English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ S ] / Sıkıştı

Sıkıştı traducir español

18,207 traducción paralela
- Köşeye sıkıştılar.
- ¡ Están acorralados!
Virüsü yükledim ama Samaritan kodunun sıkıştırılmış versiyonlarını fiberoptik hatlar üzerinden iletmeye çalışıyor.
He cargado el virus, pero parece que Samaritano está tratando de transmitir versiones comprimidas de su código sobre las líneas de fibra óptica,
Çok sıkıştığını, yol kenarına yapacağını söyle.
Di que no aguantas más y que lo harás al borde de la carretera.
Şimdi ikimiz de sıkıştık!
¡ Estamos atrapados!
- Beni araya sıkıştıramaz mısın?
Voy a cambiarme. ¿ Y no puedes colarme?
Yeşil Körfez'de sıkıştık.
Ahora estamos atrapados en Bahía Verde.
Ezmiyorum sıkıştırıyorum.
No es presión, es intensidad.
Onları köşeye sıkıştırmalıyız.
¡ Esto es peligroso, lleven muchos refuerzos!
Bil bakalım hangi sermaye yöneticisi riskli bir pozisyona girmiş ve sıkıştırılmaya müsait?
¿ Adivina cuál propietario de un fondo se metió en una posición corta precaria, listo para el estrangulamiento?
Bu sıkıştırma.
Es un estrangulamiento de posiciones cortas.
Köşeye sıkıştırılıyorum.
Me están estrangulando el contrato. Está bien.
- Köşeye mi sıkıştırılıyorsun Axe?
¿ Siendo estrangulado con acciones, Axe?
- Sıkıştırmayı deniyorlar.
Sí, lo están intentando.
Beni kimin sıkıştırdığını buldum.
Sé quién me está estrangulando.
Senin de bu işe karıştığını düşünmemin asıl nedeni ise köşeye sıkıştırılan kişinin oldukça ilgilendiğimiz biri olması.
Y la razón por la que realmente me parece que estás involucrado es que hay alguien que nos importa un montón del otro lado siendo estrangulado.
- Sıkıştırmaları anlat. - Neden?
Cuéntame de estrangulación de posiciones cortas.
Peki ya sıkıştıranlar başarıya ulaşıyorsa, hisse fiyatları yükselmişse?
Entonces, si los estranguladores están ganando, ¿ haciéndolas subir...?
Biraz daha sıkıştırabilir miyiz?
¿ Podemos estrecharlo más?
Köşeye sıkıştırdık onları, gözleriniz üzerlerinde olsun.
Los tengo. Vigílenlos.
Yok, yok. Araya sıkıştırırım seni, hiç sorun değil.
No, no, no, puedo... hacerte un hueco. no hay problema.
Kafam sıkıştı.
¡ Conduce! Se me ha atascado la cabeza.
Üzerine garip oturdum, bir damarı sıkıştırdım herhalde. Ama... Koca sikim ezildi.
No sé si es por cómo me senté o aplasté una arteria, pero mi gran pito se durmió.
- Her yer! - Bayım! Sıkıştı, ölecek!
¡ Se va a morir!
Köşeye sıkıştırdık May.
Los acorralamos, May.
Sıkıştırılmış Muhteşem Örümcek Adam olmak istemiyorum!
¡ No quiero volverme la Máxima Spider-Mermelada!
Neden yalan söylediğini anlatacaksın yoksa kafanı öyle bir sıkıştırırım ki o boktan bıyığın kafandan fırlayıp gider.
Me dirás por qué mientes, o te apretaré tanto la cabeza que el maldito bigote se te saldrá.
Sıkıştık kaldık.
Estamos atascados.
Beni sıkıştırman da çok yanlış.
Y está mal que me presiones.
Beni köşeye sıkıştırdın Rhoades.
Me tienes, Rhoades.
Onu köşeye sıkıştırdık.
lo que habíamos encajonado.
Onu köşeye sıkıştırdık.
Lo tenemos acorralado.
Gözü morarmış gibi beni sıkıştırıyorsunuz.
Me interroga, como si estuviera golpeado o algo.
O zaman savaşçılarını sıkıştırıp bir bir avlayabileceğiz.
Podemos dejar sin salida a sus guerreros y derrotarlos.
- Sıkıştılar.
Están atrapados.
Oraya kendini sıkıştırma. - Rica etsem şunu...
No se quede atascada.
Sultan, neden bu kadar çok sıkıştırıyorsun?
Sultán, ¿ por qué estás empeñado en avergonzándome?
Onu köşeye sıkıştırdık o zaman.
Entonces, lo tenemos acorralado.
Üç küçük pislik gemiye sızmaya çalıştı. iki oğlan bir kız.
Tres mierdecillas intentaron colarse en el barco, dos muchachos y una chica.
Onu sıkıştırmayı başarabilen hiç olmadı.
Bueno, nadie lo ha estrangulado con éxito.
Üniversite birinci sınıf, burnunu kırmıştın. Bar kavgasında.
Primer año, nariz rota, en una pelea de bar.
İkinci sınıf, çeneni kırmıştın. Bar kavgasında.
Segundo año, mandíbula rota, en una pelea de bar.
- Kocanızın bağış yemeğinde tanışmıştık.
Nos encontramos en recaudación de fondos de su marido.
Elliott Smith'in öldüğü gece Shaun'la esrar çekip milletin kapısına dayanmış ve herkese bunu anlatmıştık.
La puta noche que murió Elliott Smith, Shaun y yo tomamos crack y despertamos a los vecinos para contarles.
Kramer'ı tutuyordum ama sonunda Kramer kazadığında canım sıkılmıştı.
Yo apoyaba a Kramer, pero me consternó cuando ganó Kramer al final.
Çünkü sıkıştırma olayından sonra...
Porque luego...
Mindhorn'da sıkı çalıştık, bir de sıkı oynadık.
En Mindhorn, trabajamos duro, y jugamos duro.
Diğerleri sadece açık kapıdan çıkmaya çalıştı. Yerlerinde olsak biz de aynısını yapardık.
Los otros corrieron hacia una puerta abierta, hubiéramos hecho lo mismo en esa situación.
Kristin ile "Anne ve Ben" de tanıştık. - Çok tatlıymış.
- Conocí a Kristin en Mommy and Me.
Uzak Doğu'dan gelen ithal ürünlerle sıkı bir rekabet içindeydi ve son zamanlarda çalışanlarının 4'te 1'ini işten çıkarmak zorunda kalmıştı.
Se enfrentaba a una dura competencia de las importaciones del Lejano Oriente y recientemente tuvo que despedir a una cuarta parte de sus trabajadores.
Ben de şöyle duydum olayı : Kont ikisini de ormanda kıstırmış ve kaplanı vurup Goggins'e bir daha karşıma çıkarsan seni de buna benzetirim demiş.
Según lo que escuché, el conde los llevó hasta el bosque, le disparó al tigre,...
Saat gece üçteki atıştırmanız sırasında diğer arkadaşların da uyanık mıydı?
¿ Y las otras estaban despiertas para ese tentempié de las tres de la madrugada?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]