Sorarım traducir español
2,219 traducción paralela
Güvenlik subaylarına sorarım. Gerek olmayabilir.
- Gracias, está bien.
Birkaç yere sorarım.
Haré algunas averiguaciones. Perfecto.
Kendime sorarım...
Me pregunto...
Reddedilirsem, hesabını sizden sorarım.
- Si me rechaza, es culpa de ustedes.
O dönem hastanede yatan Özel Kuvvetler subayı var mıymış,.. ... onu da sorun. - Tamam, sorarım.
Pídele que compruebe si había alguien de los comandos hospitalizado.
Belki takımdakilere sorarım, adamım.
Tío, tal vez podría pedirselo al equipo.
Anlamsız şeyler söylersen ben de sorular sorarım.
Puedo hacer preguntas cuando me dices cosas que no tienen sentido.
Efendim böyle zamanlarda ben durur ve kendime sorarım : Oprah ne yapabilir?
Señor, en momentos así y hay que parar y preguntarse : ¿ Qué haría Oprah?
Her gün akşam olduğunda, genellikle kendime sorarım siz olmasaydınız ben kim olurdum?
Al final de cada día con frecuencia me pregunto : ¿ Quién sería yo sin ustedes?
Haydi. - Soruları ben sorarım, efendim.
- Yo haré las preguntas.
Tamam, tamam, belki Patty'ye sorarım.
Vale, vale, quizá se lo pida a Patty.
gitmeliyim hayır, sorarım ama... evet.
No, preguntaré, pero... sí.
Bir dahaki sefere İlişki tavsiyeni ihtiyaç duyduğumda, senin kız arkadaşına sorarım.
Y la próxima vez que Necesite un consejo para la relación, Voy a pedirselo a su novia.
F maddeli 68A delilini esas alarak sorarım ki olay yerinde bulunan objelerin her birini inceleyip hepsindeki kan gruplarını belirlediniz mi?
Y con respecto al Anexo 68A a la F, ¿ examinó esos elementos de la escena del crimen... y determinó el grupo sanguíneo presente en cada uno?
Bi kere daha sorarım
Te lo preguntaré una vez más.
Burda soruları ben sorarım, tamam mı?
Yo haré las preguntas, ¿ de acuerdo?
Yarın arayıp gerisi için ne kadar istediklerini sorarım.
Mañana llamaré y averiguaré el precio del resto.
- Boş ver, daha sonra sorarım.
No importa. Preguntaré después.
Bayan Tanner eğer araştırma prosedürleri veya Bay Harris'in gerekçeleri hakkında fikrinizi istersem, sorarım.
Señora Tanner... cuando quiera su opinión sobre procedimientos... o sobre los motivos del señor Harris, se la pediré.
Bence pek onun ilgi alanı... Sorarım.
Le preguntaré.
Siktiğimin sorularını ben sorarım.
Yo hago las preguntas.
Kendisine sorarım, ama söz veremem.
Se lo pediré. Pero no puedo hacer promesas.
- Güzel. Annemin arabasını alıp ön tarafa park eder ve askerlere diğer yolu sorarım, oldu mu?
Voy a traer el coche de mi madre, lo aparco adelante y le pido a los soldados que nos dejen ir. ¿ Está bien?
O zaman gece çikolata yiyip yemeyeceğini sorarım.
Entonces, yo te pediré si quiero comer chocolates por la noche.
Tamam, ona sorarım.
Muy bien, le pregunto.
Pekala, Samos'a sorarım.
Está bien, le preguntaré a Samos.
Başka türlü nasıl sorarım hiç bilmiyorum, Carl.
No sé cómo tengo que preguntártelo, Carl.
Soruları ben sorarım, ilk sorum ise kimsin lan sen?
Y soy yo quien hace las preguntas. Y la primera pregunta que tengo es ¿ Quién diablos eres tú?
Fikrini öğrenmek istersem sorarım.
Cuando quiera tu opinión, te la pediré.
- Celeste'e sorarım.
- ¿ Y qué? Le preguntaré a Celeste.
Tamam, eğer onu görürsem ona sorarım.
Bueno, si lo veo, le pregunto.
Tek istediğim onunla konuşmak. Sesini duymak. Annesi ve küçük köpeği ne durumdaymış, onları sorarım.
Sólo quiero hablar con él... escuchar su voz... saber cómo está su mamá y su perrito... arreglar cómo vamos a hacer para estar juntos.
Ona iki dolar işareti arasında bir soru işaretinin anlamını sorar mısın?
Le preguntarás qué significa un signo de interrogación entre dos de dólar?
Sheldon. Oğlumuza sorar mısın, kızları Lakshmi, Londra'dan sadece Raj'la görüşmek için gelen Bay ve Bayan Cheldry'ye ne cevap vereceğiz?
Sheldon pregúntale a nuestro hijo qué se supone que le digamos al Sr. y la Sra. Cheldry, cuya hija, Lakshmi viene volando desde Londres, con el solo propósito de encontrarse con él.
Sorar mısın, yapabileceğimiz bir şey var mıymış?
¿ Podrías preguntar si podemos hacer algo?
- Şimdi bana... İkinci kolajı sorar mısın?
¿ Me puedes preguntar sobre el segundo poema?
Her şeyi sorarız. Nasıl, üçlük yapıp yapmadığını mı?
¿ Qué, que si tuvo un tres?
Aramıza katılabilir mi diye sorar mısınız, lütfen?
¿ Puede pedirle que se una a nosotras?
- Sorar mısınız, lütfen?
- ¿ Quiere pedírselo, por favor?
İki kat para ödeyip size gizlice hangisine baktığımı sorar.
Y luego, pretender como si se le olvido algo, y entonces preguntarle lo que yo estaba viendo.
- Hep senin fikrini sorar mı?
- ¿ Siempre le pide su consejo?
- Her zaman bu kadar çok soru sorar mısın?
Lo siento.
Bunun ne olduğunu sorar mısın?
- ¿ Puede preguntarle que es esto?
Genelde yeni hastalarımıza nerelerini beğenmediklerini sorarız fakat durum zaten kendini anlatıyor şu an.
Normalmente, preguntamos a nuestros nuevos clientes qué es lo que no les gusta de ellos mismos, pero en este caso, podemos imaginarnos lo que es.
Ne o sorar, ne de ben anlatırım.
El no va a preguntar, y yo no le dire nunca
O zaman bir zahmet sorar mısın bendeki çıplak fotoğraflarını ne yapmamı istermiş.
Pregúntale qué quiere que haga con todas las fotos que tengo de ella desnuda.
O bana sorar sormaz ne düşündüğünü anladım.
En cuanto el me pregunto supe lo que él estaba pensando
Bazıları bana ismimi sorar ve ben de "Adım Simone" derim.
Yo les diré : Mi nombre es Simone.
Mike'a çocuğun adıyla ilgili fikrini sorar mısınız?
¿ Podríamos podría usted preguntarle...
Ona sorar mısınız...
Tan sólo...
Rachel, dostumuza acaba bizimle konuşur mu diye sorar mısın?
Rachel, ¿ por qué no le pides a nuestro viejo amigo que venga a hablarnos?