Réis traducir español
1,192 traducción paralela
Silahını kendin seç Reis.
Elija su arma, Alcalde.
Bir şey düşürdün Reis.
Se le ha caído algo, Alcalde.
Peki Reis. Baba, bu yaptığına inanamıyorum.
Papá, no puedo creerlo.
Reis serseri filan değil.
El alcalde no es un pringado.
Reis bunları içmez.
El Alcalde no bebe esta mierda ´ light ´.
Reis kimseye kokmaz bulaşmaz, senden başkası ona bulaşmaz.
El Alcalde no se mete con nadie, y nadie se mete con el Alcalde. Excepto tú.
Reis sadece kendi işine bakar.
El Alcalde sólo se mete en sus asuntos.
Reis, gitmem gerek. İşim var.
- Alcalde, estoy trabajando.
Reis konuşuyor karşında.
- Está hablando el Alcalde.
Hanım Anne, neden Reis'e bu kadar kötü davranıyorsun?
Mother Sister, ¿ por que trata tan mal al Alcalde?
Reis filan anlamam.
A mí no me engaña.
Reis hiçbir şey bilmiyor, tamam mı?
El Alcalde no sabe nada, ¿ de acuerdo?
Dinle, Reis için köşedeki bakkala gideceksin, kaç para istersin?
¿ Cuánto quieres por hacer un recado al Alcalde?
Şu Reis kadar olamadım.
Yo no hago como tú.
Reis, liderliğine ihtiyacımız var.
- Alcalde, te necesitamos.
Reis beni yere yıktı.
- El Alcalde me tiró.
Reis Bey.
¡ Sr. Alcalde!
Reis artık ihtiyarlıyor.
El Alcalde se está haciendo viejo.
Belki de bizim Reis'le buluşup, ona bir bira ısmarlamalı.
¡ Quizá conozca a nuestro Alcalde!
Temel Reis'ti.
Era Popeye.
Ben Temel Reis'im
Popeye el Marino soy
Arkanı dön reis.
Dése vuelta, jefe.
Dolly Parton'dan Temel Reis'e herşeyleri var.
Ahí están desde Dolly Parton hasta el Papa.
Ve de burada reis olmana!
¡ Ni el maestro!
Aynı Temel Reis'in dediği gibi :
Como dice Popeye :
Reis olarak, buralardaki partileri anlamsız ve aşırı bulduğumdan, ve partideki üst seviyede bulunan şiddet eğiliminden ötürü suçlu bulunduğunuza ve bütünüyle berbat bir idam yerine gönderileceğinize ve orda ölmenize karar verildi.
Encuentro a todas las partes culpables de los crimenes que se les acusa, y elijo imponerles la pena maxima por tales crimenes, y por lo tanto considero que seran llevados a un terrible lugar de ejecucion en donde sufriran la muerte.
Reis.
El líder.
O'Connell, Temel Reis'in ölümsüz sözlerindeki gibi, "Ben neysem oyum, ve tek olabildiğim bu."
O'Connell, en palabras de Popeye : "Soy lo que soy y es todo lo que soy".
Daha sonra, Temel Reis.
Después, Popeye.
Ve sen kim olacaksın? Temel Reis, Denizci?
¿ Quién se supone que eres tú, Popeye el Marino?
İşte Temel Reis geliyor.
Aquí viene Popeye.
Reis buraya geleceğinizi bildiğini söyledi.
El jefe dice que sabía que vendría.
Reis sizden gerçekten hoşlandı.
Parece que le ha caído bien.
Reis kutsal kulübenin şu tarafta olduğunu söylüyor.
El jefe dice que la cabaña sagrada está por ahí.
Evet reis.
Sí, sí, jefe.
Reis dedi ki... Vaçutu sınavlarını geçersen... ölmeyecekmişsin.
El jefe dice... que si pasas todas las pruebas wachutu... no morirás.
Ayağa kalk, reis.
Levántate, listo.
Kilisede vaaz veren adamın anlattıklarından hiç bir şey mi öğrenmedin? Reis...
¿ No has aprendido nada de ese hombre que da esos sermones en la iglesia?
- Seni yakaladım Temel Reis.
- Te tengo ahora, Popeye.
- Kırkayak Reis, derlerdi bana. - Oh! - Yedi.
"Comodoro Ciempiés" solían llamarme.
Reis.
Comodoro.
- Tam isabet, Reis.
Buen tiro, Comodoro.
Ayazın tam ortası.
Está justo en medio de.... Reis se enfada mucho.
- Reis posta koyuyor.
- ¿ Qué tipo de enfado?
- Ne postası? - Reis posta koymuyor mu?
¿ No recuerdas lo que hizo la última vez?
- Reis sinirlenince okur.
Se pone hostil cuando se enfada.
- Reis öyle der, bakmayacaksın.
- No te tomes sus palabras tan a pecho.
Reis bugün dokunmazlar diyor.
Reis dijo que ellos no te molestarían hoy.
- Reis, soğumasın.
Reis, es mi turno.
- Reis, ben Çince mi konuşuyorum?
- ¿ Es que hablo chino?
Reis... Sen kulağını çek, o çalmayı bırakır.
Sólo adviérteselo, y dejará de robar.