Poste traducir español
1,318 traducción paralela
Sonra faul yaptı.
Entonces golpeó el poste de foul.
Bir direğe çarpmışız.
Estamos empotrados contra un poste.
Berberin bayrağını alabilirsin.
Puedes quedarte el poste de barbero.
"Bir bahar akşamı telefon direğine yaslanmış, uzun uzun düşünüyordum... Gerçek, bir katilin kalbinde saklı."
En una noche de primavera apoyado en un poste de teléfono, reflexiono sobre la verdad que se oculta en el corazón de un asesino.
- Kale direğinin durumu nasıl?
- ¿ Qué tal el poste?
- Baban ağaç yerine, alüminyum direk dikmiyor muydu?
- Ya está bien. - Y en vez de un árbol su padre ponía un poste de aluminio.
Onun yerine direk var.
- Solo un poste.
Ben gidip direği çıkarayım.
Sacaré el poste del armario.
Direk mi?
¿ Es ése el poste?
- Direği gördün mü?
- ¿ Ha visto el poste?
Yerli bir adam, Homer Simpson, burada görülen dili elektrik direğine yapışmış olan adam bize bir video kaset gönderdi.
Homero Simpson, aquí con la lengua pegada a un poste nos dio esta cinta.
- Havuzun karşısına geç.
- échale agua al poste.
Göl kıyısına gitsene.
Échale agua al poste del teléfono.
Gölün karşısına git.
échale agua al poste.
Bir tane ister misin? Bana biraz hayat belirtisi göster o zaman.
No sirve de nada quedarse parada como un poste.
Nöbetçi kulesinden sonraki dördüncü direk.
Por el cuarto poste, desde la torre.
Seni modası geçmiş, sikik yaratık.
Vamos, jodida víctima de la moda de fumar en poste.
Orada iki transformatörlü bir elektrik direği var.
Hay un poste con dos transformadores inmensos.
- Hayır orası değil.
- ¡ No, el poste no!
Casey senin kafayı yediğini düşünüyorum.
Sabes, Casey, creo que te torturaron en el poste demasiadas veces.
Direğe vurdu.
Ha dado en el poste.
Erkekler eşekle bile yapar...
La mayoría de los hombres se tiraría un poste.
Arabayla direğe çarpmış.
Uno a uno, coche contra poste.
Aslında, baygınsın.
Te quedaste dormida mientras conducías chocaste contra un poste. Estás inconsciente.
Şimdi 6 metrelik kütüğe tırmanıp elektrikli testere ile ucundan bir parça kesecek.
Ves, tengo de subir ese poste de 20 pies y cortar una rebanada del extremo con su motosierra.
Tüm gördüğüm bir direk.
Sólo veo un poste.
Şimdi kazığı tutun ve bana doğru çevirin.
Ahora, agarren el poste y gírenlo hacia mí.
Hiçbir şey yapmadın, Craig. Ama seni yanına bile yanaştırmadığı gerçeğinin hatırı için.
¡ No hiciste nada, Craig... por respeto al hecho que ella no te dejó acercarte ni con un poste de 3 metros!
Birincisi, şu ayağı kırarım, kollarını dışarı kaydırırsın, ve eve gideriz.
La primera es, rompo ese poste, retiras tus brazos y nos vamos a casa.
L - sağa, 494, Z-mevki, birincide.
l-derecha, 494, Z-poste, en uno.
Orada bir direk var.
Ahí hay un poste.
Senin istediğin genç bir kıç sayesinde kendini genç hissetmek. Diğer erkeklere ne kadar güzel biriyle birlikte olduğunu gösterebilmek.
Sólo quieres una transfusión de coño joven especialmente una que puedas llevarte a casa para mostrar a tus amigos el hermoso poste donde te paraste a mear.
- Çadırı kurarken ayağım takılıp düşmüştüm.
Un viaje con la tienda y mi pierna como poste y lloviendo.
Kendi yaslanma direğimiz bile var.
Miren eso. Tenemos nuestro poste para apoyarnos.
Seni ne kadar aldattım ve yalan söyledim!
Déjame decirle a ese poste de luz que desde hoy no volveré a ella.
- Onu kirişe zincirleyin.
Encadénenla al poste.
- çarpayım diye ödünç almadım.
-... para estrellarlo contra un poste.
Hayır, aslında arabanın arkasını bir direğe vurdum.
No, choqué contra un poste dando marcha atrás.
Direk mi?
¿ Un poste?
Bir direğe mi çarptın?
¿ Chocaste contra un poste?
Yani, eğer arabanı direğe çarpıp bunu söylemeyecek bir kişi varsa o da benim, değil mi?
Si alguien se estrellara contra un poste y no te lo dijera enseguida, esa sería yo, ¿ verdad?
Sonra, sonra daha akıllı bir insan arabayı çarpmazdı.
Pero claro, alguien inteligente no se habría estrellado contra un poste.
Daha akıllı bir insan 1,200 dolarlık direği fark ederdi.
Alguien inteligente habría visto que era un poste de 1.200 dólares.
Bir elektrik direğinin dibinde baygın bulunmuş.
Estaba inconsciente junto a un poste eléctrico.
Direkteydim.
Estaba subido al poste.
Telefon direğine çarpmışlar. Cezalı sürücü.
Se estrelló contra un poste.
- Arabayı direğe çarpan da o.
- También lo estrelló contra un poste.
Pekâlâ, şimdi, bulanık nokta kalmasın diye söylüyorum : kavga, iplitop direğinin orada saat 3.30'da gerçekleşecek.
Bueno, para que quede claro, la pelea tendrá lugar junto al poste de la pelota a las 15 : 30.
Ellerini direğin etrafına sar.
Date la vuelta. Manos detrás del poste.
Ne aksesuarı?
¿ Con qué? ¿ Un poste de luz y un defensor público?
Milepost 134.
Poste milla 134.