English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ P ] / Pence

Pence traducir español

765 traducción paralela
Bana yarım kron verdiniz, işte üstü 6 pence.
"Me dio media corona, tome sus seis peniques."
- O pençe senin değil.
- Sólo son garras.
Pençe Nathan.
Nails Nathan.
- Paddy, Pençe bizimle çalışıyor mu?
- Paddy, ¿ Nails trabajará con nosotros?
Bana inanın Bay Leehman, Pençe ve çetesi bir işe başlarsa... o iş mutlaka biter.
Créame, Sr. Leehman, cuando Nails y su pandilla comienzan un trabajo... siempre lo terminan.
- Baylar, Pençe Nathan'la tanışın.
- Caballeros, conozcan a Nails Nathan.
Bay Leehman'la tanış Pençe.
Nails, él es el Sr. Leehman.
Pençe'nin yetişmiş becerikli çocukları var.
Nails tiene unos muchachos bien entrenados.
- Pençe Nathan.
- Nails Nathan.
Pençe bir iyilik yapmamızı istiyor.
Nails necesita que le hagamos un favor.
- Selam Pençe.
- Hola, Nails.
Kadınlara göz kulak ol Pençe.
Ocúpate de las mujeres, Nails.
Pençe sizi eve bırakır.
Nails las llevará hasta la casa.
Pençe öldü.
Nails está muerto.
"Pençe" nin Cenaze Töreni Trafiği Durdurdu ; 75.000 Dolarlık Buket
El Funeral de "Nails" Nathan Detiene el Tránsito ; $ 75.000 en Flores
- Pençe'yi öldüren at sende mi?
- ¿ Tienes el caballo que mató a Nails?
"Pençe" Nathan'ın Ölümü Paddy Ryan'ın Çetesini Zayıflatıyor
La Muerte de "Nails" Nathan Debilita a la Pandilla de Paddy Ryan
Pençe öldükten sonra çetesi dağıldı.
Desde que Nails murió, su pandilla se esparció.
Kaplanın pençe ve dişten başka bir şeyi yok.
Los tigres no poseen más que sus garras y colmillos.
Cape Town, madenler, hisseler, el pençe divan duran insanlar...
Ciudad del Cabo, minas, acciones y gente mendigando.
Leopar olduğunu kanıtlar nitelikte. Kırılmış pençe, biraz siyah tüy.
Es del leopardo, una uña rota y pelo negro.
Ağaçta da pençe izleri var.
Hay arañazos en el árbol.
Sende kafesten kalma eski bir pençe ve biraz tüy vardır değil mi?
Quizá encontraras una garra rota y pelo en su jaula.
Karşısında el pençe divan durup her dediğine itaat ettiğimizde çeteydik. Bizi toplama kampına götürecek kadar güçlü ve nitelikli bir adamdı.
Doblegados ante él, obedientes, prácticamente diciéndole heil porque era lo bastante bueno y fuerte para llevarnos a un campo de concentración.
KIZIL PENÇE
SHERLOCK HOLMES Y LA GARRA ESCARLATA
Raphael pençe gibi biçimsiz el çizerken, o kusursuz el çizerdi.
Pintaba una mano perfecta, mientras que Rafael dibujaba una garra deforme.
Artık hayatı boyunca ölü bir ele bağlı yaşayacak, Pençe gibi bir el.
Ahora tiene un brazo muerto para el resto de sus días, una mano como una garra.
Benim zanaatımda kimseye kötülük etmeden herkese pençe vurabilir insan.
Señor, ejerzo mi oficio con la conciencia tranquila... y, de hecho, remiendo suelas.
El pençe divan mı duracağım önünde kabarıp ateş püskürdüğün zaman?
¿ Debo agacharme ante tu mal humor?
Omuzlarında pençe izleri var.
Hay marcas de garras en sus hombros.
Topuklarım eskiyince annem dayansın diye demir pençe yaptırdı.
Mamá hizo ponerles chapas de metal para que duren más.
Ama bu pençe ancak ağaçta yaşayan bir hayvana ait olabilir. İmkânsız, bir ağaç maymunu gibi.
Sin embargo, esta garra sólo podría pertenecer a una criatura arbórea... como un imposible perezoso arbóreo.
Eğer kızgınsanız, size el pençe duran Hiristiyanlar verir.
Si estás enfadado, te ofrecerá, un cristiano que humillar.
Minik bir pençe beni kavradı.
Volví tarde anoche, perdone el desorden.
Pençe mi, toynak mı ne?
¿ Qué tipo de huella? ¿ Zarpas, pezuñas, qué?
Bunlar daha çok pençe izine benziyor. Chesterton.
Los que son más como marcas de garras, sí.
- Şu pençe izlerini hatırlıyor musun?
- Recuerda esas marcas de garras? - Sí.
Adeta birer pençe.
Eso sí que son garras.
Fakat iki tane alacaksan eğer gerek yok kullanmaya pençe
No hace falta que uses la mano Cuando cojas una fruta Del árbol
Tanrı erkeklerin it gibi kavga etmesini isteseydi onlara diş ve pençe verirdi.
Si Dios quisiera que peleásemos como perros, tendríamos zarpas.
Bir yaz meteliksizken, Sutro Eğlence Parkında bu dev pençe makinesi vardı.
cuando estaba en bancarrota un verano había una máquina con una garra gigante en el parque de atracciones Sutro.
Önlerinde el pençe divan durmakla iyi ettin.
Hiciste bien esperando, aceptando, agradeciéndolo.
Elbette beni dinlemedi... ve bana "Gögesiz Pençe" silahıyla saldırdı .. neredeyse ölüyordum!
No tan solo se negó a escuchar, sino que utilizó su despiadada "Garra-Afilada" y casi me mata.
Gölgesiz Pençe bu kadar güçlü mü?
¿ Tan poderosa es esa "Garra-Afilada"?
Bir çift eski püskü pençe olmalıydım sessiz denizlerin derinlerinden aceleyle koşuşurken...
Debí haber sido un par de garras prestas cabalgando por las crestas de un mar embravecido.
Aman Tanrım, hepiniz el pençe divan olmuşsunuz.
Sí, claro, con todos ustedes que van y vienen.
Mercury'nin göğsüne pençe atmış.
El gran hijo de puta patas están justo en el pecho de Mercurio.
Yapmacık tavırlarla gelip el pençe divan olmamızı bekliyorsunuz! Otel işletmeye çalışıyorum burada!
Esperan que me desviva por ustedes mientras intento llevar el hotel.
"Sakin denizlerin üzerinde hızla giden bir çift eski püskü... pençe olmalıydım"
"Debería haber sido un par de rotas tenazas... cortando a los largo del piso de los silenciosos mares"
Acele et! Daha pençe vurulacak ayakkabılarım var.
Aún tengo que reparar un par de botas.
Oradaki memurlar babanın karşısında el pençe divan durabilirler.. .. ama asla onu kale almazlar.
Quizá los funcionarios le adulen siempre, pero no le hacen caso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]