Pena traducir español
28,470 traducción paralela
Hesap numaraları daha kıymetliydi.
Los números de cuenta valdrían más la pena.
Ve gerçekçi olalım, paranın karşılığını alamazsın.
No vale la - pena para ti.
Belki de cinayetten suçlu bulunmaktansa mirastan ödün vermenin daha iyi olacağını düşündü.
Tal vez pensó que valía la pena sacrificar su herencia para evitar una condena por asesinato.
Zamanını harcamaya değmez.
No vale la pena.
O, buna değmez.
No vale la pena.
Evet, öyle bir şey olmayacak.
Sí, eso no va a suceder. Esta cosa vale la pena
Ama o dosyalarda yasal olmayan ve kesinlikle öldürmeye değer hiç bir şey yoktu.
Pero no había nada allí que violó la ley y ciertamente nada ni remotamente la pena matar más.
Şey... O buna değer.
Bien... que vale la pena.
Risk almaya değer.
Merece la pena intentarlo.
Hava şeridine Rayna'yı luring değer Alex'in iken yapar. Açığa çıkıp.
Atraer a Rayna a la pista de aterrizaje hará que valga la pena para Alex salir a la luz.
- Bak işte bu yazık olmuş.
Oh, vaya, es una pena.
Buna değmez.
Ella no vale la pena.
Zamanına değecek... nakit.
Mire, haré que valga la pena, tengo efectivo.
Tüm madde ve materyaller burada tartışılacak olup gizlilik kuralları sebebiyle hukuk cezasına tabidir.
Todos los elementos y materiales discutidos aquí están sujetos, bajo pena de ley, a las normas de confidencialidad.
Denemeye değerdi.
Valió la pena intentarlo.
Buna değmez gibi gözüküyor.
No parece que merezca la pena.
Bakmaya değer.
Vale la pena echarle un vistazo.
Bir bakmaya değer.
Merece la pena averiguarlo.
Kredi notumuzu düşürmeye değdi.
Pero mereció la pena destrozar nuestro crédito.
Bobby ve Rufus'un burada olup bunları görememesi çok kötü.
Sabes, es una pena que Bobby y Rufus no estén aquí para ver esto.
Kalbimi çalmak ve gösteriyi çalmak.
A su pena de prisión : Robar mi corazón y robar el show.
Ailesine üzülüyorum. "
Siento pena por sus padres. "
Saklanmaya değer şeyleri sakla!
¡ Esconde lo que vale la pena esconder, bastardo!
Şimdiye kadar buna değdi.
Hasta ahora, vale la pena.
Onu mezara gönderecek kişi ben olurum diyordum ama şimdi onu böyle görünce acımadan yapamıyorum.
Siempre creí que yo lo mataría... pero ahora que lo veo así, siento pena por él.
Hades, dur.
- Hades, alto... No vale la pena.
Bu nedenle zaman harcamalarına değiyor.
Para ellos vale la pena usarlo.
Bush, santrifüj parçalarını masadan kaldırdığı zaman buna değer olduğuna inandı, ve dedi ki'devam et ve dene'
Y cuando pudo levantar el casco de un pedazo de centrífugo se convenció de que podía valer la pena y dijo : "Continúen e inténtenlo".
Keşke kutulara etiket koymayı akıl etseydim, şimdi ne nerede, hiç bilmiyorum.
Qué pena que no etiqueté las cajas, porque no sé dónde está nada.
Kötü olmuş. Berta!
Vaya, qué pena. ¡ Berta!
Ucus dokuz saat, ama kesinlikle deger.
El vuelo dura nueve horas, pero vale la pena.
Etrafta Buyukbabanin olmuyacak olmasi cok kotu.
Es una pena que no vaya a haber un abuelo por ahí.
Size bakıp gülmesi her şeye değiyor ama.
Cuando sonríe detrás en usted, usted sabrá es todo vale la pena.
Denemeye değer.
- Vale la pena intentarlo.
Bence... o buna değer.
Yo... creo que vale la pena.
Çünkü sen tanıştığım kadınlar arasında ekstra efor sarfetmeye değer nadir kadınlardansın.
Y porqué usted es la mujer rara que he encontrado por quien yo creo que un esfuerzo extra vale la pena.
Acınası güç gösterilerine değmez.
No vale la pena gastar la patética fuerza que te queda.
- Yapacak bir şey yok.
- Qué pena.
Eve gelmeni ben de çok istesem de biraz daha şans versen vaktine değer diye düşünüyorum.
Por mucho que quiera que vuelvas a casa... creo que podría merecer la pena si les dieras más tiempo.
- Açıklama yapmaya gerek görmedim.
No me pareció que mereciera la pena explicarlo.
- Bunu giymeniz kötü olmuş.
Qué pena que lleve ese vestido.
Senin gibi güzel bir şeyin bardan hiç ayrılamaması çok kötü.
Es una pena que una cosa tan bonita como tú
Vatana ihanetin cezası ölümdür.
- con muerte? - La pena por traición es muerte.
Bu kasabadaki tüm erkeklerin deli olması büyük kayıp.
Es una pena que todos los hombres de este pueblo estén locos.
Aynı evde kaldığınızı gördüğüme sevindim.
Es bonito ver que vais a vivir juntas. Es una pena que ella tenga tantas cosas.
- Bu riski almaya değer.
El riesgo vale la pena.
Richard, savaş korkunç, acımasız ve cehennem kadar korkutucudur. Fakat uğrunda savaşmaya değecek şeyler vardır.
Richard, la guerra es violenta, sin sentido y asusta tanto como el infierno, pero hay algunas cosas por las que vale la pena luchar en una guerra.
Savaşmaya değeceğimize emin değilim.
No estoy seguro de que estamos vale la pena luchar.
Bence bu uğrunda savaşılacak bir şey.
Vale la pena luchar contra eso.
Çok kötü bir olay.
Una puta pena.
Seni mutlu görmek her şeye değerdi.
Valió la pena para verte feliz.