık arazi olduğunu anlattı.
Pero el medico explico que sus interiores eran de piedra y mi semilla no podia prender.
Daha önce ormandan hiç çıkmamış bu Pigmeyi, bir dağın zirvesine getirmiş... tepeyi aşmışlar ve aniden... önlerinde engin bir ova belirmiş.
Bueno, lo que puedo decir es que las primeras evidencias que tenemos de un pensamiento mitológico se asocian a entierros.
Geçen sene, bir sonraki ova olan Legman Ovası'nda 6.000 Afgan öldürüldü.
El año pasado mataron en el Valle Legman, aquí cerca, a 6.000 afganos.
Dünyalı çocuk Bastian Balthazar Bux ve Atreyu Görkemli Ova'lardan gelen savaşçı
El terrestre Bastián Balthazar Bux... y Atreyu... el guerrero de las Praderas...
Dünyalı çocuk Bastian Balthazar Bux..... ve Atreyu, Görkemli Ova'lardan gelen savaşçı bu kalenin efendisini görmeyi talep ediyor!
¡ El terrestre Bastián Balthazar Bux... y Atreyu, el guerrero de las Praderas... exigen ver al señor de este castillo!
Sadece sen ve ben, dostum, bir de yalnız ova.
Sólo tú y yo. Y la solitaria pradera.
Gördüğünüz üzere, kimliği belirlenemeyen adamın 180 kiloluk ova gorili Mona tarafından annelik içgüdüsüyle uyandırıldığını görüyorsunuz.
Como veran en el gorila empezaron a aflorar sus instintos maternales Oh mi dios es Finch
Sonraki saat boyunca, savaşarak geri çekildik bizi ova boyunca takip ettiler.
Por la siguiente hora, peleamos contra los soldados mientras nos perseguian por el desierto.
Kurak mevsimin sıcağında Placeria sürüsü beslenmek için ova boyunca yayılmışlar.
En el calor de la temporada seca... el rebaño de placerias se extiende en el matorral para alimentarse.
Ova boyunca bulunan küçük nehirler de kuruyor.
En los matorrales, los ríos pequeños se están secando.
Ancak bu türün evrimi, ova bataklıklarında yaşamak üzere, kül çöllerinde değil.
Pero su tipo ha evolucionado para prosperar en los pantanos frondosos no en un desierto de cenizas.
Ama bundan daha önemlisi, en nefret ettiğimiz düşmanlarımızı gezegenleri Ova'dan uzaklaştırmayı başardık.
Más allá de eso, hemos logrado hacer salir a los líderes de nuestros enemigos de su planeta, Oa.
Ova'ya geri gittiler.
- Volvieron a Oa.
Yeryüzündeki hayvanat bahçelerinde bulunan gorillerin hemen hemen hepsi Kongo'dan yıllar önce getirilmiş ova gorilleridir, ve çiftleştirilerek, tutsakmış gibi beslenirler.
Casi todos los gorilas de los zoológicos del mundo son gorilas de planicie, traídos del Congo hace años, y que ahora nacen en cautiverio.
Kongo ormanlarının derinliklerinde, bir grup doğa bilimci ova gorillerinin gerçek doğasını araştırıyor.
Bien adentro de las selvas del Congo, un grupo de destacados naturalistas está descubriendo la verdadera naturaleza del gorila de planicie.
Fakat ova gorillerinin çok azı gerçek doğalarında canlı olarak görülmüştür.
Pero poquísimos gorilas de planicie han sido vistos vivos en su hogar natural.
Kongo ormanlarının binlerce ova goriline ev sahipliği yaptığı söylenir.
Se decía que las selvas del Congo albergaban a miles de gorilas de planicie.
Ve burada ova gorilleri de büyük gruplar halinde yaşamaktadır.
También hay gorilas de planicie, en gran cantidad.
Bu kadar fazla ova gorili göreceğimi hiç düşünmemiştim ve bana dağ gorillerinden biraz farklı gibi geldiler.
Nunca esperé ver tantos gorilas de planicie, y son completamente distintos de los de montaña.
Son üç yıldır, Mbeli körfezi ova gorillerinin aile yaşamını araştıran iki cesur adama, iyi bir kamp yeri olmuştur.
Los últimos 3 años Mbeli ha sido el campamento base para 2 intrépidos jóvenes que intentan descubrir la verdad sobre las familias de gorilas de planicie.
Bir başka şaşırtıcı olay da ova gorillerinin yiyeceklerini yıkamalarıdır.
Otra sorpresa es ver a estos gorilas lavando su comida.
Ova gorilleri tahmininizden daha zekidirler.
Los gorilas de planicie son más inteligentes que lo que suponíamos.
Bu ormanlar öyle uzak, öyle geniştir ki binlerce ova gorili için sığınak gibidirler.
Estas selvas son tan remotas y vastas, que refugian a varios miles de gorilas de planicie.
Richard ve Dave ova gorillerinin davranışlarında öncü oldular... ama edindikleri bilgilerde hala dev bir boşluk olduğunu kabul ediyorlar.
Richard y Dave son pioneros en comportamiento de gorilas de planicie, pero, admiten, aún hay una inmensa laguna de conocimiento.
Ormanın kalbinde ova gorillerine ulaşmak için imkansızı deniyorlardı.
Intentaban lo imposible : aproximarse a gorilas de planicie en el corazón de la selva.
Ve nihayet, ormandaki ova gorillerini filme alacak mesafedeyim.
También estoy a distancia de filmación de gorilas en la selva.
İlk defa... ova gorilleri bir insanın onlara yaklaşmasına izin vermişler.
Por primera vez, los gorilas de planicie aceptan un humano entre ellos.
Tam bir ova çocuğuydum.
Era de las llanuras hasta la médula.
Ova kızı dağ çocuğunu yakaladı.
La de las llanuras atrapó al muchacho de las montañas.
Belki de benim gibi bir ova çocuğu o yükseklikte yaşayamazdı.
Quizâs alguien de las llanuras como yo... no puede vivir a esa altitud.
Her taraf ova " diye mırıldandı geri zekalı hafiye Cockney Cole.
masculla el estúpido detective Kok Nikol...
... Uçsuz bucaksız bir ova.
(... una infinita pradera. )
Haklısınız, bu sanki düz bir ova gibi.
Tiene razon, parece una sabana
Tepe ova seviyesinden 185 metre yukarıda ve son ocak ova seviyesinin 325 metre aşağısında olacak.
La colina original tenía 185 metros sobre el nivel del mar... y la fosa final estará sobre 325 metros por debajo del nivel del mar.
Ve geçen senenin liginde elendi ama yine de 3 millik yokuşu aşabildi. Kafası bir ova kaktüsüne yapıştı. Alnında hala dikenler var.
Y al año siguiente un hueco lo lanzó al pavimento y quedó como un cactos petrificado, todavía tiene... un trozo de metal en la frente, por eso yo no hago ese tipo de trabajo...
Bu ova otları epey bir uyku getiriyor... Değil mi?
Esa mezcla casera de hierbas constituye un buen gas adormecedor ¿ no les parece?
Dimdik bir dağ diz çöküp göçer ve ova gibi yayılır kalır.
La montaña erguida acaba por arrodillarse y extenderse como una llanura.
Ayakkabılarını da değiştir. Ellerini iyice ova ova yıka.
¡ Lávate las manos, frotando!