Talby traducir español
105 traducción paralela
Çünkü bu Talby. - Bana bir dolar veren.
Y a lo mejor Talby te da también a ti un dólar.
- Evet, yabancının ismi.
Sí, así se llama el forastero. Talby.
Tanıkların söylediklerine göre, ben Yargıç Cutchell kanun namına açıklıyorum ki... Hart Parkins provoke edilmemiş bir saldırısı sonucunda öldürülmüştür. Bu sırada Bay Frank Talby nefsi müdafaa hakkını kullanmıştır.
Después de escuchar a los testigos, yo el juez Cutchell, declaro en nombre de la ley, que Hart Perkins murió en el curso de un acto de agresión durante el cual Frank Talby actuó en legítima defensa.
Öldürdüğün ilk adam mıydı, Talby?
¿ Es el primer hombre que ha matado usted, Talby?
Gelirlerse, Talby'e söylersin.
¡ Ya te cogerán los hombres de Perkins!
Buraya dönmesen iyi ederdin, Talby.
Habría sido mejor no haber venido.
Bunu kendi iyiliğin için söyledim.
Lo decía por ti, Talby.
Ve Frank Talby yerine tüm dürüst Clifton'lılar ölüyor. Buna ne dersin?
Desde hoy los de Clifton tendrán una deuda únicamente con Frank Talby, no contigo.
Pekâlâ Talby.
Lo que quieras Talby.
Kendini çok komik sanıyorsun, değil mi Talby?
Te crees muy gracioso, ¿ verdad, Talby?
Bay Talby, bu kadar kısa zamanda altı kurşun nasıl oldu?
¿ Cómo ha podido meter seis balas en el mismo centro?
Dinle Talby seni uyarıyorum ;
Esto no es para ustedes.
Ah, tekrar hoşgeldiniz Bay Talby.
Sí, bienvenido Sr. Talby.
Ama... biliyorsunuz, bunun için önce bir hesap açmamız gerek, Talby.
Pero en realidad usted, no tiene cuenta abierta, Sr. Talby.
Bakın şu Talby'e! Bu bir şakaysa...
Sr. Talby, ¿ le gusta bromear?
- Dinleyin, beyler...
¡ Entréganos a Talby!
Buraya zırvalarını dinlemeye gelmedik. Hadi, Talby'e bu gerek.
¡ En lugar de oír las tonterías del sheriff vamos a colgar a Talby!
Deneme bile, Talby. Artık çok geç.
¿ No lo hará, verdad?
Tabii ki, Bay Talby. İstediğiniz kadar büyük yaparız.
Si, utilizaremos todo el espacio disponible.
Kendinize çok düşman edindiniz, Bay Talby.
Tiene usted muchos enemigos Sr. Talby.
O zaman onun Talby olduğunu biliyordun.
¿ Entonces sabía que era Talby?
Hayır, bu Corbitt'ındı.
- No. He comprendido tu juego Talby.
Ve bunu görmek istemiyorum, Talby.
Eso, nadie lo puede negar Talby.
Daha önce zaten sana söylemiştim, Talby.
Se lo he dicho ya una vez. Y no me refería solo a Corbbitt.
Ama anlayamıyorum, Talby bu saçma düelloyu neden kabul ettiğini söyler misin?
¿ Por qué ha aceptado un duelo como este? Pone en peligro su vida de una forma absurda.
Talby nerede?
¿ Le has visto salir Murph? ¡ No!
Talby, bir anlığına seni...
¡ Talby! Por un momento creí que había muerto.
Talby'nin acelesi yok.
No tengas miedo.
Talby içeride.
Ha llegado el Sr. Talby.
Söylesene evlat, Talby adındaki adamı nereden bulabiliriz?
¿ Sabes por casualidad donde podemos encontrar a un tal Talby?
- Doğruyu söyle... Talby ile olmam hoşuna gitmiyor.
Dime una cosa... no te gusta mi amistad con Talby.
Beni ona karşı kışkırtmaya çalışıyorsun.
Ni siquiera de él. No trates de ponerme en contra de Talby.
Talby neredeyse 45'lerinde.
Talby tendrá unos 45 años.
Talby kendinden önceki bir çoğunun yaptığı şeyi yapıyor.
Por eso ha hecho lo que hicieron otros a su edad.
Talby aynen bunu söylemişti.
Se lo he oído decir a Talby.
O yüzden Talby horozu kullanıyor.
Por eso Talby ha modificado el percutor.
Talby'nin silahını gördün mü?
¿ Has visto su revolver?
Kesinlikle. Nişanlığı yok çünkü namlusu kısa.
Claro, no tiene punto de mira porque Talby le ha serrado el cañón.
Benim adım Talby.
Me llamo Talby.
- Talby mi?
¿ Talby?
Talby?
¡ Talby!
Adım Talby.
Me llamo Talby.
Bu kimin katırı?
¿ Te tomarías una cerveza fresca, Talby? ¡ Un momento!
Beni denemek ister misiniz, Bay Talby?
¿ Puedo ser el primero, Sr. Talby?
Bay Talby...
Sr. Talby.
Kanun dışı birşey yaparsanız, Frank Talby haklı çıkar.
Ha habido un juicio contra Talby y ha salido absuelto.
Ne halt istediğini bilmek isterim, Talby?
¿ Esto es el infierno que quería, Talby?
Vuruldun mu, Talby?
¿ Le ha alcanzado?
Bay Talby?
Oye Talby.
Bay Talby'i gördünüz mü?
No comprendo como no han podido salvarlos. ¿ Dónde está Talby?
Scott, Talby ile takılıyor.
Para poner una buena trampa se necesita tiempo.