Sense traducir español
2,317 traducción paralela
- Normal bir hayatı varmış. Yeni bir şehre taşınmış. Sense ona beynini değiştirecek ilaçlar yazacaksın.
Ahora la medicas, y eso alterará su cerebro para siempre.
Ne aptalım. Kalkmış sana ne kadar korktuğumu söylüyorum. Sense...
Soy una idiota, por decirte cómo estoy de asustada de que vaya a...
Ailesi aklını kaçırmış bir halde bekliyor sense onu geri kilitleyip gitmeyi mi istiyorsun?
Su familia está esperando, enloqueciendo ¿ y quieres esconderla y abandonarla?
Ben geri döndüm, sense şutlandın.
Estoy dentro. Tú estás fuera
Don'un kaybedecek bir şeyi yok,... sense her şeye sahipsin.
Don no tiene nada que perder, y tú lo tienes todo.
Sense federal şerif oldun ha!
Y aquí te has convertido en A.U.S. Marshal.
Sense federalleri arayıp girdiğin evler için hapse düşmeyeceksin.
Y sera enviado por todos las robos que ha hecho.
Ben sana o kadar ziyafet çekiyorum, sense sadece "ha?" mı diyorsun?
¿ Te doy un plato delicioso y todo lo que me das es un "ah"?
Sonra seni arabadan çıkardım sense bana karşı koymaya başladın.
Luego te saqué del auto, y empezaste a pelear conmigo.
- Hepsi sahte New York kimlikli. - Sense polise bildirmiyorsun.
Todos utilizan DNIs falsos de Nueva York y tú no lo denuncias.
- Holly ve kara kaplı defteri gömüldü. Sense onu yeniden işe döndürmek istiyorsun.
Enterraron a Holly y su pequeño libro negro y ¿ quieres ponerla de vuelta en el negocio?
Sabahtan beri ailenle bunu paylaşmak için didiniyorum sense anca alay et benimle! Git başımdan!
He estado trabajando todo el día para compartirlo con tu familia esta noche, ¡ y todo lo que haces es burlarte de mi!
Sense eskisin, Twilight.
"Crepúsculo", tú no.
Sense zevk için ruh tüketiyorsun.
Tú comes almas por diversión.
neyse, simdi uyku zamanı ben balkonda yatacagım. sense karanlıktan korktugun icin burada yatacaksın onlar uykuya daldı, ve bizde artık yatabiliriz.
Bien, es hora de dormir. Dormiré en el balcón. Tú quédate aquí para que no tengas miedo de la oscuridad
Sense üzgün olduğunu söyleyip duruyorsun.
Y usted seguía diciendo que lo sentía.
Sense kıçın için yapıyorsun!
¡ Tú los estas haciendo por tu culo!
Sense negatif, karamsar ve kalıcı olarak hırçın kalma tehlikesi altında olan birisisin.
Tú eres negativa, pesimista, y en peligro de convertirte en agria permanentemente.
Russell puştun tekiydi. Sense beni sakinleştiriyorsun.
Russell es un gilipollas, tú... haces que me sienta tranquila.
Sense hasta olduğunu düşünmüyorsun.
Tu no piensas que ella está enferma de verdad.
Saat başı 600 dolar kazanıyorum sense birilerinin banyosuna sıva yapıyorsun.
¿ que voy a pagar 600 dolares la hora.. para que tu puedas pintar el baño de un tipo?
Sense genç, iyi öpüşüyorsun.
Usted, joven, besa muy bien.
- Sense ses duvarını kırdın.
Rompiste la barrera del sonido.
Sense aileyi bir arada tutuyordun.
Tú mantenías unida a la familia.
Sense elinde karton kağıtla bekle öyle amına koyayım.
Tú sostienes el letrero pintado en un cartón de Tecate.
Sen... sense hoş insan Dr. Foster'lasın.
Tú estarás con la encantadora doctora Foster.
Sense gidip onu alıp buraya getireceksin.
Y vas a recogerla y a llevarla allí.
Sense bunun için bana teşekkür edeceksin.
Y me lo vas a agradecer.
Sense hiçbir becerin olmadan iki ucu bir araya getirmeye çalışıyorsun.
Y aquí estás, sin ninguna habilidad intentando llegar a fin de mes.
Sense benim tipim değilsin.
Y no eres mi tipo.
Bir haftadır kimseyle konuşmadım, sense karşıma böyle mi çıkıyorsun?
No he hablado con nadie esta semana, ¿ y así es como te acercas a mí?
Sense, şirketimi hibe mi ediyorsun?
¡ ¿ Y tú tiras por la borda mi compañía?
Ben elimde bir pompa tutuyorum, sense takım elbise giyiyorsun. Senin kadar iyi değilim diyelim.
Bueno, tengo un desatascador en la mano y tú vas en traje así que diré "no tan bien como tú".
Sense beni acınası hâlde gördüğünü gayet açık belirtiyorsun.
Dijiste claro que me encontrabas patético.
- Ben yaşlanıyorum, sense aynı kalacaksın.
- Ya estoy envejeciendo, y me quedaré igual.
Sense hem GT'yi mahvettin hem de kadının hayatını.
Todo lo que hiciste fue arruinar un perfecto GT, y destrozar la vida de una mujer.
Sense beni tanıdığını sanıyorsun.
Tú solo crees que me conoces.
Sense. Bir stratejistsin.
En cuanto a ti eres un estratega.
Çoğu insan olayları görmek istediği gibi görür sense olduğu gibi görüyorsun.
La mayoría de la gente ve las cosas como quiere verlas, mientras que tú ves las cosas como son.
- Yani Locke dedi ki ; "Ben bir inanç adamıyım.. .. Sense bilim adamı."
Locke dijo, "Soy un hombre de fe tu eres un hombre de ciencia" Siempre pense
- Sense hala bunu mu düşünüyorsun?
- ¿ Crees que podrías grabar esto?
Ben bile bu konuda kötü hissetmiyorum sense gelmiş beni kötü hissettirmeye çalışıyorsun.
¿ Sabes? , no veo negativamente todo esto... y tú estás tratando de hacerme sentir negativo al respecto.
Sense gayet güzel idare ediyorsun.
A ti te va bien.
Sense her günü hovardalıkla geçirdin.
y tú vives cada día como si fuera una fiesta.
- Sense bayım, işbirliği yapmıyorsun.
Usted, señora, no está cooperando.
İki adam hastanede yatıyor, sense hâlâ serbestsin.
Dos hombres en el hospital, y tú todavía estás suelta.
Sense onu hafta sonu için tutmuştun.
Acordamos que sería el fin de semana.
sense tam aksine...
Además tus zapatos son patines.
sense tam aksine...
¡ Usas patines en lugar de zapatos!
Sense sahtesin.
Eres un farsante.
Sense onu kafasından vuruyorsun.
En la Taiga el animal salvaje sabe que nada bueno puede venir de mi... de un hombre.