Presente traducir español
11,058 traducción paralela
Öldüğünde yanında mıydınız?
¿ Estaba presente cuando murió?
Babam olması gerektiği gibi yanımda değildi.
Mi padre nunca estuvo presente como debería haber hecho.
Kayıp şahıs hakkındaki bilgileri sözlü olarak aldım ve şöyleydi : Müşteki " Robert Durst, 2-0 no'lu merkezin dedektiflik biriminde verdiği ifadede... 9 yıldır evli olduğu, halen Albert Einstein Tıp Fakültesi'nde
Cuando empecé el resumen del caso de desaparición, dice : " El denunciante, Robert Durst, presente en la comisaría 2-0, declara que su mujer desde hace 9 años, que actualmente estudia cuarto año de medicina en el Centro Médico Albert Einstein,
Mary ile çalışarak, buradaki Meclis Üyesi ile.
trabajando con Mary, la consejera aquí presente.
O ruhu aracılığıyla şu an bizimle birlikte.
En Galilea, y está presente con nosotros en espíritu.
- Kriz anında orada mıydınız?
¿ Estuvo presente durante el ataque?
Sizi Gary Stevens'le tanıştırayım.
Permíteme que te presente a Gary Stevens.
Sizinle ilgilenmem gerektiği kadar ilgilenemedim.
No estaba tan presente para vosotras como debería haber estado.
Bugünde geçen bir film istiyorum.
Quiero películas sobre el presente.
Karşı koyan gözbebeği varlığını 16 gündür sürdürüyor.
El "alumno desafiante" está presente desde hace 16 días.
Bugün için yaşıyorum.
Yo sólo viviré el presente.
Geçmişini bilmeden, şu anda kusursuz bir hayat yaşıyorsun.
Oh Ri Jin, aunque no recuerdes lo que sucedió en el pasado... vives muy bien en el presente.
Geçmiş geçmişte kaldı. Şimdi ne yapmamızı söylüyorsunuz?
El pasado es pasado, ¿ así que, qué dices que debemos hacer en el presente?
Geçmişini bilmeden, şu anda kusursuz bir hayat yaşıyorsun zaten.
Oh Ri Jin, aun sin saber tu pasado, vives bien tu presente.
Neden bok gibi bir şimdiki zamanda kaldığımızı kabul etmiyoruz?
¿ Por qué no puedes aceptar que estamos atascadas... en un presente de mierda?
Evet, yönetici sıfatıyla geçmişte ve günümüzdeki neredeyse tüm operasyonlarda bulundum.
Sí, como comandante, eres puesto al tanto de cada operación, pasada y presente. Ya veo.
Benim senatodaki koltuğumu alabilirsin. Başkan Yardımcılığı yarışı konusunda endişeliyim.
Para que pueda tener mi lugar en el senado y no tener que preocuparse de un vicepresidente competitivo cuando se presente a presidenta.
Mellie Grant'in senato adaylık yarışı için herhangi bir yasal sorun olmadığını söylüyorum.
Estoy diciendo que no hay problema legal en que Mellie Grant se presente al Senado.
Geçmişi bugününü etkilemeye devam ediyor. Bana geleceğini de etkilemeyeceğine inanmam için bir neden vermiyor.
El pasado continúa definiendo su presente, y no ha dado motivos para creer que no vaya a definir también su futuro.
- Phil'e kapımı yaptığı için bir teşekkür hediyesi götürüyorum.
Le llevaré un presente a Phil en agradecimiento por la puerta.
Bir baba olacaksın, ve bu bebeğin hayatında olmak istiyorsan hemen değişmen lazım.
Vas a ser padre así que, si quieres estar presente en la vida del bebé vas a tener que cambiar.
Ama sen tüm kötü kısımlardan kaçmayı başardın.
Y tú te las arreglaste para no estar presente.
Bırakalım dava açsın.
Déjalo que presente una queja.
Bir savunma avukatı kendi talep ettiği kefalet duruşmasına gelmiyorsa vaktimizi boşa harcıyor demektir.
Si el abogado de la defensa no está presente en la vista para la fianza que solicitó, entonces nos está haciendo perder el tiempo.
Senin zamanın yok, sadece şu an var.
No tienes tiempo. Tienes el presente.
Ölmeden önce yerel bir yüksekokulda birinci dönemindeymiş ve kadın kurban Clara Miller eski lise öğretmeniymiş.
En el presente, estaba en el primer semestre en la universidad local. y Clara Miller, la mujer, era su profesora de instituto.
Ama Bayan Miller sıkı bir hayrandı.
Pero la Srta. Miller aquí presente, es una gran fan.
Evet, o buradaki Sherlock'a yemez.
Sí, eso no va a pegar con Sherlock aquí presente.
Bunu Bölge Başsavcılığı'na götürmemi mi istiyorsunuz?
¿ Queréis que se lo presente al Fiscal?
"Şimdiyi unut, sana hediye almadım."
Olvídate del presente, no te traje ninguno ".
"Şimdiyi unut, sana hediye almadım."
"Olvídate del presente, no te traje ninguno".
"Şimdiyi unut, sana hediye almadım."
Olvídate del presente,
Bir dakika, hediye vermek miydi, yoksa armağan vermek miydi?
Espera un segundo. ¿ Debo presentar un regalo? ¿ O regalar un presente?
Ödeşme zamanı geldiğinde hesabı kapatanlardan biri olmak istedi.
Cuando llegue el momento de la venganza quiere estar presente.
Bu salondaki birinden kokain aldınız mı?
¿ Ha recibido alguna vez cocaína... de alguien presente en este tribunal?
- Bugünün Noel'in hayaletiyim.
- Soy el Espíritu de la Navidad Presente.
Sence Yao-guai Bunker Hill'de miydi?
¿ Crees que un yao-guai estaba presente en Bunker Hill?
Oradaydım bizzat.
Estuve presente.
Sadece 15 dakikalığına uğrayıp arz-ı endam edeceğiz.
A sólo 15 minutos de estar presente.
Geri saçılma X-ışınlı bilgi teknolojimiz kızılötesi titreşim alıcımız var. Buradaki bebeğin adı da balon balığı.
Tenemos infotecnología retrodispersora de rayos X, un receptor de vibraciones infrarrojo, y este bebé aquí presente se le denomina un pez globo.
Laurie, daha önce hiç kitap kabul etmedik Aslında kabul etmiyoruz bu materyalleri, fakat Kerry kitapların kraliçesi bana dedi ki Biraz önce "sıradakini" okudum,
Bien, Laurie, debería decirte que casi nunca aceptamos material no solicitado pero Kerry aquí presente es la reina del montón sin fin de manuscritos y vino a mí y me dijo,
Bu aklın bir olaydan etkilenip şimdiki zamanda hatıra olarak algılaması.
Eso es la mente tomando un evento que está experimentando en el presente y confundiéndolo con un recuerdo.
Bu durum açık ve mevcut tehlike ABD'nin güvenliğine.
Esta situación es un peligro claro y presente a la seguridad de los Estados Unidos.
Stefan, Caroline görevine başladı. Annemin durumunu da artık herkes biliyor.
Stefan está en el asunto de Caroline, y yo sólo presenté mamá a Uber.
Sadece... Sınava girmedim.
Es solo que... no lo presenté.
- Evet Abby.
- Entonces, que Mellie Grant se presente a senadora es legal por misoginia. - Sí, Abby.
İstifamı verip vardiyamı tamamladım. - Niye istifa ettin?
Presenté mi dimisión y luego terminé mi turno.
Birkaç ay önce, bazı Rus arkadaşlarımı Amerikalı arkadaşlarımla tanıştırdım.
Hace unos meses atrás... presenté algunos amigos rusos a algunos amigos americanos.
- Doğum günü hediyen olacaktı ama daha bitmedi.
Que iba a ser su cumpleaños presente, pero yo no estaba hecho todavía.
İki babası sunuyor.
TIEMPO PRESENTE
Talebimi iletmiştim, durum hakkında bilgi isterim.
Presenté la solicitud. Le daré seguimiento.