Puedes traducir español
270,649 traducción paralela
Ne anlama geldiğini söyler misin?
¿ Puedes decirme qué significa?
Şu siktiğimin olayına inanabiliyor musun?
Ella... ¿ Puedes creerlo, viejo?
- Olmaz diyebilirsin, Muhtemelen de demelisin.
- No puedes decir que no. Tal vez deberías.
Ragnar ölemez.
Ragnar no puedes estar muerto.
Reddedemezsin.
No puedes negarte.
- Buna sen karar veremezsin.
- Tú no puedes decidirlo.
Neyi kastettiğimizi görebiliyor musun, Egil?
¿ Puedes ver a lo que nos referimos.
Nasıl Ivar'la gidebiliyorsun? Anneni öldürmek istiyor.
¿ Cómo puedes ir con Ivar, cuando quiere matar a tu madre?
Acaba bana yardım edebilir misin, Floki?
Me pregunto si puedes ayudarme, Floki.
Senin... bir kaderin var Alfred, bundan kaçamazsın.
Y, tú... tú tienes un destino, Alfred, del que no puedes escapar.
Orduya sen liderlik edemezsin Ivar.
No puedes liderar el ejército, Ivar.
Sen istersen üstüne önlük giyip yerleşebilirsin.
Puedes ponerte un delantal y asentarte si quieres.
Ağır mı geldi?
¿ No puedes soportarlo?
Bir yolunu bulana kadar bizimle kalabilrisin.
Puedes quedarte con nosotros hasta resolverlo.
Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?
¿ Cómo puedes estar tan calmado?
Ama gördüğün gibi galip olan her zaman benim.
Pero como puedes ver, siempre salgo victorioso.
Bir arızaya girdiğimiz anda buradan kaçamazsın.
No puedes correr hacia aquí en cuanto hay problemas.
Sakin ol ; o palavrayı fiyatı yükseltmek için söyledim.
Ya puedes recomponerte. Solo he dicho esa chorrada para inflar el precio.
İnsanların, olmanı istedikleri gibi davranırsan dilediğin kadar arkadaşın oluyormuş.
Si finges ser quien la gente quiere que seas, puedes tener tantos amigos como quieras.
- Yapma canım, altından kalkarsın sen.
Vamos, cariño, tú puedes. Vale.
Detaya inmesek de olur.
¿ Puedes no...? Vale.
Bu kadar mı sert çekebiliyorsun?
¿ De verdad eso es lo más fuerte que puedes tirar?
Bu arada Cam emarda bir sorun çıkmazsa bu da sana kapak olsun. Çünkü bu mekanikten anlamayan baba, bu ayak ovma makinesini kendi başına yaptı.
Y, Cam, si el escáner dice que estás bien, puedes joderte, porque este papi desafiado mecánicamente ha hecho esta máquina acaricia-pies él solito.
- Yemekleri çıkarmama yardım eder misin?
Oye, ¿ puedes ayudarme a sacar una parte de la comida? Sí.
Paskalya'dan sonra marshmallow bulamamaktan yakınan da kendisi.
Y es el mismo tipo que se queja que no puedes encontrar malvaviscos luego de Pascua.
Annemin bizi acayip görmesine inanabiliyor musunuz?
¿ Puedes creer que mi madre piense que ambos somos raros?
Kontrol edebiliyor musun yani?
¿ Así que puedes controlarlo?
Ciddi olamazsın.
No puedes estar hablando en serio.
Aynı soruyu yüz kere de sorsan... her seferinde aynı yanıtı alacaksın...
Puedes hacer la misma pregunta 100 veces y obtendrás la misma respuesta.
Storybrooke'da yeni bir yuva kurabilirsin demek istemiştim.
Quiero decir que puedes hacer una en Storybrooke.
Ama bundan kaçamazsın.
Pero no puedes solo huir de esto.
Henry, daha sonra bunu kulübeye bırakır mısın?
Henry, ¿ puedes llevar esto al cobertizo más tarde?
Belki inanmayacaksın ama ilkini içiyor.
Si puedes creerlo, esa es la primera.
Eric buradaysa, bayrağını görebilirsin.
Si Eric está aquí puedes ver su bandera.
Sen bunu yapabilirsin.
Puedes hacer esto.
Bana daha fazla ne yapabilirsin ki?
¿ Qué más me puedes hacer?
Gerçekten... nasıl oluyor da... onun neredeyse parmak uçlarınızda... olduğunu görmüyorsunuz?
En serio... ¿ Cómo no puedes ver que está prácticamente en la punta de tus dedos?
Beni duyabiliyor musun bilmiyorum ama... evimize dönmeye çalışıyorum... ve başarana kadar durmayacağım.
No sé si puedes escucharme pero estoy tratando de volver a casa contigo y no me detendré hasta que lo haga.
Kendine bile bakamazken kardeşin için bir şeyler hiç yapamazsın.
Dudo que pudieras hacer mucho por tu hermana si ni siquiera puedes cuidar de ti.
Koç Jones konusunu hâlâ konuşabiliriz biliyorsun değil mi?
Sabes que puedes hablar conmigo sobre el entrenador Jones, ¿ verdad?
Anlamadım?
¿ Puedes repetirlo?
Onunla yaşayabilir misin?
¿ Puedes vivir con eso?
Çıkabilirsin.
Puedes salir tú solo.
Sakin ol, eminim ki onlar seni sevene kadar iyi bir insanmış gibi davranabilirsin.
Tranquila, seguro que puedes fingir ser una buena persona el tiempo suficiente para caerles bien.
Bizi X-Men olarak çizebilirmisin?
Hey, ¿ puedes hacernos X-Men?
Dokunmak zorunda değilsin Joe, Farkettiğini söylemen yeterli.
No tienes que tocarlo, Joe, puedes decir que lo viste y ya.
Şey, Atı kutunun içine sığdıramayacağına göre ben olsam hepsini kullanırdım.
Bueno, no puedes meter un caballo en esta caja así que yo usaría todo lo que hay.
Hem milyonersin, hem dünyadaki havalı meslek sende, hem de istediğini yapabilir durumdasın.
Eres un millonario tienes el mejor trabajo del mundo puedes hacer lo que quieras.
Ama Seattle'dan dolaşan zombilerin duygularından daha önemli olduğunu göremiyor musun?
¿ Pero puedes ver que informar de que hay zombis viviendo en Seattle parecía más importante que tus sentimientos?
Peki. O zaman AP-5 ile burada kalıp onun stokları saymasına yardım edersin.
Entonces puedes quedarte y ayudar a AP-5 con su inventario.
Onu tanımlayabilir misin?
¿ Puedes identificarlo?