Sulu traducir español
1,692 traducción paralela
Bir diğer tasarruf tedbiri olarak da, tuzlu-sulu soğutucusunu kısıtlıyorum.
Para reducir gastos, he eliminado el dispensador de agua salada fría.
Şimdiye kadar tattığım en sulu karpuz bu.
Es la sandía más jugosa que probé en mi vida.
İnsan oğlunun bildiği en büyük, en sulu, süper zeki sebzeleri görmek üzeresiniz.
Están por ver las verduras más grandes, jugosas e inteligentes conocidas por el hombre.
Bu bezelye çorbası oyunculuk kadar Sulu ve bir o kadar abartılı.
Esta sopa de arvejas es tan floja como la actuación, y menos inspirada.
Sulu mezarlarımıza giderken...
Así que antes de sumergirnos en nuestra última morada...
Ağıt yakmayı bırak sulu göz.
Detenga el funeral, sabelotodo.
Sulu göz mü?
¿ Sabelotodo?
Sulu boya resimlerinden çok etkilendim.
Estoy deslumbrada por tus... acuarelas.
Tuzlu ve sulu.
Salado y... jugoso.
Bilirsiniz, dişleriniz sanki sulu bir buluta batar.
Uds. saben, tus dientes simplemente se hunden dentro de él... Y sabe tan bien.
Biraz sulu içki ister misiniz?
¿ Quieren un poco de grog?
Bir sürü sulu içki. Üç sulu içki!
Hay mucho grog.
Benim adetim çok sulu gidiyor..
Mi periodo va de maravilla.
Bak, kimse sulu gözleri sevmez, tamam mı? Sen de ona su sıçrat.
No seas llorón, salpícalo tú también.
- Kim bu sulu göz?
¿ Quién es el llorón?
Bifteklerimiz sulu, ama dikkatli ol, çünkü garsonlarımız da suludur.
El pescado es fresco, pero cuidado, porque los camareros también.
Zeytinyağlı ve sulu ton da var.
Atún en agua o en aceite de oliva.
Dünyanın en iyi kitaplarıyla dolu bir kütüphane müzik dersleri, sulu boya dersleri.
Una biblioteca llena de libros,... ... clases de música, acuarelas...
Ağzım mı arkam mı yoksa sulu istiridyem mi?
'¿ La boca? ¿ El culo? ¿ O mi suculenta almeja?
- Arkam mı yoksa sulu istridyem mi?
"¿ El culo o mi suculenta almeja?"
Yoksa sulu...
... o mi suculenta,...
Sulu istridyem mi?
... suculenta almeja? "
Sulu göz birine ihtiyacımız...
Agarra tus cosas y lárgate. Con alguien como tú...
O bir sulu aptal.
Que idiota es.
Benim sulu aptal olduğumu mu düşünüyor?
Ella piensa que soy idiota?
Yarın başlayacağımız bu sulu komedide, asla unutmayın ki ; burada tek bir sebepten bulunuyoruz.
Cuando comencemos esta grotesca farsa mañana, mi amigos... nunca olviden que estamos aquí por una razón.
Bu incir, taze ve sulu!
Este higo está suculento.
Nasıl kaçırırım bunu Şirin, sulu bir yengeç
Cómo en la tierra pude perder tal dulce, pequeño y suculento cangrejo
Sıradan mı yoksa çok sulu mu?
Regular, o extra crocante.
Sulu mu görünüyorla sence?
¿ Te parecen llenos de lágrimas?
Ve bu kuru, lifli yer solucanları sulu...
Sin embargo, estos gusanos están duros, pero jugosos...
Çok, çok sulu.
Muy, pero que muy jugosos.
O sulu ve tatlı cesaretlerini.
Su rico y jugoso valor.
Küçük demek sulu demek.
Tienen más agua.
Biraz sulu.
Con gusto a agua.
- Ekstra sulu oldukları için mi?
- Por el agua.
Atlas Okyanusu'ndan esen rüzgar ve sulu kar insanın saçına işliyordu. O koku.
El viento venía del Atlántico la nieve mojada se impregnaba en el pelo, junto con ese olor.
Bu sulu sütyen.
Es un sostén con agua.
Bu bir sulu sütyen.
Éste es un sostén con agua.
Büyük kırmızı ve sulu bir et parçası.
Grande, roja, jugosa carne.
Sulu meyve. Mutlu musun?
Rellenas.
Oldukça sulu!
Impertinente.
"cennet tekerleği dönecek. " Işığı sulu mezarından çıkarın,
" Extrae la luz de su tumba de agua
Siz bütün gün sulu gözlü söyleşi programlarını izliyorsunuz.
Uds. miran programas de gente lloriqueando el día entero.
Özellikle çok fazla sulu şeyler içmişlerse.
Es que bebieron mucho jugo.
Sulu yemek yedim.
Ya me dan comida de lata.
Ayışığında sahilde yürümeyi, o özel kişiyle sulu çamur kovalarını paylaşmayı ve Backstreet Boys'un soul müziğini severim.
Me gusta caminar por la playa bajo la luna... comer de las sobras... con un ser especial... y oír canciones de amor de los Backstreet Boys.
Burada bir takım kurdum ama depresyonlular çok sulu gözlü oluyorlar.
Intenté montar un equipo, pero los depresivos no paran de llorar.
Haydi sulu herif.
Vamos, pobre diablo.
Bunları izleyin, sizi C koğuşuna götürsün. Zeminde yürümek istemiyorum. Sulu tehlike var.
Sigan por esos 2 pasillos, los llevan al C pero... no les aconsejo caminar por los pisos están dañados por el agua.
Tony, elmalar hâlâ sulu.
Las manzanas no están secas.