Seyi traducir español
182,873 traducción paralela
Her şeyi buna göre planladık.
Es... Nos aferramos a eso.
Alışılmadık her şeyi sever. Solucanlar ona iyi gelecek.
Le gusta todo lo que se salga de lo normal, así que los gusanos serán buenos para él.
Şimdi yerdeki şeyi mavi şeyin her tarafına dök.
Ahora... ahora rocía todo eso por la cosa azul.
Kendinizi, her şeyi elde edebilecek gibi hissettiğiniz günler vardır.
Hay días en los que puedes conquistar cualquier cosa.
Onca şeyi bu küçük kız ölsün diye yapmadım.
No he hecho todo es para que esta niña muera, ¿ vale?
Sana söylemem gereken şeyi söylediğimde derin bir nefes al. Nefes alabildiğini bileyim.
Cuando te cuente lo que tengo que contarte, así que inspira profundo para que sepa que puedes.
Diğerleri ise bunun bir Kızırderili şeyi olduğunu söyledi.
Otros decían que era alguna cosa india.
Jay için de aynı şeyi söyleyebilir misin?
¿ Dirías lo mismo de Jay?
O zaman bana bir şeyi açıkla.
Si viste lo que pasó,
Senin için her şeyi yaparım.
Haría cualquier cosa por ti.
Biri üzerime atladı ve bu lanet şeyi ben kapanmadan karnıma soktu.
Uno de ellos me saltó, y empujó esta maldita cosa en mi estómago, justo antes de que me arrastrara adentro.
Erzakları israf etmeye ve istediği her şeyi yemeye çalıştı.
Trató de saltarse las raciones y comer lo que quisiera.
Bryan bana her şeyi anlattı.
Bryan me contó todo.
Sadece başladığımız şeyi bitirmeye çalışıyordu.
Esto fue sólo él, tratando de terminar lo que empezó.
Ve sana dünyada en çok istediğin şeyi soruyorum.
Tomo tu mano y te pregunto qué es lo que más deseas en el mundo entero.
Yapılması gereken şeyi yaptın, her zaman yaptığın gibi.
Hiciste lo que tenías que hacer, como siempre.
Pekala, bulduğumuz her şeyi almalıyız.
Muy bien, tenemos que agarrar todo lo que podamos encontrar.
Tabanca, muhimmat, radyo yararlı olabilecek her şeyi.
Armas, municiones, radio, lo que sea que pueda ser útil.
Kapatın şu şeyi. "
Apáguenla ".
Her şeyi planlamalısın.
No tenemos nada más de que hablar.
Bana her şeyi anlat. Pekâlâ, pazar günleri tamamen ailenin İtalyan yanı içindir.
Dime sobre la cena a la que voy a ir.
Babam kurtuldu ama hayatını kurtarmak her şeyi değiştirdi.
Papá sobrevivió, pero salvar su vida lo cambió todo.
Here şeyi bilmek istiyorum.
Yo... quiero oírlo todo.
Doğru şeyi yapmak istiyordum.
Pero quiero arreglarlo.
Bu yüzden sana neyle uğraştığını anlatıyorum. Elindeki her şeyi bunun için riske atmaya değer mi?
Es por eso que te digo, que sea lo que sea con lo que estés lidiando, no merece que arriesgues todo lo que tienes.
Bir seçeneğin var ve ben bunu bilmiyorum ama lütfen sadece bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Tienes elección, y no sé cuál es, pero por favor, solo piensa en algo.
Yapacağın şeyi senin yerine yapmaya geldim.
Vine a hacerlo por ti.
Bana seni öldüren şeyi söylemen gerekiyor.
Necesito que me digas qué te mató.
Bu siktiğimin şeyi ne böyle?
¿ Qué coño es esto?
Ama her şeyi bilmek istiyorum.
Pero quiero saberlo todo.
Aynen, çalışan şeyi kurcalama.
Sí, si no está roto, no lo arregles.
Bu sona eklediğin şeyi sevdim.
- ¡ Wika-ow! - Me gusta lo que añades al final.
Boş ver, haydi o şeyi kapının önüne bırakalım ve onun saçma sapan partisini bozalım.
No, a la mierda con eso, vamos a hacerlo entrar por la puerta principal y metérselo por el culo de su estúpida fiesta.
Haydi her şeyi boş verelim çünkü Ben yine bir şey yuttu.
Ya sabes, hay una posibilidad de que trepe.
Bu hap kadınlar için her şeyi baştan yarattı.
La píldora lo revolucionó todo para las mujeres.
Hepsini önceden okudum, elbette... ama bir şeyi kaçırdım... yeni bilgiler açıklayan gizli bir mesajı.
Ya las he leído antes, claro... Pero omití algo... una clave que ha revelado nueva información.
Tılsımın olduğu bodruma inmek için bu şeyi nasıl etkisizleştirebiliriz?
¿ Cómo le damos a esta cosa para entrar en esa cripta?
Ve bu parlak şeyi, müzik kutusu için kullanabilirim.
- Sí, sr. Y esta cosa brillante alimentará la máquina de discos.
Seçeceği şeyi görmek istemezsiniz.
No quieres ver lo que va a escoger.
Gideon, bulabildiğin her şeyi getir.
Genial, Gideon, muéstranos todo lo que puedas.
Ama belki, bir ihtimal Henry'yi o zamana döndürmek her şeyi değiştirebilir.
Pero tal vez, solo tal vez, devolver a Henry a ese tiempo podría cambiarlo todo.
Mick, Mick, Mick, evrendeki en değerli nesneyi bırak biz ne zaman çaldığımız bir şeyi yok ettik?
Mick, Mick, Mick, ¿ cuándo hemos destruido algo que hemos robado, mucho menos el botín más valioso del universo?
Sanırım siperde "savaş bunalımı" denen şeyi yaşıyorum.
Me temo que sufro de lo que se denomina
Anlaşılan, tarihçilerimiz bir şeyi keşfetmiş.
Parece que nuestros historiadores han hecho un descubrimiento.
İki taraf da silah bırakmazsa her şeyi kaybedeceğiz.
Los dos bandos deben bajar las armas o se perderá todo.
Her şeyi kaybettik zaten.
Casi 8000 heridos. Ya se ha perdido todo.
Sadece her şeyi çift olarak görüyorum. Evet, iyiyiz.
Solo cometí un terrible error.
Ben de kendime aynı şeyi soruyorum. - Kahretsin.
Permitidme... demostraros mis superpoderes. ¿ Vale?
Ne diyorsun? Mızrağın Legion'ın eline geçmesini engellemek için her şeyi yapmalıyız.
No sé nada de ella desde entonces, así que supongo que ya debe de estar muerta.
Doğru şeyi yapmak seni geri alamamak demek olsa bile mi?
El reactor es plenamente operacional, señor. Esta... es la única realidad que cualquiera de vosotros va a conocer.
Hiçbir şeyi durdurmayı başaramadım.
No he podido parar nada.